Zeynep TOKER
Şubat ayında 10 parçadan oluşan ilk albümü Aşk Kumbarası ile dinleyicisiyle buluşan Sanat Deliorman ile albümün detaylarını konuşmak için bir araya geldik. Albüm çıkarmayı her zaman istediğini söyleyen Deliorman, tüm süreci ve albüm yayımlamak için neden bu kadar zamandır beklediğini Back on Stage’e anlattı.
ο 2022’nin başlarında ilk albümünüz Aşk Kumbarası’nı yayınladınız. Albümün hazırlık süreciyle birlikte aslında uzun zamandır piyasanın içerisinde yer alan biri olarak albüm yayımlamak için neden bu kadar zamandır beklediğinizi de merak ediyorum.
Müziğe adım atmış ve kendi bestelerini yazan biri olarak ben de herkes gibi albüm, hattâ albümler çıkarmayı hep istiyordum. Sahne arkasında organizatör, üzerinde şarkıcı ve önündeki koltuklarda basın mensubu olarak hayli yıllar geçirdim, dahası tasarımcı olarak çıkan projelerin görsel kimliğine katkıda bulundum. Haliyle ziyadesiyle deneyim biriktirdim, hâlâ da biriktiriyorum. Ama bu kadar bilgi hem bir lütuf hem de bir lanet olabiliyor. Çok daha fazla sorgulamaya başlıyorsunuz ve kendinize uzaktan bakıp “Bu benim hakkım demek” zorlaşabiliyor. Neyse ki, sonunda kendime dışarıdan bakmayı başardım ve buradayım.
ο Albümde Baturay Yarkın ve Murat Süngü de yer alıyor. Bu birliktelik nasıl gerçekleşti?
Bir şarkının bestesini tamamlamakla iş bitmiyor. Kâğıtta ve aklınızda yazılı olana sahnede son şeklini verirken yanınızda kim olduğu çok mühim. Hele ki akustik müzikte. Birlikte soluyabildiğiniz yol arkadaşlarınız olması gerek. Piyanistim Baturay da benim için öylesi bir yol arkadaşıdır. Uzun yıllardır birlikte müzik yapıyoruz. Çok yönlü, yaratıcı ve çalışkan bir müzisyendir. Her şeyden de ötesi on numara bir dosttur. Çelloyu çalan Murat ile de yeni tanıştık diyebilirim ama daha ilk albüm kaydını dinler dinlemez harika bir uyum yakalayacağımızı hissetmiştim. Dedim “Ben bu adamla çalışmak istiyorum!” ve şimdi çıkan müzikten çok mutluyum. Bizi tanıştıran, yapımcım Hakan Kurşun’a buradan çok teşekkür ediyorum. Murat’a bir de isim taktım yakın zamanda: “Çellonun aslan kralı”
ο Sizin aşk kumbaranızın içerisinde neler var? Neleri biriktirdiniz orada?
Albüm olan Aşk Kumbarası’nın içinde son 15 yıldır yazdığım, sözü, müziği, hattâ düzenlemesi bana ait şarkılarım var. Bunlar epey çeşitlilik gösteren beste havuzumdan Hakan Bey ile oturup seçtiğimiz tango ve vals altyapılı akustik şarkılar. Benim açımdan bu şarkıların ortak özelliği şu: Belli bir kişi için değil, hayatımdan gelip geçen herkes için yazıldılar. Şarkı olarak Aşk Kumbarası’nın içindeyse yüz binlerce yıldır dünyanın üzerinden gelip geçmiş tüm hayatların birikimi mevcut. Dünya bir “Aşk Kumbarası”. İçinde sadece parlak bozuk paralar ve değerli taşlar yok, saman parçaları, çakıl taşları, kömür parçaları da var. Alınmış ve alınmamış sayısız ders var. Biz bu kumbaranın içine doğduk.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
ο Bir zaman yolculuğu yapıp müziğinizi başka insanlara, müzisyenlere dinletecek olsanız hangi zamana yolculuk yapmak isterdiniz ve müziğinizi kime/kimlere dinletirdiniz?
Bu soruya bayıldım. Teşekkür ederim :) Bir düşüneyim. İnsan genellikle geleceğe bir parmak izi bırakmak dürtüsüyle üretir. Ama saati geri saracak olsaydık kime dinletmek isterdim? Belki ilk durağımda babamın hayatta ve sağlıklı olduğu dönem 2007 yılı olurdu. Önce ona dinletirdim onu da düşünerek yazdığım İki Selvi Arasında’yı ve Bir Ağaç Gibi’yi ve annemle ikisinden ilhamla yazdığım Fincan’ı. Dinleyici listemde babamdan sonra, büyülü melodilerin şairi Michel Legrand ile teatral şarkıların üstadı Jacques Brel yer alırdı. Hattâ onlarla ortak bir çalışma yapabilmeyi çok ama çok isterdim.
ο Doğduğundan beri sanat dolu bi’ evde yaşayan bir isim olarak, bu zamana kadar sizi her manada besleyen isimler ya da sanat dalları kimler/neler oldu?
Dostoyevski ve Nietzsche’nin dillerden düşmediği bir evde büyüdüm. Elle gerilmiş dev tuvallerin arasında çok terebentin soludum. Ergenliğe adım attıktan sonra müzik zevkim yaşıtlarımdan ayrıştı. Kelt müziğine, Loreena McKennitt gibi isimlere merak saldım. Okul gezisiyle İngiltere’ye gittiğimde sokaklarda gaydacıların peşinden koştum. Çok sesli koro müziğine âşık oldum. Her türlü müzik türünü bu korolarda deneyimlemek istedim. Kendi sesimi çift çalarlı teyplere üst üste kaydedip bir sürü armonik deney yaptım. Müzikte akademik değil gezgin oldum. Küçükken kazandığım piyano bölümünü 2 yıl dolmadan terk etmiştim. Teori ezberlemekten hiç hoşlanmadım. Hep kulağımla öğrendim. Müzik teorisini profesyonel sahneye adım atana kadar hiç kurcalamadım. Fazıl Say, Genco Erkal ve Serenad Bağcan’ın yaptığı çalışmalardan etkilendim. İncesaz’ın İstanbul kokulu tango yorumlarından ve diğer bir sürü güzel bestelerinden büyük keyif aldım. Kalbim hep büyük orkestral çalışmalarında olsa da bu büyük işlerin kaynağı piyano tuşlarıyla bağımı hiç bir zaman koparmadım.
ο Melody Gardot’yu takip ettiğinizi biliyoruz. Kendisi 29. İstanbul Caz Festivali kapsamında İstanbullu dinleyiciyle yeniden buluşacak. Konsere gidecek misiniz?
Hayır gitmeyeceğim. Bir kere gittim ve büyülü bir akşamdı. Hiçbir zaman ikincisi büyülü olmuyor. Bu büyüyü bozmak istemiyorum. Melody benim için öylesine kıymetli.
ο Bu coğrafyada müzik yapan bir müzisyen olarak motivasyonunuzu ve geleceğe olan inancınızı nasıl koruyorsunuz?
Varoluşçu terapinin öğretilerinden destek aldım yakın zamanda. Çok faydasını gördüm. Hep hayatın çıkardığı engeller ve belirsizlikler yüzünden heveslerimizi ya küçültüyor ya da çekmecelere tıkıştırıyoruz. Halbuki varoluşçu yaklaşım der ki; “bir şeye rağmen” verilen her çabanın bir anlamı vardır. Hatta anlamı oluşturan o “rağmen”dir. Bauhaus “Less is more” derken de aslında benzeri bir noktanın altını çiziyordu. Şartlar ne kadar kısıtlıysa yaratıcılık da artıyor. İnanmıyorsanız dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarının hayat hikâyelerine şöyle bir göz gezdirin. Sıkıntı yoksa sanat da yok demektir. Anlatacak bir derdim olmasa şarkı yazamazdım. Türkiye bize anlatacak çok şey veriyor. Aslında şanslıyız!
ο Önümüzdeki dönemde dinleyicilerinizi neler bekliyor?
Önümde uzun ve heyecanlı bir süreç uzandığını hissediyorum. Cebimde tomarla bestem var ve yenileri de geliyor. Öncelikle kendi iç sesimi dinleyerek yoluma devam edeceğim ve bu süreçte dinleyicilerimi birtakım sürprizler bekliyor olacak. Yani kırıp açacağım başka kumbaralar da olacak.