Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com
2022 yılının Aralık ayında Ne Söyledi Tanrı Sana isimli single çalışmasını Sony Music Türkiye etiketliyle yayınlayan Gülden, bu parçayı aslında bir albüm projesinde seslendirmek istediğini ama şu an için böyle bir konsepti taşıyan albüm düşüncesi olmadığı için dileyicisiyle buluşturduğunu dile getirdi. Hem isyan hem de kabullenişi ele alan parçadan yola çıkarak hayata karşı bakış açısını sorduğumuz sanatçı, “Aslında ben çok kolay kabul edebilen bir insan değilim, olayların üstüne uzunca düşünürüm, net göremediğim her şey çok rahatsız eder beni. Netleştirmek için ne kadar zaman ve çaba gerekiyorsa çekinmeden harcarım.” diyor.
Yılın geri kalanı için bir albüm hayali olduğunu ama hazırlığının olmadığını söyleyen Gülden, yakında single çalışmalarını arka arkaya yayınlayacağı dile getirdi. Hepsi ve daha fazlası röportajımızda seni bekliyor!
ο Geçtiğimiz yılın sonunda Ne Söyledi Tanrı Sana isimle single çalışması ile müzikseverlerle bir araya geldiniz. Söz ve müziği size ait olan bu parçanın hazırlık aşamasını sizden dinleyebilir miyiz?
Bir şarkı yazdığınızda onun final halini aşağı yukarı hayal ederek tasarlıyorsunuz. Bu da süreci biraz daha hızlandıran bir durum oluyor. Yayınladığım versiyonunda yaylı bir kompozisyon olmasını arzu ediyordum, bunun için Mert Kemancı ile çalıştım, şarkımın düzenlemesini de Mert ile birlikte Osman Çetin üstlendi. Heyecanlı bir süreç tabii ki birlikte çalıştığınız insanlar da yaptığınız işe yükselince tatlı bir heyecan sarıyor insanı, hayallerin ardı arkası kesilmiyor. Sonrası kamera önü… İzzet Başlak yönetmenliğinde klibimi çektik, hayal ettiğimden daha güzel bir sanat hazırlığı yapıldı. Çok severek, çok heyecanlanarak ve çok içime sinerek, Sony Music ekibinin de desteği ile yayınladığım bir şarkım oldu.
ο Bu parçayı 2011 yılında yazmışsınız. Yayınlamak için bu zamana kadar beklemenizin sebebi neydi? Ya da yazdıktan sonra neden rafa kaldırdınız?
Uzun yıllardır şarkı yazdığım için bazen çok hızlı geçen senelerin içinde kalan şarkılar oluyor. Rafa kaldırdım dersem haksızlık etmiş olurum ama bir albüm projemde söylemek istediğim şarkılarımdan biriydi. Şu an için bu konsepti taşıyan bir albüm düşüncem olmadığını hissettiğim için çok sevdiğim bu şarkımı daha fazla bekletmeden single olarak yayınlamak istedim.
ο Parçada hem bir isyan hem de bir kabulleniş var aslında. Hayata bakış açınız da böyle midir? Bir yandan bazı şeyleri kabullenseniz bile bir yanda da yine de o konuya serzenişte bulunur musunuz?
Aslında ben çok kolay kabul edebilen bir insan değilim, olayların üstüne uzunca düşünürüm, net göremediğim her şey çok rahatsız eder beni. Netleştirmek için ne kadar zaman ve çaba gerekiyorsa çekinmeden harcarım ama çizgilerime yaklaşan durumlarda bıçak gibi keserim ve ne serzenişim ne de hafızamda ayırdığım bir yer asla olmaz o durum için. Serzenişte bulunduğum şey mutlaka beni yaralamıştır. Yaralarımdan da pek konuşmam zaten. Garip bir dünyam var benim, derdini de dermanını da kendi içinde yaşayan bir insanım. Ya kabul eder üstüne konuşmam, ya kabul etmem ve asla unutmam.
ο Bundan 3-4 yıl önce Türkçe pop müzik çok popülerken ve tüm listeleri ele geçirmişken, şimdilerde yerini rap müziğe bırakmış durumda. Bu konu hakkında siz neler düşünüyorsunuz? Değişen bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Müzik evrenseldir diyoruz hep, bir türün diğer bir türden daha popüler olması rahatsız olunacak bir durum değil bence. Rap’te de muhteşem anlamlarla oluşturulmuş şarkılar var, ben de çok beğenerek dinliyorum bazı şarkıları ve dinleyicisi de oldukça fazla. Belki insanlar bu sound’da kullanılan anlatım biçimini de çok samimi bulmuş olabilirler. Mesela biz pop müzik şarkılarının konularında genelde içinde olduğumuz ruh halini anlatıyoruz ama rap kültüründe farklı bir özgüven ve olmaya özenilen özgür karakterler de barınıyor. Daha özgür bir anlatım dili var, muhtemelen bu da dinleyiciye çok cazip geliyordur. Pop müziğin popülerliğini kaybedeceğini düşünmüyorum çünkü bizim yaş ve nüfus olarak pop müziğe adapte olmuş dinleyici sayımız oldukça fazla. Onlar pop müziğin sadık müdavimleri. Rap müzikte de konusu anlam barındığı sürece güzel şarkılar dinlemeye devam edelim, bu bir yarış değil ama hızla değişen ve bir anda eskiye dönebilen bir dünyada; popülerlik yerinin devirdaim döngüsü hiçbir türün arasında son bulmayacaktır.
ο Bir röportajınızda “Şarkılarımla birilerinin hayatına dokunduğumu hissettiğimde çok huzurla doluyorum.” diyorsunuz. Şarkı yazım süreçleriniz nasıl ilerliyor peki? İnsanlara dokunan bu parçalar tamamen yaşanmışlıklardan mı geçiyor?
Bir duyguyu anlatabilmeniz için yaşamanız şart değil ama anlamış olmanız şart. Ben insanların ne yaşadıklarıyla değil, o şeyi yaşarken ne hissettikleriyle ilgileniyorum. “Ne hissetmiş olabilir?” diye soruyorum kendime ve bir anda o oluveriyorum. Sonra o şarkı bitene kadar başkasıyım artık. Vallahi bir başkasını hissetmek yorucu bir süreç ama sonunda değiyor. Çünkü birinin hayatına birinin duygularına dokunmuş ve “Ben de buradayım, seni anlıyorum” demiş oluyorsunuz. Bu çok kıymetli bir el tutma biçimi gibi geliyor bana. Bazı insanların içindekileri dökebilmeleri için “Evet bu kelimeleri arıyordum, tam da buydu demek istediğim” demesi lazım gelir ya… İşte ben onların yerine bulabildiğim kelimelerin aşığıyım. Bu da benim yaşama ve yazma biçimim.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
ο Bir şarkı bestelediğinizde onu söyleyecek isme nasıl karar veriyorsunuz? Bazen bazı şarkılar yapım aşamasında o ismi mi buluyor yoksa direkt bir sanatçıyı, tarzını düşünerek mi söz yazıyorsunuz?
Ya bu sanatçının tarzını düşünerek yazma mevzusu biraz karmaşık çünkü herkesin bir tarzı ve ayrıca başkaca tarzını beğendiği, öyle şarkılar istediği birileri var. O yüzden sanatçı ne istediğini bilir ve iletirse ben o kıyafeti dikerim. Ha yok önümüz açıksa, serbestse, artık benim sandığımdan beğendiği söylemek istediği bir şarkım varsa, kendim dahi söylemeyi istesem paylaşmaktan asla çekinmem. Ya da dilerse en baştan bir hikaye oluştururum onun için, seve seve hem de… İşte böyle böyle sahibini buluyor şarkılarım ve ben başka seslerden dinlemekten çok mutluluk duyuyorum.
ο Londra’da yaşadığınız yıllarda da müzik yapmaya devam ediyordunuz. Türkiye ve İngiltere müzik piyasasını kıyaslayacak olsanız avantajları ve dezavantajları nasıl sıralardınız?
Kültür farklılığı olan, yaşam standartları farklı olan hiçbir şeyin karşılaştırması doğru gelmiyor bana. Biz çok başkasıyız, onlar çok başka, herkes bambaşka. Biz de tüm dünya sound’larını güncel bir şekilde yakalayarak geliştirmeye çalışıyoruz ama günün sonunda ürünü sergilediğimiz yer yine kendi kültürümüzün ortası. Durum böyleyken de hayatın gerçekleri ve sektörün etkenleri giriyor devreye ve bir çıkmaza giriyor bu konu. Kıyas kabul etmez bir durum yani. Herkes ait olduğu yerden olmak istediği dünya üzerine üretim yapıyor ama pazarımız belli, durum böyleyken bende bunu nasıl bir kıyasa alayım bilemiyorum doğrusu.
ο Yılın geri kalanında planlarınız arasında neler var? Single’lar üzerinden mi ilerlemeyi planlıyorsunuz yoksa 2023’te bi’ albüm gelir mi?
Aslında bir albüm hayalim var ama hazırlığım yok (gülüyor). Zaman ve şartlar ne gösterirse biraz ona göre hareket ederim herhalde. Yakında arka arkaya yayınlayacağım tekli şarkılarım, akustik versiyonlarım var. Şu aralar onları finalize etmekle ilgileniyorum. Ama şöyle gözümü kapatıp içimden ne geçiyorsa yazıp kaydetsem uzun uzadıya, olduğu gibi… Böyle içten bi’ albüm güzelliğini kendime yapsam hiç fena olmaz gibi de geliyor. Bakalım… Zaman ne gösterecek ya da ben zamana ne göstereceğim hep beraber yaşayıp görelim.