Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com

Kanadalı sanatçı Katie Tupper, büyüleyici vokalleri ve duygusal derinliği ile geçtiğimiz günlerde Zorlu PSM %100 Studio sahnesinde İstanbul izleyicisiyle ilk kez buluştu. 18 Nisan’da gerçekleşen bu özel konser sonrası, onunla sahne enerjisinden, üretim süreçlerine ve ilham kaynaklarına uzanan bir sohbet gerçekleştirdik. Geniş Kanada bozkırlarından TikTok’un samimi dünyasına, müzikle kurduğu bağ her anında hissediliyor. İşte karşınızda: sahici hikayeler anlatan, hislerini melodilere döken, müziğiyle kendine ait bir alan açan bir sanatçı, Katie Tupper!

Saskatoon’un geniş bozkırları ve sonsuz gökyüzü, müziğinizin ruhunu nasıl şekillendirdi? Bu manzaraların, özellikle Towards The End ve Where To Find Me EP’lerinizdeki etkilerini nasıl tanımlarsınız?

Bozkırlardan geliyor olmaktan gerçekten gurur duyuyorum ve bu manzarayı müziğime dahil etmeyi seviyorum. Bu, büyüme deneyimimin çok önemli bir parçası gibi geliyor. Çocukluğuma dair birçok anı, içlerinde o görüntüler olmadan eksik kalıyor gibi hissediyorum.

Neo-soul ve indie R&B türlerini harmanlarken, hangi sanatçılar veya deneyimler sizi en çok etkiledi? Bu türlerin birleşiminde kendi sesinizi nasıl buldunuz?​

Neo-soul müziğin tınılarını gerçekten seviyorum. D’Angelo, Sade, Erykah Badu gibi isimler ve son dönemde Jordan Rakei, Nick Hakim, Solange gibi türü dönüştüren sanatçılar beni fazlasıyla etkiliyor. Pek çok şeyden ilham alıyorum ama şu an yaptığım müziğin neo-soul türünün biraz dışına çıktığını hissediyorum. Şimdi soul ve R&B türlerine folk etkilerini katmaya çalışıyorum ve bu yolculukta nerelere varacağımı görmek istiyorum.

 Outside The Gate şarkınızda, ilişkilerdeki kusurları ve insan olmanın getirdiği zorlukları ele alıyorsunuz. Bu şarkının yaratım süreci nasıldı ve kişisel deneyimleriniz bu süreci nasıl etkiledi?

Bu şarkıyı gitarımla yalnız başıma yazdım ve kaydetmeden önce birçok konserde çaldım. Kayıt sürecine geldiğimde, birkaç farklı prodüktörle denemeler yaptım ama hiçbir şey tam olarak içime sinmedi. Sonra bir süre beklettim. Vancouver’dayken arkadaşım ve grup arkadaşım Benjamin Millman’la buluştum ve onun stüdyosunda bu şarkıyı birlikte yaptık. Her şey inanılmaz doğal ve kolay bir şekilde gelişti. Bence bu, sözleri açısından en dürüst ve en “çıplak” şarkım. Dünyada var olmasından dolayı gurur duyuyorum.

Müziğinizdeki lirik derinlik ve duygusal yoğunluk dikkat çekici. Şarkı yazım sürecinizde, duygularınızı ve hikayelerinizi nasıl bir araya getiriyorsunuz?​

Şarkılarımı yazarken mümkün olduğunca dürüst olmaya çalışıyorum ve hala bu konuda öğrenmeye, daha da savunmasız olmaya çabalıyorum. Bu oldukça duygusal bir süreç ve açıkçası duygularımı anlamlandırmak için müziğe yöneliyorum.

Sosyal medyada paylaştığınız cover’lar, geniş bir kitleye ulaşmanızı sağladı. Bu platformların, müziğinizi tanıtma ve dinleyicilerle etkileşim kurma konusundaki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bayılıyorum. Sevdiğim şarkılar aracılığıyla insanlarla bağ kurmanın bir yolunu bulmak bana gerçekten çok keyifli geliyor. Sanatçıların artık bu kadar kolay ve ücretsiz bir şekilde insanlarla ve diğer sanatçılarla bağlantı kurabilmesi harika. TikTok üzerinden beni bulan ve içeriklerimi dinleyen insanların olması çok özel bir his. Sanki birlikte eğlenceli bir topluluk kuruyoruz gibi geliyor.

Müziğinizdeki görsel estetik ve sahne performanslarınız, dinleyicilere bütünsel bir deneyim sunuyor. Sahne tasarımı ve görsel anlatım konularında nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz?

Sahne tasarımı konusunda hala başlangıç aşamasında olduğumu hissediyorum. Şu anda, müziği olabildiğince dürüst bir şekilde, basit bir tasarımla aktarmaya çalışıyorum. Ama gelecekte bu tasarımı daha da geliştirip sahnede daha fazlasını göstermeyi umuyorum.

İstanbul’da, Zorlu PSM %100 Studio sahnesinde ilk kez sahne aldınız. Türk dinleyicilerle buluşma fikri sizi nasıl hissettiriyor ve bu konser için özel bir hazırlığınız var mıydı? ​

İnanılmaz heyecanlıyım! Burası turun ilk durağıydı, bu yüzden yepyeni bir setle sahnedeydik. İstanbul’u seviyorum ve herkesle tanışmak, harika bir konser vermek için sabırsızlanıyordum.

Türkiye’nin zengin müzikal kültürü ve farklı enstrümanları, müziğinize yeni ilhamlar katabilir mi? Bu kültürle tanışmak, gelecekteki projelerinizi nasıl etkileyebilir?

Kesinlikle! Yeni seslere maruz kalmak ve İstanbul’un bize göstereceklerini içselleştirmek için sabırsızlanıyorum.

Son olarak, Türkiye’deki dinleyicilerinize ve Back on Stage okurlarına ne söylemek istersiniz?

Bu konser için beni ağırladığınız için çok teşekkür ederim. Sizin için çalmak benim için büyük bir onur. Umarım çok keyif almışsınızdır!