Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com
Anıl Piyancı, Melis Fis, Sufle, Ayça Özefe gibi isimlerle birlikte çalışmış prodüktör Nurettin Çolak ile müzik yolculuğunu konuşmak üzere bir araya geldim. Geçtiğimiz günlerde Sony Music Türkiye etiketiyle yeni parçası Girdap‘ı yayınlayan Nurettin Çolak, müzik üretimine tam gaz devam ediyor. Kariyerinde birçok farklı tarzda müzik yapan isimle iş birliği gerçekleştiren Çolak, “Bu çeşitlilikle çalışmak, müzikal kariyerimde büyük bir avantaj sağlıyor. Her müzisyenle çalışırken yeni bakış açıları, farklı tarzlardan ilhamlar alıyorum. Her biri beni yeni şarkı fikirleri ve yaratıcı perspektiflerle dolduruyor.” diyor.
Stüdyodan hiç çıkmayan prodüktörlerden olan Çolak, stüdyodan uzak kaldığında rahatsız olduğunu, bir etkinlik için şehir dışında olsa bile etkinlik bitiminde hemen ilk uçakla döndüğünü ve soluğu stüdyosunda aldığını söyledi. 2024 yılı için bir albümle müzikseverlerle buluşacağını müjdeleyen Nurettin Çolak, bu albümde çok çeşitli tarzların yer aldığını dile getirdi. Dilersen daha fazla bilgi vermeyelim, çünkü hepsi ve çok daha fazlasının cevabı röportajımızda seni bekliyor!
ο En son Ayça Özefe ile Sony Music Türkiye etiketiyle Girdap isimli parçayı yayınladınız. Bu parçanın hazırlık aşaması nasıl gerçekleştirdi?
Girdap parçasının hazırlık aşaması oldukça heyecan verici bir süreçti. Ayça ile birlikte çalışmayı istediğimi ilettim ve İstanbul’daki stüdyomda bir session yaptık. Elimdeki demo altyapılardan Girdap şarkısının altyapısını seçtik ve üzerinde çalışmaya başladık. Bir demo okuma kaydı aldık ve bu noktada şarkının temelleri atılmış oldu. Ben şarkının altyapısını tamamladım ve sonunda Girdap adlı şarkı ortaya çıktı.
ο Birlikte üretim gerçekleştirdiğiniz müzisyenlerle nasıl bir çalışma düzeniniz var? Önce sözleri duymak ve ona göre bir beat mi hazırlamayı tercih edersiniz yoksa halihazırda var olan bir beat’i sözlerle mi buluşturursunuz?
Çalışma düzenimiz oldukça esnek. Genellikle projenin doğasına ve ilham kaynaklarımıza bağlı olarak çalışmaya karar veriyoruz. Kimi zaman bir müzisyenin sözlerini duyduktan sonra ona uygun bir müzik altyapısı hazırlamayı tercih ediyorum. Diğer durumlarda ise benim hazırladığım altyapılardan beğendikleri birini seçip, üzerine söz yazarak şarkıyı oluşturuyoruz. Bu yaklaşım, projenin ruhuna uygun ve müzisyenlerle birlikte yaratıcı bir iş birliği yapmamıza olanak tanıyor.
ο Farklı tarzlarda müzik üretimi yapan birçok isimlerle bir araya geldiniz. Bu kadar farklı isimle çalışmanın ne gibi artıları ve eksileri oluyor? Farklılıkların sizi zorladığı anlar oluyor mu?
Bu çeşitlilikle çalışmak, müzikal kariyerimde büyük bir avantaj sağlıyor. Her müzisyenle çalışırken yeni bakış açıları, farklı tarzlardan ilhamlar alıyorum. Her biri beni yeni şarkı fikirleri ve yaratıcı perspektiflerle dolduruyor. Bu çeşitlilik, müzikal anlamda sürekli gelişmeme ve büyümeme katkı sağlıyor. Farklı müzik tarzlarına uyum sağlamak gerektiğinde bazen zorluklar yaşayabilirim, ancak aslında bu deneyimlerin getirdiği zorlamalardan keyif alıyorum. Müziği daha geniş bir yelpazede keşfetmek ve kendimi her tarzda ifade etmek, yaratıcı bir sanatçı olarak büyümeme katkı sağlıyor.
ο Umbrella, Bring Me to Life gibi kült parçaları da kendinize göre yorumladığınızı görüyoruz. Bu parça tercihlerini neye göre karar veriyorsunuz?
Şarkı seçimlerim tamamen şarkının kendisine ve kişisel ilgilerime dayanıyor. Örneğin, Umbrella şarkısını bir TikTok videosunda duyduğum bir cover’dan ilham alarak kendime göre uyarlamaya karar verdim. Yaklaşık 2-3 saatlik bir çalışmanın ardından bu versiyonu hazırladım ve sonucunda dünyanın en büyük dans müzik plak şirketi olan Ultra Music’ten yayınlandı. Aynı şekilde, Family Affair ve Bring Me to Life şarkılarına dair hikayelerim de benzer. Bu şarkılar benim için özel ve sevdiğim eserlerdi, bu yüzden farklı seslendirildikleri versiyonlarını duyduğumda kendi yorumumu katmak istedim. Genellikle bu tarz eserler, beni ilhamlandıran, kişisel bir bağ kurduğum şarkılar oluyor.
ο Eskiyle kıyasla artık prodüktörler daha görünür hale geldi. Bir şarkı çıktığında artık prodüktörün kim olduğunu biliyoruz. Olaydan hiç haberi olmayan insanlar bile artık prodüktörleri takip eder hale geldi. Sizce bu kırılma nasıl gerçekleşti?
Bu değişikliğin temelinde, müziğe ulaşmanın ve müzik dinlemenin radikal bir biçimde değişmesi yatıyor. Eskiden, müziğe erişim sınırlıydı; televizyon ve radyo gibi medya kuruluşları tarafından sunulan içeriklere sınırlıydık ve müziği dinlemek için fiziksel kopyalara ihtiyaç duyuyorduk. Ancak şimdi, dijital platformlar sayesinde bir tıkla binlerce şarkıya erişebiliyoruz. Bu değişim, dinleyicilerin sevdikleri tarzı yapan prodüktörlerin varlığından ve yaptıkları işlerden daha kolay haberdar olmalarını sağladı. Bu nedenle, müziğe ilgi duyan herkes, prodüktörleri ve onların çalışmalarını daha yakından takip ederek istedikleri müziği daha kolay bir şekilde keşfedebiliyorlar. Müziğin dijitalleşmesi, prodüktörlerin daha görünür hale gelmelerine ve müzik dinleyicileri ile daha doğrudan bir iletişim kurmalarına olanak tanıdı.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
ο Sizi elektronik müzikle dayınızın tanıştırdığını biliyoruz. Peki siz bu işi profesyonel olarak yapmaya başladığınızda dayınızın tepkisi ne oldu? Ve tabii ki yıllar boyu gelinen bu süreçte sizin hep destekçiniz mi oldu?
Evet, elektronik müzikle tanışmam dayımın Tiesto’nun bir konser VCD’sini bana hediye etmesiyle başladı. O zamanlardan itibaren, müziğime büyük bir ilgi gösterdi ve her zaman destek oldu. Müzik kariyerim boyunca fikirler sunarak ve farklı tarzları önererek sürekli bir destekçi oldu. Önerdiği fikirleri her zaman değerlendiriyorum ve eğer müziğime ve tarzıma uygunsa, onları uygulamaya çalışıyorum.
ο Stüdyodan hiç çıkmayan ve sürekli üretim yapan prodüktörlerden misiniz?
Kesinlikle evet. Stüdyodan uzak kalmak beni rahatsız ediyor. İlerlemeyi ve yeni müzikler üretmeyi seviyorum, bu yüzden bir an önce stüdyoya dönmek istiyorum. Tatilleri bile en fazla 4 günle sınırlı tutuyorum, çünkü müziğe olan tutkum beni sürekli çalışmaya itiyor. Herhangi bir konser ya da etkinlik için şehir dışında bulunuyorsam, sona erdikten hemen sonra ilk uçakla dönüyorum.
ο Yılın sonuna yaklaştık sayılır. 2023 nasıl geçti, 2024’ten neler bekliyorsunuz?
2023 harika geçti. Şimdiye kadar 1 yabancı ve 4 Türkçe şarkı single’ı yayınladım ve sene sonuna kadar 2 tane daha single çıkarmayı planlıyorum. Ayrıca 2024’ün başlarında çok özel bir albümü müjdelemekten mutluluk duyuyorum. Albüm, çok çeşitli tarzları içeriyor ve herkesin beğeneceğini düşünüyorum. Farklı projelerim de var. Örneğin, Ethnu adı altında daha underground elektronik müzik üretimleri yapıyorum. Sırma ile birlikte çıkardığımız Like a River isimli şarkımız, Grammy Müzik Ödülleri’nde “Best Pop Duo/Group Performance” kategorisine aday adayı oldu ve bu bizim için büyük bir heyecan kaynağı. Gelecekte neler olacağını görmek için sabırsızlanıyorum. Ayrıca, Sufle grubu olarak bilinen Göksu ve Mustafa ile Alaturca Club adı altında yeni bir müzik grubu kurduk. Bu proje büyük ilgi görüyor ve kurulalı henüz bir yıl olmasına rağmen birçok festivalde sahne aldık. Sene sonuna kadar bir albüm hazırlama hedefimiz var, ancak yetiştiremezsek kesinlikle 2024’ün ilk çeyreğinde albümü yayınlamış olacağız. Büyük heyecanla bu projelerin geleceğini bekliyorum.
ο Son olarak, Back on Stage okurlarına neler söylemek istersiniz?
Beni konuk aldığınız için teşekkür ederim. Back on Stage okurlarına, müziğimi ve projelerimi takip etmeye devam etmelerini tavsiye ederim. Yeni şarkılar ve sürpriz projelerle dolu heyecan verici bir gelecek bizi bekliyor. Her zaman destekleri için minnettarım. Müziği ve sanatı seviyorum ve onlarla daha fazla zaman geçirmek için sabırsızlanıyorum. Teşekkürler!