Ahmet Yatğın

Gece vakti, ay ortaya çıktığında kötülüklerin üzerine ışık düşer. İşte o tekinsiz gecelerde elini kolunu sallayarak dolaşan bir gruptan bahsedeceğiz. Melodik trash metal yapan Nightborn grubu 90’ların sonlarında tasarlandı 2012’de bir gece vakti doğdu. Kara albüm kapakları, ve trash metal altyapıları ile metalciler ölmedi hala burada ve şimdilik geceleri ortaya çıkıyor dedirtiyor. Metal seven okurlarımızın mutlaka kulak vermesi gerektiğini düşünüyoruz. Gruptan Arda Kumbaracıbaşı sorularımızı yanıtladı.

İsminizi nasıl belirlediniz? Ne anlama geliyor?

 İsmin ilham kaynağı pek çok kişinin zannettiğinin aksine World of Warcraft oyunuyla alakalı değil. İsim daha çok okuduğum seri katil kitaplarından esinlendi. Genellikle gece ortaya çıkan ve hareket eden bu kişiler, aslında gündüz karşımıza çıkan kişiliklerinden çok farklılar. Bu da geceyle birlikte gecenin içine doğan ve daha korkutucu olan yeni bir kişiliği simgeliyor – bir anlamda insanın karanlık tarafını yani.

Şimdiye dek iki albüm çıkardınız. Ancak grup 2012 yılında kuruldu. Daha fazla üretmek gerekir mi yoksa böyle mi ilerleyeceksiniz?

Nightborn tek kişilik bir grup olarak başladığı için aslında tarihçesi 1990‘ların sonlarına kadar gidiyor. İlk albümü bitirdikten sonra grup için bir başlangıç tarihi belirlemek gerekiyordu. Bu tarihi de grubun çok yeni görünmemesi adına ilk albümdeki pek çok parçanın bestelenmeye başladığı ve Almanya’ya taşındığım tarih olarak seçtim. Ama aslında iki albümde de ta 2000’lere kadar giden riffler var. Müzik yapmaya gelince, hemen hemen her gün gitar çaldığım için, güzel bir riff çıktığında hemen kaydediyorum unutmamak adına. Sonra albüm yapmaya karar verdiğim zaman birbirine uygun olan riffleri bir araya getirip, şarkıları inşaa ediyorum.

Müzik yapmanızın ardından yatan motivasyon nedir?

Müziğe olan motivasyonum ilkokul yıllarıma gidiyor. Bence böyle bir soruya hiçbir sanatçı kolay kolay cevap veremez ama o kadar erken yaşta sevdiğiniz bir hobi bulduğunuz zaman, ister istemez zamanla hayatınızın bir parçası haline geliyor ve müzik yapmadığınız zamanlarda bir şeyin eksik olduğunu hissediyorsunuz. Yaptığım bir şarkı bittiği zaman – başkaları beğensin ya da beğenmesin – o şarkının oluştuğu ve ortaya çıktığı anda hissettiğim duygu dünya üstü bir şey, müthiş bir keyif. Ve keşke herkes bunu yaşayabilse. Dolayısıyla düşünüp de ödev yapar gibi bugün gitar çalmalıyım demiyorum, o an birdenbire canım isteyiveriyor.

Sizce Metal müzik güneşli ve mutlu bir günü anlatabilir mi?

Bana kalırsa metal müziğin, belki power metal gibi bazı versiyonları haricinde çok güneşli ve mutlu bir havası olma ihtimali pek mümkün değil. Zaten bir başkaldırı müziği olduğu için yüksek bir enerji mevcut ve bu enerji agresiflik, yakınma, depresyon, karşı çıkma, bazen siyasi bazen bireysel, ölüm ya da hayata dair pek çok sorunu irdeleyen bir oluşuma dönüşüyor. Ve ben açıkçası mutlu olduğum zaman müzik dinleyim diye düşünmem. Genellikle bir terapi gibi üzgün ya da da sinirli olduğum anlarda müziğe sarılırım, ve duygular çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıkar. Gitar da bir arkadaş gibidir, sizin duygularınızı yansıtır, sizle birlikte sinirlenir ya da üzülür, ama mutlu olduğunuzda başınızı dayamak için onu aramazsınız. Zaten mutlusunuzdur. Ama asıl mutluluk şarkı ya da albüm bittikten sonra ortaya çıkıyor. Ya da iyi bir konser verdiğinizde, seyirci ile bağ kurabildiğinizde.

İstanbul’da konser verecek misiniz?

İstanbul’da tabii ki konser verme planlarımız var, ama şu an kayıtlarla uğraşıyoruz. Eylül’de yeni bir mini albüm çıkacak, ondan sonra konserlere bakacağız.

Sizce dijital platformlar iyi bir fikir miydi yoksa siz label şirketlerine daha çok mu inanıyorsunuz?

Açıkçası internet öncesi dönemde plak şirketleri gruplara hiç de iyi davranmıyordu. Bir anlamda dijital platformların da gelişimi ile sistem bambaşka bir yere evrilmeye başladı ve plak şirketleri de bundan oldukça zarar gördü. Dijital platformların iyi yanı, çok kolayca herkese ulaşabilmesi, ancak kötü yanı da artık plak şirketlerinin kimseye sponsor olmaması. Dolayısıyla onların beklentisi: siz her şeyi yapın, müziğinizi kaydedin, albümünüzü çıkartın, reklamınızı yapın, takipçilerinizi arttırın, konserler verin, sonra biz sizi bünyemize katmayı düşünürüz.

Her şeyi, biz, kendimiz yaptıktan sonra, bir plak şirketinin olması ya da olmaması pek de çok fark etmiyor açıkçası. O yüzden, ben plak şirketi kovalamıyorum, çünkü bir sürü küçük şirket var, ama o kadar da bir avantaj yaratacağını zannetmiyorum. Pek çok müzisyenin de içinde olduğu ve bildiği gibi, günümüzde müzikten para kazanmak, görünürlük kazanmak, veya bir yerlere gelmek hiç de kolay değil. Özellikle de pop ya da rap gibi tarzların dışında, ve spesifik olarak metalde bu daha da zor. Dolayısıyla pek çok benzeri grup gibi, biz de bu işi daha çok keyif ve zevk için ve fazla bir beklenti olmadan yapıyoruz. Beklentiye girerek yapıldığında bu işin bir zevki kalmıyor ve içinizdeki ilhamı da öldürüyor.