Zeynep TOKER
Kariyerinin ilk gününden beri bağımsız olarak ilerleyen Nova Norda, müziğiyle, sahnedeki enerjisi ve kostümleriyle dikkatleri üzerine çekiyor. Kariyerinde single çalışmalarıyla ilerleyen müzisyen, geçtiğimiz günlerde ilk albümü Paralel Evrende Dünya Tarihi ile müzikseverlerle buluştu. 7 parçadan oluşan bu konsept albümle “Dünya tarihi başka türlü yaşansaydı, daha güzel bir dünya mümkün olur muydu?” sorusunu inceleyen Nova Norda, 13 Mayıs’ta Dorock XL Venue’de gerçekleşecek lansman konseri öncesi sorularımızı yanıtladı.
ο Paralel Evrende Dünya Tarihi isimli ilk albümünüzle dinleyicinizle buluştunuz. Kayıt aşamasını, provalarınızın bir kısmını sosyal medya paylaşımlarınızdan gördük ama bu süreci sizden dinleyebilir miyiz? Tüm bu hazırlıkları ne kadar sürede tamamladınız?
Yaklaşık 1 sene süren bir hazırlığımız oldu. Parçaların demodan son haline gelmesi, görsel dünyanın inşası çok kalabalık bir ekiple, büyük emeklerle gerçekleşti. Şu ana kadar içinde bulunduğum en büyük prodüksiyon olduğunu söyleyebilirim. Benim için çok gurur verici. İlk albümüm olduğu için değsin istemiştim. Öyle de oldu.
ο Artık eskisinden çok daha hızlı müzik üretiminin ve hatta tüketiminin de gerçekleştiği bu zamanda böyle bir konsept albüm hazırlıyor olmanın zorlukları oldu mu? Özellikle bir yandan konserler devam ederken bu çalışma rutinine nasıl ayak uydurdunuz?
Yaptığım mesleği çok sevdiğim için, çoğunlukla bu işin cefası bana pek batmıyor. Hiç zorlanmadan ilerledi bütün süreç. Özellikle de fikri oturttuktan sonra işin pek çok alanını hali hazırda defalarca çalıştığım, güvendiğim dostlarıma emanet etmek süreci çok kolaylaştırdı. Çok yoğun, ama stressiz bir dönem geçirdim. Bunun için çok mutluyum. Benim için en büyük zorluk beklemek oldu. Şarkıların büyük kısmı uzun süredir fikren hazırdı; normalde tekli tekli yayınlayacağım şarkıları albümde toplanabilmeleri için bu kez bekletmek gerekti. Hepsini kapsayacak görsel bir çatı konsept arayışı en uzun süren kısım oldu, beni de o baya oyaladı bu süreçte.
ο İlk günden beri kariyerinizde tamamen bağımsız olarak ilerliyorsunuz. Her zaman kendimize güvenmeyi, dilediğimiz şeyi yapmayı ve içimizdeki gücü keşfetmeyi söyleyen birisiniz. Peki bu üç yıl içerisinde sizin de kendinize inanmadığınız anlar oldu mu? İnişler ve çıkışlar yaşadınız mı? Bu anlarda kendinize gelmek, yeniden ayağa kalmak için gerekli motivasyonu nasıl sağladınız?
Olmaz mı! Zaten her seferinde bu şarkıları kendi derdimi çözebilmek için yazıyorum. Kariyerim ilerledikçe, karşılaştığım zorluklar da boyut değiştiriyor. Bağımsız müzisyen olmak start-up kurmak gibi bir şey. En başı en zorlu kısmı oldu. Sonra güzel bir ivme yakalamışken, pandemi sağ olsun bütün motivasyonumu elimden aldı! Konserler meğer benim en büyük motivasyon kaynağımmış. Bu işin en zor kısmı, kimsenin bir zorlaması olmadığı için üretme motivasyonunu kendi içimizde bulmamız gerekmesi, hem de sürdürülebilir kılarak. Ne mutlu ki en başından beri yaşadığım zorlukları aşmak için şarkı yazıyorum. Beni o döngüden çıkaran da, hislerimi anlamaya çalışıp, bulgularımı şarkılara dökmek oldu. Derdimi anlattıkça hem ben iyileştim hem de benzer dönemde benzer dertleri yaşayan dinleyicilerde bunun bir karşılığı olmuş oldu. Beni şarkılar kurtardı ve hep kurtarıyor.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
ο Albümde her parçanın görselleşmesi, tarihte farklı coğrafyalardan ve devirlerden, gerçeküstü birer hikaye anlatacak şekilde kurgulanmış. Toplamda 1 klip ve 5 lirik video şeklinde karşımıza çıkan bu parçalarda sizi “Paralel Evrende Dünya Tarihi” isimli bir sergide, 6 adet tarihi eserin önünde görüyoruz. Bu fikrin çıkış noktası nasıl oldu?
Albüm parçalarını aklımda bir konsept varken yazmadım, dediğim gibi başıma gelen olayları anlamlandırmak için, yaşadıkça yazıyordum. Dolayısıyla en son bu parçalar bir araya geldiğinde, onları birleştirecek ortak tek dert, insanlığımızı görüp kendi iç dünyamızla yüzleşmekten kaçışımızmış gibi geldi. Sahneye, kliplere de yansıyacak yeni bir dünya arayışı içindeydim, böylece başka bir dünyanın, duyguları dile getirmenin ayıp sayılmadığı bir ütopyanın hayalini kurmaya başladım. Bu ütopya bir anda peydah olmuş olamazdı! Bir geçmişi olmalıydı diye düşündüm. Ve bu ütopyayı ütopya yapan, geçmişinde ne gibi olaylar olmuş olabilir diye kafa yormaya başladım. Her parça da bu konuya başka bir açıdan yaklaşıyor gibiydi. Her birinin senaryosunu kurgulamak çok zorlamadı bizi. Klibi Ali+İpek, animasyon lirik videoları ise Fam Hub üstlendi. Bu fikirler çerçevesinde her hikayeyi detaylandırıp tarihi bir olaya benzetmeye gayret ettik.
ο ZORBA klibinde o dönemin kıyafetlerini bozup renklendirmiş, sadece paralel evrende var olan ‘alternatif’ kişileri görüyoruz. Klibi, hikayesini ve tüm sürecini sizden dinleyebilir miyiz?
Dünyada haklı olanın değil, baskın olanın sözü geçiyor. Ben bu duruma kıl oluyorum! Düşünüp sorgulamak, daha akılcı ve barışçıl çareler aramak çok daha pasif bir tutum. Dolayısıyla bu güzellikler, şiddetle, baskıyla ve zorbalıkla çoğu zaman susturulabiliyor çünkü şiddet çok daha kolay yoldan değişim yaratabilen, çok yıkıcı ve tehlikeli bir güç. Ben de ZORBA’da kendi iç sesiyle yüzleşmek yerine bağırıp çağırmayı seçenlerle tatlı tatlı dalga geçmek istedim. Böylece en azından şiddetin “cool” olmadığını dile getirip, zorbalık edenleri imaj kaygılarından vurabileyim.
Hikayesi de paralel evren 1700’lerinde geçiyor. Zulme uğrayan bir saray çalışanının çağrısına kulak veren hayali paralel evren alternatifleri, sarayı basıp bir sevgi ihtilali yapıyorlar. Zorbalık edenleri sessiz bir odaya ışınlayıp kendileriyle başbaşa bırakarak, düşünmelerini sağlıyorlar ve sonra hep beraber dans ediyorlar. Güya o günden sonra paralel evrenimizin bu coğrafyasında zulüm bitiyor. Nahif, çocuksu olduğu kadar çok eğlenceli bir fikirdi bizim için.
ο Görseller, styling, klipler… Gerçekten albümde her şey bir bütün ve tüm alanlar birbirini besliyor. Peki siz bu albüme hazırlanırken nelerden ilham aldınız? Hangi sanat dalları, isimler ya da olaylar bu albümün oluşmasında size ilham oldu?
İstediğim tek şey, sadece cool görünmek adına trend olan kıyafetleri giyip, poz kesmekten kaçınmaktı. Her şeyden önce üretirken bizi ekipçe entelektüel olarak beslemesini çok istedim. Öyle de oldu. Paralel evrenin tarihini, görsel dünyasını ve kostümlerini hayal ederken yaratıcılık kanallarımız baya açıldı. Sonra o hayallerin gerçeğe dönüştüğünü izlemek çok büyük bir keyif. Dolayısıyla, trend olan renklerden, kıyafetlerden özellikle kaçınmak istedim ve bu beni tarihi tekrar canlandırmaya götürdü. Bu konsept bizi şu ana kadar neonlar, ışıltılar içindeki Nova’dan uzak bir yere taşıdı ve bu tazelik çok hoşuma gitti.
ο 13 Mayıs’ta Dorock XL Venue’de albüm lansmanında dinleyicilerinizi ne gibi sürprizler bekliyor? Albüm konseptinizle bağlantılı kostümler görebilecek miyiz?
Aynen öyle! Albümün hikayesinin tamamlandığı bir sahne planladık. İlk kez bu kadar büyük prodüksiyonlu bir sahne için çalışıyoruz ve bu beni acayip heyecanlandırıyor. Albüm yapmanın bütün motivasyonu buydu. Konserlerde yeni bir dünya yaratmak için bize bir hikaye sunması. Bütün hikaye, konserde can bulacak diyebilirim. Yarın bir gün, izleyenlerin “O konser vardı ya, ben o gece oradaydım!” diyebilmesi için çalışıyoruz. Bu yüzden herkesi bekliyorum!