Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com
Alternatif pop ikilisi Perdenin Ardındakiler ile yepyeni şarkıları Gönlüme Hükmedemem‘i konuşmak için bir araya geldik. Parçayı her zaman hissettikleri gibi karamsar bir dönemde ortaya çıkardıklarını söyleyen grup, “Hayatta yaşadığımız o çaresizliği, arada kalmışlığı vesaire müzik yoluyla vücudumuzdan bir nebze de atıyoruz ya da paylaşıyoruz.” dedi. Müzik sektörünün bir kısmının aynı isimler tarafından ele geçirilmesi hakkında ne düşündüklerini sorduğumuzda, pek çok müzisyenin tüccara döndüğünü, şarkılara dinlendiği sürece ne anlattıklarıyla ilgilenmediklerini söyleyen ikili, “Sanatçıların bir şey anlatma çabasında olduğu bir müzik dünyasının hayalini kuruyoruz.” diyor. Çok daha fazlası röportajımızda seni bekliyor!
ο Gönlüme Hükmedemem isimli yeni bir parça yayınladınız. Bu parça nasıl bir hazırlık sürecinden geçti?
Aslında diğer şarkılardan farklı bir hazırlık sürecimiz olmadı. Biz genelde kafamıza eseni yapmayı seven bir grubuz. Direnç bana güzel bir klarnet melodisi atmıştı yeni bir şeyler karaladığımız dönemde. O melodiyi dinledikçe çok sevdik ve şarkıyı bunun üzerine kurduk diyebilirim. Daha sonrası sıkıcı teknik şeyler zaten.
ο Gönlüme Hükmedemem için: “Bu şarkı, büyük bir çaresizliği ve arada kalmışlığı anlatıyor. Duygusal bir karmaşanın, bir çaresizliğin ve buna bağlı ortaya çıkan derin bir sıkıntının portresi diyebiliriz.” diyorsunuz. Peki siz hayatta çaresiz kaldığınızı düşündüğünüz, arada kalmış hissettiğiniz anlarda neler yapıyorsunuz? Üstesinden nasıl geliyorsunuz?
Perdenin Ardındakiler şarkıları zaten aslında bizim birer izdüşümümüz. Dolayısıyla bazen hayatta yaşadığımız o çaresizliği, arada kalmışlığı vesaire müzik yoluyla vücudumuzdan bir nebze de atıyoruz ya da paylaşıyoruz. Ne olduğunu tam bilmesek de bunu yapmak bize iyi geliyor. Dolayısıyla genel olarak hayatın üstesinden müzikle geliyoruz diyebiliriz.
ο Çok karamsar hissettiğiniz bir dönemde mi ortaya çıktı bu parça?
Her zaman öyle hissediyoruz. Dolayısıyla evet.
ο Ankara’nın müzik sektöründe başka bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Siz bu durumu nasıl değerlendirirsiniz? Sizce Ankara ve müzik nasıl bir ikili?
Müziği şehre indirgemek aslında pek sevdiğimiz bir şey değil ama Ankara, kimi zaman orada yaşayan müzisyenin müziğine dokunabiliyor. Bilinçli ya da bilinçsiz bilmiyorum. Ama kendi karakteri olan bir şehir gibi geliyor bize. Bu şehirden çok iyi gruplar, sound’lar çıktı. Liverpool müziğinin İngiltere’deki etkisi gibi… Ama yinelemekte fayda var, sanat sanatçıda biter neticede.
ο Müzik üretiminizi gerçekleştirirken sizi neler besler, neler ilham olur?
Hayatın, insani duyguların ta kendisi. Bizi biz yapan şeyler; kitaplar, filmler, anılar, rüyalar. Aklına ne gelirse işte.
ο Sahne üzerinde dinleyicilerinizle bir araya geldiğiniz o an neler hissediyorsunuz?
Evimizde gibi hissediyoruz. Tarif etmek zor, ama oldukça büyüleyici.
ο Konser sırasında dinleyicilerin tepkisi, oradaki atmosfer performansınızı ne kadar etkiliyor?
Biz her zaman sahnede elimizden geldiği kadar iyi çalmaya çalışıyoruz. Ancak ateşli bir seyirci bizim performansımızı çok daha üst seviyeye taşıyor diyebiliriz. Dinleyiciler ne kadar iyi tepkiler verir ve bağıra çağıra şarkılara eşlik ederse sahnemiz de o kadar keyifli bir hale geliyor.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
ο Türkiye’de müzik sektörüne dair düşüncelerinizi merak ediyorum. Sektörün bir kısmının aynı isimler tarafından ele geçirilmesi, zorbalıklar, yasaklar… Tüm bu süreçlere dair kriz kaslarınızı nasıl geliştirdiniz? Arada demoralize olduğunuz oluyor mu?
İnsan insanın kurdudur diye bir söz var. Müzik sektörünü genel olarak güzel özetliyor diyebiliriz. Müzik artık eğlence sektörünün bir parçası ve artık insanlar müzik değil, trend olan videoların arkasında çalan her ne ise onu dinlemeye eğilimli. Çağımızın geldiği noktada bu gayet tabii anlaşılabilir. Oldukça normal. Bu araçlar geleneksel medyanın yerini doldurdu sonuçta. Ama müziğin dinlenme pahasına, yalnızca bir şeylerin arkasında çalınması amacıyla tasarlandığı, üretildiği bir durumu kabul etmiyoruz. Müzik pastadan pay alabilmek adına yapılacak bir şey olmamalı bence. Pek çok müzisyen tüccara dönmüş durumda. Şarkısı dinlendiği sürece ne anlattığıyla ilgilenmiyor. Sanat bana kalırsa genel anlamıyla bir dert barındırmalıdır. Sığ ya da derin fark etmez, sanatçıların bir şey anlatma çabasında olduğu bir müzik dünyasının hayalini kuruyoruz. Anca hayalini kurarız gibi zaten.
ο Yılın sonuna yaklaştık. 2023 sizin için nasıl geçti, 2024’ten beklentileriniz neler?
Bu yeni yılın, 2023’ten daha güzel geçmesini diliyoruz.
ο Son olarak, Back on Stage okurlarına ve dinleyicilerinize neler söylemek istersiniz?
Uzun, karamsar ve yer yer can sıkıcı cümlelerimize katlandığınız ve bu röportajı sonuna kadar okuduğunuz için çok teşekkür ederiz. Yeni şarkılarda ve konserlerde görüşelim.