Kaliforniya doğumlu 51 yaşındaki Gregory Porter, 2010’da Grammy adayı ilk albümü Water ile müzik dünyasına adım attığından beri cazın en sevilen seslerinden biri haline geldi. 2014’te Liquid Spirit ve 2017’de Take Me to the Alley ile En İyi Caz Vokal Albümü dalında iki Grammy kazandı, Kraliçe II. Elizabeth’in platin jübilesinde sahne aldı ve hatta CBeebies Yatma Zamanı Hikayeleri için ninni okuyan ilk ünlü oldu. Geçen yıl, 31. İstanbul Caz Festivali’nde de unutulmaz bir konsere imza atmıştı. Yakında başlayacak İngiltere turnesi öncesinde Porter, hayatına ve düşüncelerine dair merak edilenleri Guardian Gazetesi ile paylaştı.

Korkular, Hayranlıklar ve Utanç Verici Anlar

Peki, bu güçlü sesin ardındaki insan nelerden korkuyor? Porter’ın en büyük korkusu, “zulme karşı bağışıklık kazanmak”. Hayatta en çok hayranlık duyduğu kişi ise “muazzam zorluklar karşısındaki alçakgönüllülüğü ve zarafeti için” Barack Obama. Herkesin başına gelebilecek türden en utanç verici anısını ise gülerek anlatıyor: “Sahnede fermuarım açıkken düştüm.”

Onun için en değerli eşya, manevi değeri yüksek bir hatıra: “Arkasına el yazısıyla not düşülmüş annemin bir resmi.” Kendisini üç kelimeyle tanımlaması istendiğinde ise yanıtı net: “Empatik, alçakgönüllü ve güçlü.” Eğer bir süper gücü olsaydı, bu “insanların acısını hissedebilme yeteneği” olurmuş. Görünüşünde en sevmediği şey ise oldukça mütevazı: “Bir iki kilo verebilirdim.” Yaşlanmakla ilgili onu en çok korkutan şey ise fiziksel değişimden çok, “sevdiği insanları kaybetmek”. Okumadığına utandığı kitap ise, şarkılarından birinde de adı geçtiği için Tolstoy’un Savaş ve Barış‘ı. Peki büyürken ne olmak istiyordu? Cevap: “Doktor.”

Hayat, Aşk ve Pişmanlıklar

Birinin ona söylediği en kötü şey neydi? “‘Bencilsin’ diyen bir arkadaştı.” Peki ya en suçlu zevki? Şaşırtıcı bir yanıt: “Country müzik.” Porter’a göre aşk, “çok tehlikeli bir ortamda büyük ve kırılgan bir cam nesneyi tutmak gibi” bir duygu. Günlük hayatta en çok kullandığı kelimeler ise “Tamam” ve “Kesinlikle”. Bugüne kadar yaptığı en kötü iş sorulduğunda ise eski bir anısını paylaşıyor: “İmha edilmiş fareleri kürekle attığım bir köpek maması şirketinde çalıştığım zaman.”

Hayatındaki en büyük hayal kırıklığı ise yakın geçmişten: “Covid yılları. O zamandan beri hayatım azaldı. Kardeşimi kaybettim. Sağlığım, insani sosyal etkileşimimiz… ve hala bundan kurtulmaya çalışıyoruz.” Geçmişini değiştirebilseydi, neyi silerdi? “Kendinden şüphe duyduğum yılları.”

Duygusal Anlar ve Değişen Fikirler

Porter en son ne zaman ağladığını anlatırken duygusal bir an yaşıyor: “Oğluma kardeşim hakkında bir hikaye anlatırken.” Peki ya fikirleri? Ne sıklıkla değişiyor? “En son iki gün önce önemli bir konuda fikrimi değiştirdim. New York’a taşınmak konusunda.” Hayatın özel alanına dair bir soruya, “Ne sıklıkla seks yapıyorsunuz?” sorusuna yanıtı: “Haftada iki kez.”

Hayatın ona öğrettiği en önemli ders nedir? “Kefaret. İnsanlar affedilebilir, hedefler affedilebilir.” Peki ya öldüğümüzde ne olur? Porter’ın cevabı düşündürücü: “Hayatlarımızın bir muhasebesi yapılır. Aldığından fazlasını mı verdin? Yardım ettiğinden daha fazla insanı mı incittin?” Son olarak Porter’dan bir sır vermesi isteniyor: “Her şeyi tereyağında pişirirseniz, her zaman harika olur.”

Bakalım, İngiltere turnesi sonrası yeniden Türkiye’de buluşabilecek miyiz…