Çağatay YILMAZ
Geçtiğimiz günlerde yeni albümü The Fool‘u Columbia Records / Sony Music Fransa etiketiyle yayınlayan, Fransız sanatçı Jain ile yeni albümünü konuşmak üzere bir araya geldik. Albümdeki tüm parçaların bestesinde ve sözlerinde kendi imzası olduğunu söyleyen Jain, The Fool‘da sesini daha önce kullanmadığı bir şekilde kullandığını dile getirdi. Albümde insanlara farklı sanatsal öneride bulunmak istediğini söyleyen Jain, “Artık başka bir yönümü görebilirler.” dedi. Çok daha fazlası röportajımızda seni bekliyor!
ο Yeni albümünüzle başlamak istiyorum. Bu albümle birlikte biraz daha olgun ve sakin bir Jain gördüğümüzü düşünüyorum. Bu konuda hemfikir misiniz?
Evet, öncekinden daha az ritimle alakalı bir albüm olduğunu düşünüyorum. Bu albümde, gitar ve vokal dahil gerçekten tüm şarkıları ben yazdım. Sanırım sesimi daha önce kullanmadığım bir şekilde kullandım. Bence sadece ritimden ziyade insanlara bir hikâye olarak ne anlatmak istediğimle ilgiliydi. Kozmik bir hikâye, bir pop yolculuğu gibi bir hikâye yaratmak istedim ve bu yüzden daha samimi olduğunu düşünüyorum, daha çok süzülme hissi uyandırıyor.
ο Bu albüm için yazdığınız ilk şarkı hangisiydi?
İlki aslında The Fool‘du, gitarımla Güney Fransa’da Marsilya’dayken yazdım. Deniz kenarındaydım ve tüm yıldızları görebiliyordum, bunun güzel olduğunu düşündüm ve albüm aslında bu şarkıyla başladı. The Fool (Mecnun) bir tarot kartı ve bir şeyleri öngörür, hayattaki yeni başlangıçlarla ilgilidir. İnsanlara sunmak istediğim şey de buydu, bu albümle insanlara farklı bir sanatsal öneride bulunmak istedim, kendim hakkında bilmediğim bir şey. Artık başka bir yönümü görebilirler.
ο Hangisi sonuncusuydu, albümü nasıl tamamladınız?
Sonuncusu aslında Goodbye‘dı, evet. The Fool ile başlamanın biraz komik olduğunu düşündüm, çünkü bir giriş gibi yavaş başlıyor ve sonra ritim yükseliyor. Goodbye ile tam tersini yapmak ise tam olarak yapılandırılmamış bir şarkıyla bu albümün outro’sunu yapmak gibiydi. Biraz tuhaf ve albümün hikayesine bir tür veda gibi.
ο Başlangıçtan beri müziğiniz oldukça kişisel hayatınızla ilgili. Bu albümde aynı zamanda aşktan ve kişisel hayatınızdaki değişimlerden de etkiler var. Bu size nasıl hissettiriyor? Gerçekten kişisel bir şey hakkında yazıyorsunuz, Fransa’dasınız fakat kişisel duygularınız tüm dünyada yankı buluyor. Kendinizi ifade etmek size nasıl hissettiriyor?
Aslında oldukça utangaç bir insanım, arkadaşlarımla ya da tanımadığım insanlarla birlikteyken duygularımı kolay kolay ifade etmem ama tuhaf olan şey müzikte bunu kolayca yapıyorum. Mesela bir şarkıda daha kolay şekilde kendimden bahsedebiliyorum. Yani bu biraz garip ve evet bu albüm, çoğunlukla aşk hakkında ve bir öncekinden oldukça farklı. Çünkü öncekinde bir tür evrensel aşktan bahsediyordum. Bu ise daha samimi ve bu yüzden albüm çıktığında biraz korkmuştum ama gerçekten iyi geri dönüşler aldım, bu yüzden oldukça mutluyum.
ο Başlangıcınızdan itibaren sanatınızın görsel yönlerine gerçekten değer verdiğiniz oldukça açık. Videolarınızda ve albüm kapağında her zaman harika görsel efektler ve perspektif oyunları var. Bu görsel unsurlara kişisel olarak ne kadar katkıda bulunuyorsunuz?
Tam olarak ne kadar olduğunu bilmiyorum ama son albümde albüm kapağını ben çizmiştim ve her şarkı bir tarot kartı gibiydi. Bilirsiniz, bir kehanet vardı ve onları kendim çizmiştim. Bu albümde grafik tasarıma ve klip fikrine de gerçekten yatırım yaptım. Klip için Jules Jolly ile çalıştım, kendisi bir Fransız ve bu onun ilk klibiydi ve onunla çalışmak oldukça ilginçti. Ama benim için sadece müzik değil, albümün sanatsal yönüne de dahil olmak çok önemli, çünkü bence insanlar bunun sanatçılardan gelen dürüst bir ifade olduğunu hissetmeli.
ο Günümüzde yapay zekâ ile yaratılan sanat eserlerinde ciddi bir artış görüyoruz. Siz bunları kullanıyor musunuz?
Denedim ama bence gerçekten istediğinizi elde etmek oldukça karmaşık. Çünkü belirli bir fikre çok zaman harcadım ve pek işe yaramadı. Bence insanlar bundan istediklerini elde edebiliyorlarsa bu onlar için iyi bir şey ama bence bazı fikirler sadece kafanızın içindedir ve bir kâğıt alıp onu dökmeniz gerekir, böylesi daha hızlı.
ο Son zamanlarda okuduğum bir araştırmada Spotify’da yaklaşık 30 milyon şarkının 100 kereden fazla dinlenmemiş olduğunu söylüyor ve eğer bu doğruysa çok sayıda yeni şarkı var demek ve bunların bir kısmı yapay zekâ ile yaratılmış. Bu yeni şarkıların çoğunun şansı oldukça düşük. Sizce bu çok mu fazla?
Sanırım ortalıkta çok fazla müzik var. Bence bu oldukça zor. Ben yeterince şanslıydım çünkü ilk albümüm yedi ya da sekiz yıl önce yayınlandı ve o zamanlar işler farklıydı. Özellikle Fransa’da yeni sanatçılar için daha fazla alan vardı, örneğin Instagram’da kaç takipçim olduğuna bakmazdım. Her şey müzik ve sunumla ilgiliydi ve şu an durumun yeni sanatçılar için gerçekten karmaşık olduğunu düşünüyorum. Çünkü sosyal medyayla ilgilenmiyorsanız ve şarkınızı destek olmadan ve uygun bir çevreniz olmadan yayınlarsanız bir adım öne çıkmak ve sanatsal bir sunumda bulunmak oldukça zor olur. Çünkü her gün çok fazla yeni müzik çıkıyor. Ne kadar olduğunu bilmiyorum ama çok fazla. Evet, öne çıkmak oldukça zor.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
ο Bu bana o 30 milyonun içinde bir Jimmy Hendrix olabileceğini ve onu asla keşfedemeyeceğimizi düşündürdü.
Evet, hayatın hikayesi böyle, bilirsiniz bazı insanlar çok yetenekli ama şanslı değiller. Her ikisinden de biraz olması gerekir, kader garip bir şey. Yeni müziklerin, yeni sanatçıların, yeni sunumların doruk noktasında olduğumuzu hissettiğim doğru. İnsanların, çoğunlukla da gençlerin bazen sadece müzik dinlemek istediklerini, küçük konserlere gitmek ve canlı bir topluluğa dahil olmak istediklerini hissediyorum. Böyle umuyorum, doğru mu bilmiyorum.
ο İlk albümünüzün üzerinden yedi yıl geçtiğini söylediniz ve o şarkılardan bazıları hala dinleniyor, özellikle Makeba araba sürerken en sevdiğim şarkı. İnsanlar hala eski şarkılarınızı düşündükleri için üzülüyor musunuz?
Hayır. Aslında bu şarkıya sahip olduğum için çok şanslı olduğumu düşünüyorum, insanların bana gelip evet, Makeba‘yı ya da Come‘ı seviyorum demelerini seviyorum. Bence bu çok güzel ve çok havalı ve bu şarkıdan utanmıyorum. Bu şarkıyla dünyayı dolaşabildim, benim için harika bir yolculuktu. Onlara sahip olduğum için gerçekten gurur duyuyorum. Come ve Makeba şarkısı sayesinde son albümüm gibi bir albüm yapabildim, çünkü bu şarkılara sahip olduğumu ve insanların hala onları dinlediğini biliyorum. Bu yüzden sanatsal olarak başka bir şey denemek için kendimi özgür hissediyorum.
ο Instagram’da ilk elektro gitarınızı gördüm. Enstrümanlarla bağlantı kurmaya inanıyor musunuz? Yani elektro gitar kavramından ziyade belli bir elektro gitar ya da davul ya da her neyse. Bağ kurmaya inanıyor musunuz ve enstrümanlarınızı saklıyor musunuz?
Evet, gerçekten bozuk ya da iyi olmayanlar dışında tüm enstrümanlarımı saklarım. Enstrümanlarla bir hikâye yaratıyorsunuz, özellikle gitarlarla, bir gitarla bir şarkı yazdığımda ve o gitarı tekrar çaldığımda, kendime bu şarkıyı bu gitarla yazdım ve bunu da bu gitarla yazdım diyorum. Yani her gitarın kendi şarkısı var ve bence bu harika. Yani onların başka özel ruhları var. Mesela Come gibi bir sound’a sahip olmak istersem, hangi gitarı alacağımı biliyorum.
ο Bugünlerde neler dinliyorsunuz?
Pek çok şey aslında. Şu anda kendimi sürekli yeni müziklere açmaya çalışıyorum. Dismiss’i keşfettim, İngiliz post-punk grubu gibi bir şey ve bence oldukça havalı çünkü her zaman müzikte neyi bilmediğimi merak ediyorum. Hala keşfetmeye ihtiyacım var çünkü bence her müzik türünde iyi bir şeyler var. Bu yüzden hep başka şeyler dinlemek istiyorum.
ο İstanbul planınız var mı?
Evet, çok isterim. Şu anda Fransa turnesi üzerinde çalışıyoruz ama umarım 2024’te kesinlikle başka bir turne yaparız. Henüz planlanmadı, bunun üzerinde çalışıyoruz ama geri dönmeyi çok isterim.
ο Uzaylılar Paris’e inse ve onlara müzik dünyamızı tanıtmak ve müzik zevkimizi göstermek üzere sizi seçsek, müzik tarihinden hangi üç kaydı seçerdiniz?
David Bowie – Space Oddity, Bob Marley – No Women No Cry, James Brown, Kendrick Lamar, Beyoncé, Kate Bush ve kendimi seçerdim.