Ahmet YATĞIN

Londra’lı müzik grubu Kerala Dust yepyeni kitlelere müziklerini sevdirmeye devam ediyor. 2016 yılında ortaya çıkan üç kişilik elektronik müzik grubu, vokalde Edmund Kenny, klavyede Harvey Grant ve gitarda Lawrance Howarth’tan oluşuyor. Motions şarkılarıyla kendilerini keşfetmiş ve o günden bu yana ilgi ile takibimi sürdürmüştüm. Nihayetinde keyifli bir söyleşi gerçekleştirme imkanımız oldu. Hemen başlayalım.

ο Sizi Motions ile keşfetmiştim. Biraz o şarkıdan bahsedebilir miyiz?

Motions’ı yazdığımız günlere bakınca çok uzun zaman olmuş gibi geliyor! Şarkıyı aslında 2015 senesinde Harvey ile birlikte Londra’da doğaçlama yaparken çıkardık. O kuyruklu piyanoda bir şeyler çalarken ben de perküsyonu yazdım. Harvey bazen piyano ile transa giriyor ki bu inanılmaz bir maceraya sürüklüyor bizi. İşte o anlardan birini, Motions parçasına sıkıştırdık.

ο Sanat yaşamınızda, “ya bir daha büyük eser yazamazsak” diye bir endişe taşıyor musunuz?

Hiç. David Lynch bir keresinde şöyle demişti. “Eğer olmadığına inanırsanız yazar tıkanıklığı yaşamazsınız.” Bence en büyük tehlike geçmişte yaşadığımız o “Evreka!” anlarını yaratmaya çalışmak. Müzikal anlamda sürekli ilerlemeye, yeni enstrümanlar ve şarkı formları keşfetmeye çalışırsanız; yepyeni bir zemine bastığınız için bu korkuları yaşamazsınız. Bazen hiçbir şeyin yolunda gitmediği zamanlarda yeni bir şeyler çıkarmak çok zor olabilir ama bunun sürecin doğal halinde olduğunu bilecek kadar yapıyorum bu işi. Sürecin kendisine inanıyorum. Doğru netlikte ve iyi niyetle yaklaşırsam değerli bir şeyler çıkacağına inanıyorum.

ο “Başarı”yı pek önemsemediğinizden bahsetmişsiniz. Bu politik görüşünüz mü yoksa başka bir açıdan mı yaklaştınız, biraz açıklayabilir misiniz?

İnsanların bizim müziğimizi dinlemesini önemsiyorum. Müziğinizi dinliyorlar ve bir şeyler hissediyorlar… Evet bu “başarı”nın değerli bir türü. Ama bence en büyük başarı gecenin 3’ünde stüdyoda oluyor; şarkıyı henüz bitirmişsiniz ve daha kimse dinlememiş. Özel bir şeyleri doğru ifade edebildiğinizde başarmış hissediyorsunuz. Şarkıda kendinizin size yansıdığını hissediyorsunuz, bir şekilde bu dünyada biraz daha gerçek hissediyorsunuz. Bu hissin ne kadar muhteşem olduğunu anlatamam. Gerçek başarı işte bu. Müzik yapmamızın nedeni bu. Aynı şey sahnede doğaçlama yaparken de oluyor, hep birlikte yeni bir şey buluyor ve onu seyirciyle paylaşıyoruz.

ο Son albümde Amsterdam isminde bir şarkınız var. İlk bakışta İstanbul ve Amsterdam arasındaki farktan söz edelim mi?

Eski kız arkadaş meseleleri… Öncelikle bu iki şehirden birini seçseydim İstanbul’u
seçerdim. Amsterdam’daki kanallar iyi hoş ama ben kültürle dolu, genişleyen, hareketli şehirleri ve hayatın her kesiminden insanı severim. İstanbul’da bu duygu var. Gerçek bir metropol. Alabildiğine büyük binalar! Doğu ve batının tam göbeğinde, dünyanın çok ilginç bir yerinde bulunuyor ve bu resmen içinize işliyor. İstanbul’da dolaşmayı ve o duyguyu içime çekmeyi seviyorum.

ο Çağımızın ortak probleminden bahsederek söyleşimizi tamamlayalım. Stres’ten bahsediyorum. Siz nasıl baş ediyorsunuz?

İnsanlara nasıl hissettiğinizi söylemek, meditasyon yapmak, iyi yemek yemek ve
egzersiz… Bunlar işe yarıyor. Egzersizin ne kadar yardımcı olduğunu söyleyemem. Bazen etrafımda olup biten her şeyi fazla fazla özümsediğimi hissediyorum. Bir de bu anlamsız kaygılarım hiç beklemediğim bir anda ortaya çıkıyor. Bu endişeleri yönetmek ve bilinç altınızın bir kısmını doğru şeylere -müzik gibi- aktarmak çok çaba gerektiriyor.

 

  • Ekim 2021 sayısından…