Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com
Dayanışma İçin Müzik konserleri kapsamında; 30 Mart akşamı Babylon sahnesinde olan Hey! Douglas ile backstage’te bir araya geldim. ‘Eski ve yeni’ konseptinde hazırladığım soruları yanıtlayan VEYasin, Salih Korkut Peker ve Barış Doğukan Yazıcı, müziğe ilk başladıkları zamanları ve şimdiyi değerlendirdiler. Yeni bir dünya kurma şansı olsa Atatürk’ü çağırmak istediğini söyleyen VEYasin, değişimin önemli olduğunu ve herkesin değişime açık olması gerektiğini dile getirdi. Detaylar röportajımızda seni bekliyor!
ο Müziği profesyonel olarak yapmaya başladığınız ilk zamanları ve şimdiyi kıyasladığınızda üretim, çalışma ve dağıtım süreçlerinizde ne gibi değişiklikler oldu?
VEYasin: Benim müziğe başladığım dönemde plak şirketi olmak zordu. Üç farklı dağıtımcı vardı diyebiliriz. Mekanı olan şirketler, CD satan mağazası olan şirketler ve stüdyosu olan şirketler vardı. O yüzden plak şirketi olmak zordu, sanatçını parlatman için ister istemez bunlardan bir tanesine sahip olman gerekiyordu. Şu anda ise sektör çalışanlarından birçok insan elendi. Fakat gelişen teknolojiyle beraber çok fazla kalem çıkmaya başladı. Bunun içerisinde bir şeyin canvas’ı, kapağı, görseli, videosu, NFT’si, sahne visual’ı gibi şeyler… O yüzden oyuncular çıktı sektörden, farklı oyuncular yeni enstrümanlarla geri geldi. Şu anda ciddi anlamda bir plak şirketine ihtiyaç olduğunu sanmıyorum. Aslında baktığın zaman, oyundan çıkması gerekenlerden bir tanesi büyük plak şirketleri. O çıkarsa zaten birçok şey değişecek diye düşünüyorum.
Barış Doğukan Yazıcı: Ben farklı bir yerden anlatayım. 19 yaşında İstanbul Üniversitesi Konservatuvar’ına girdim. Girdiğimde bizim okulun hemen karşısında Seyhan Müzik vardı. Bizim tek kaynağımız CD’ydi, bir de LimeWire denilen illegal siteler vardı. Tabii ki oradan ulaşmak zorundaydık çünkü internet yoktu o zamanlar. Ben o CD’lere ulaşırdım, fakat CD’ler benim harçlığımın çok üstündeydi. Benim almak istediğim CD’ler 50 – 60 liraydı, günlük harçlığım 5 liraydı. O CD’yi almak için 10 gün hiçbir şey yememem içmemem gerekiyordu, ki yapıyordum da. Fakat işin değişen kısmı Spotify oldu bence, Apple Music de değil. Spotify, YouTube gibi girdi hayatımıza. Şimdi herkes orada yayınladığı zaman, beni Uganda’dan da dinleyen de var diyor, şuradan buradan da dinleyen de var diyor. Eskiden New York’ta benim plağım en önde olsun savaşı vardı, artık öyle bir şey yok. İnsanlar çok hızlı tüketiyor. Bir yandan iyi oldu ama bir yandan kötü tarafları da var. Hızlı tüketiyoruz.
Salih Korkut Peker: Çok fazla imkan çok fazla algı tembelliği… Kaset çalarlar vardı, kaseti çıkmak diye bir şey vardı. O zamanla bu zamana kıyasla; prodüksiyon yapmak, sesini duyurmak çok daha kolay. Hatta çok güzel fikirleri olup da imkanı olamayıp sesini duyuramayanların, sesini duyurma şansı daha fazla. Fakat, bu sefer de o insanların bugünün dinleyicisi tarafından dolu dolu algılanması ihtimali çok düşük. Eskiden birinin bir kaseti çıktığı zaman, o bir şeydi. O kaseti alırdın, beklerdin, bütün parçaları dinlerdin. Bütün o eleştirel damarınız sonuna kadar çalışmak zorundaydı. Daha saygılı, daha dolu dolu tüketen bir dinleyici vardı.
ο Ülkede birçok sorundan etkilenen ilk meslek grubu ne yazık ki müzisyenler. Bu noktada eskiye göre kriz kasınız gelişti mi? Olumsuz süreçleri nasıl yönetiyorsunuz?
VEYasin: Yaşadığımız depremden sonra biz müzik dinleyemez olduk. Müzik yapma, çalma hevesimiz zaten deprem gibi bir felakette olması mümkün değil. Bizim burada anlattığımız şey, bir maç iptal olabiliyorsa konser iptal olsun. Ama bir maç iptal olmuyorsa; futbol, basketbol her neyse… O zaman müzik de iptal olmasın. Çünkü orada da bir takım oyunu var, seyirci var, orada da bir mücadele var, sahnede de bir zafer var. Bu sadece dans ettik, güldük, eğlendik değil. Festivallerde de aslında insanlar eğitime gidiyor. Toplum olarak bir arada bulunmanın eğitimini alıyor. Birbirleriyle sosyalleşiyorlar, toplum gözlemi yapıyorlar, birileriyle tanışıyorlar, bir anı beraber tecrübe ediyorlar ve bunun yansımasını da kendi sosyal hayatlarında birbirlerine anlatarak yansıma yaratıyorlar. Bu sihir gibi bir şey. Üzüleceksek hep beraber üzülelim ama hep beraber eğleneceksek hep beraber eğlenelim, bundan ibaret.
ο Yepyeni bir dünya kurma şansınız olsa nasıl bir şey yaratırdınız? Bu evrende neler ön planda olurdu?
VEYasin: Bir defa iyi bir lidere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Geçmişten birilerini çağırabiliyor olsaydık, Atatürk’ü çağırmak isterdim.
Salih Korkut Peker: Bol bol deniz, bol bol ağaç, çok hayvan, az insan, gerisi hallolur.
Barış Doğukan Yazıcı: Bence de öyle ama bunlara bir şey eklemem gerekirse; sevdiğim bütün caz müzisyenlerini tekrar hayata döndürüp, onları tekrar izleyip, onlarla beraber tekrar çalma fırsatı yakalamak isterdim.
ο Eskiye dair duyduğunuz en büyük özlem ve geleceğe dair beklediğiniz en büyük yenilik nedir?
VEYasin: Bu sene Cumhuriyetimizin 100. yılı. Gerçekten böyle sıfırlayıp başlasak çok güzel olur diye düşünüyorum. Değişim önemli. Değişime açık olmamız gerekiyor, değişimden korkmamamız gerekiyor. Değişmek ve değiştirmek heyecanlandırıyor.
Barış Doğukan Yazıcı: Benim tek özlediğim şey Taksim’de yürürken ağaç olması. Farklı milletlerden insanların gelip bizim müziğimizi dinlemesi, bundan ilham alması.
VEYasin: Bizim değiştirecek bir gücümüz yok ama değişmek isteyenlere ilham olma gibi bir gücümüz olabilir.
- Fotoğraflar Özgür Elver tarafından çekilmiştir.