Çağatay YILMAZ 
cagatay.yilmaz@yellowbos.com

Berlin ruhunu iliklerinize kadar hissettirecek grup Isolation Berlin, ilk konserlerini vermek için Ankara ve İzmir’e geliyor. Isolation Berlin, 2012 yılında şarkıcı Tobias Bamborschke ve gitarist Max Bauer tarafından kuruldu. Gruba daha sonra davulda Simeon Cöster ve basta David Specht katıldı. Çeşitli müzik türlerinden esinlenen grup, müziklerini “proto-pop” olarak tanımlıyor. Dört albüm yayınlayan Isolation Berlin, Sound of Europe kapsamında 14 Eylül’de İzmir Bostanlı Seyir Terası’nda, 15 Eylül’de Ankara Çankaya Ahlatlıbel Atatürk Parkı‘nda sahne alacak. Öncesinde Isolation Berlin kurcularından Max Bauer ile sohbet ettik.

Sound of Europe ile nasıl bir izleyicile buluşmayı hayal ediyorsunuz?

Festivalde çalacak olmaktan çok heyecanlıyız çünkü bu, Türkiye’de ilk kez sahne alacağımız etkinlik olacak. Hayalimiz, dost canlısı ve coşkulu bir izleyici kitlesiyle buluşmak.

Bu yıl “Verliebt in dieses Lied” adlı single’ınızı çıkardınız. Daha fazla şarkı gelecek mi?

Evet, bu yıl içinde çıkacak yeni bir albüm kaydettik ve öncesinde birkaç single yayınlayacağız. Yeni yılda albüm yayınlamak ve gelecek yılın başlarında başlayacak tur için hazırlık yapmak hedefimiz.

Hikayenizi baştan paylaşır mısınız? Grup nasıl kuruldu?

Yaklaşık 15 yıl önce Berlin’de, ortak bir arkadaş ortamında ilk kez bir araya geldik. Belli bir müzikal tarzı veya estetiği takip eden gruplarda çalmaktan yorulmuştuk ve her şarkının kendi dinamiğini geliştirmesine izin verilen, genel bir imaj tarafından kısıtlanmayan bir şey yapmak istedik.

Grubun ismi nasıl ortaya çıktı? Bu isim olmasaydı, en iyi ikinci seçenek ne olurdu?

Tobi, sosyal izolasyon döneminde bu ismi düşündü. Bu isim, o dönemde hayatlarımızı yansıttı. Ayrıca hem Almanca hem de İngilizce’de anlamlıydı. İkinci en iyi seçenek “Suicidal Bible Club” olurdu; bu, Tobi’nin Hristiyan geçmişine mizahi bir göndermeydi.

Kendinizi şarkılarınız ve müziğinizle bir hikaye anlatıcısı olarak nasıl tanımlarsınız?

Negatif deneyimlerden keyifli bir şey yaratmaya çalışıyoruz.

Berlin, yıllardır müzik kültürünü simgeliyor. Ancak artık bu kadar güçlü hissetmiyoruz. Berlin’in bugünkü müzik endüstrisindeki yeri nedir?

Berlin’in müzik sahnesinin dışarıdan nasıl algılandığını gerçekten bilmiyoruz. Hâlâ her yerden müzik yapmak için buraya gelen birçok insan var. Bu yüzden şehirdeki grup kültürü hâlâ var. Sadece eskisinden çok daha küçük bir hale geldi. Yine de bu tür müzikler için birçok kulüp ve bir dinleyici kitlesi var.

Müziğinizde ve tarzınızda ilham kaynaklarınız neler?

Her türlü şeyden ilham alıyoruz. Sadece müzikle sınırlı değil, romanlar, şiir ve film de ilham kaynaklarımız arasında. Şarkıların çoğu kendi deneyimlerimizden esinleniyor. Hayatımızda karanlık bir mizah anlayışı da önemli bir rol oynuyor, bu da müziğe bir şekilde yansıyor.

Müzik kariyerinizdeki en büyük ortak hayaliniz nedir?

Dünya çapında 50 yıl boyunca turneye çıkmak. Böylece  sabah 9 akşam 5 bir işe girmek zorunda kalmaktan kurtulmak.

Dünyadaki gibi, Almanya’daki siyasi gündem de çalkantılı, aşırı sağın yükselişi tartışılıyor. Değişen dengeler hakkında görüşleriniz neler?

Kesinlikle çok endişe verici. İnsanların giderek daha radikalleştiği ve artık çoğu insanın konuları tartışmaya gerçekten ilgi duymadığı gibi görünüyor.