Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen İstanbul Dijital Sanat Festivali, 2 Haziran Cuma günü Atatürk Kültür Merkezi’nde başlıyor. Festival öncesi bir araya geldiğimiz festival küratörü Esra Özkan ve sanatçı Zeynep Nal ile İstanbul Dijital Sanat Festivali’nin bu yılki temasını, hazırlık çalışmalarını ve Türkiye’deki NFT dünyasını konuştuk. Hepsi ve daha fazlası röportajımızda seni bekliyor!
ο İstanbul Dijital Sanat Festivali, bu yılki temasıyla ve sanatçılarıyla ziyaretçilerine nasıl bir deneyim sunmayı amaçlıyor?
Esra Özkan: Festival, geçtiğimiz yıl sürdürülebilirlik konusu üzerine odaklanırken, bu yıl yakın geleceği konuştuğumuz günlerde insan-doğa, insan-bilgisayar, makine-doğa gibi konuları merkezine alarak molekül ve ham maddenin sanat ve felsefe üzerinden dijital sanat özelinde biyo-sanat, algoritmalar, yapay zekâ, yeni medya gibi dijital sanatların alt başlıklarına odaklanıyor. Bu alanda çalışan yirmi beş sanatçının eserine ev sahipliği yapıyoruz. İzleyiciye sanatçıların perspektifinden hem bilgi vermek hem de dijital sanatların alt başlıklarını da anlatmayı hedefliyoruz.
ο Festivalde bu yıl siz de yer alıyorsunuz. Eserlerinizle ziyaretçilere nasıl bir deneyim yaşatmayı planlıyorsunuz?
Zeynep Nal: Bu seneki İstanbul Dijital Sanat Festivali için kinetik bir enstelasyon tasarladım. Eserimin ismi Minifiller. Duvarların ve eşyaların içerisinde sıkışmış ve dışarı çıkamayan, durmaksızın çalışmak zorunda olan ve görevleri eşyaların çarklarını çevirerek dünyayı döndürmek olan kurgusal minik filleri anlatıyor. Eser, üzerinde kasnağa gerili kırmızı ipek bir kumaşın olduğu kapalı bir kutu şeklinde. Bu kutunun içerisinde minifilleri temsilen 49 adet parmak şeklinde küçük motor var. Yukarıya yerleştirilen bir sensör de ipek kumaşa dokunan ziyaretçinin elinin altındaki motorları çalıştırıyor ve kumaşı ittirerek ziyaretçinin eline minik minik dokunma hissiyatı veriyor.
ο Bu eserlerin hazırlık, oluşum aşamasını sizden dinleyebilir miyiz? Nasıl bir ruh halinin ve bakış açısının ürünü olarak ortaya çıktılar?
Ben eserde “sıkışmışlık” duygusunu anlatmak istedim. Son zamanlarda ülkedeki gelişmeler, yaşadığımız deprem felaketi bana yoğun bir sıkışmışlık, eli kolu bağlanmışlık hissi yaşattı. Zaten eskiden beri Türkiye’de yaşayan bir kadın olarak, kısıtlanmışlık, kapatılmışlık duygularını sık sık yaşıyorum. Bunun yanında, sosyal normların, sorumlulukların ve iş hayatının baskısı da ayrı bir öğe olarak hayatımızda yer alıyor. Böyle çok yönlü bir sıkışmanın içinde hapsolmuşuz. Ben de bu konuyu, Gurultu adlı kitabımda, eşyaların boşluklarında yaşayan, görevleri hortumlarıyla çarkları çevirerek dünyayı kendi ekseni etrafında döndürmek olan küçük hayaletler yani minifiller şeklinde anlatmıştım. Bu küçük hayaletler kolaylıkla duygusallaşıp tükenebiliyorlar, bu da artık yılların oluşmasına neden oluyor. Bu yüzden minifillerin motive edilmesi gerekli. Festival kapsamında, robotik bir kutu şeklinde somutlaştırdığım Minifiller eserinde ziyaretçiyi, kan kırmızı bir kumaşın üzerinden minifillere dokunup onları hissetmeye, başlarını okşayıp onlara umut vermeye çağırıyorum. Aslında bu yalancı bir umut, engelli bir dokunma, çünkü varoluşları orada saklı ve oradan asla çıkamayacaklar. Minifiller, görevinin içine hapsedilen işçiler, modern köleler, eve kapatılan kadınlar, enkaz altında yardım bekleyen depremzedeler, görünen veya görünmeyen duvarlarla çepeçevre sarılan herhangi birimiz gibi. Ayrıca, ziyaretçinin akışkan, yumuşak bir yüzey altından elini okşayan bir dokunma hissiyle ürpermesini, duyusal bir deneyim yaşamasını, bir silkinmesini istiyorum.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
ο Sergide sanatçılar bilim, teknoloji ve sanatın kesişebileceği noktaları ziyaretçilere gösteriyor olacaklar. Bu deneyimi öncesinde nasıl aktarırsınız peki? Farklı disiplinler arasındaki ilişkiyi nasıl açıklıyorsunuz?
Esra Özkan: Bilim ve sanat, bilimsel prensipler ve keşifler, sanatçılar tarafından ilham kaynağı olarak kullanırken teknoloji ve sanat, teknoloji, sanatın ifade biçimlerini ve deneyimlerini dönüştürebilir. Sanatçılar, dijital medya, 3D baskı veya sanal gerçeklik gibi teknolojik araçları kullanarak yeni ve etkileşimli sanat eserleri üzerine yoğunlaşıyor. Bu bağlamda festivalde, yazılımcılar, sanatçılar, mühendisler gibi farklı alanlardan gelen birçok kişi var. Biz sergi içerisinde bahsettiğim konular özelinde izleyiciye bir hikaye sunuyoruz.
Zeynep Nal: Son yıllardaki gelişmelerin etkisiyle, teknolojinin kullanılabilirliğinin artması, kolaylaşması, üretim araçlarının demokratikleşmesi gibi etkenler sayesinde dijital araçlar sanatçılar için yeni bir materyale dönüştü ve dijital sanat bütünleşik bir kavram olarak yerini aldı. “Dijital” kelime anlamıyla sayısal, yani sayıyla, hesapla, bilgisayar ve teknolojiyle, argeyle ilişkili bir kavram. Bu nedenle de salt mantıklı, duygudan uzak ve fonksiyonel olma zorunluluğu varmış gibi algılanan da bir alan aslında. Dijital ve Sanat yan yana geldiği zaman, sanat gibi duygunun ve işlevsizliğin kendine yaşam bulduğu bir yerde, dijital ilk bakışta çok zıt duruyor. Ama bu zıtlık, aynı zamanda farklılık ve yeniliğe zemin yaratıyor. Dijital sanatın artık kabullenilmesi ve çok daha fazla sergide yer bulabiliyor olması çok güzel bir gelişme. Bir yandan sanat için yeni ufuklar açarken, bir yandan da benim gibi mühendislikten gelip kabına sığamayanlar için bir kaçış alanı yaratıyor. Hem teknik hem tasarım ve sanat altyapısından gelenler için hibrit bir buluşma noktası, biraz ondan biraz bundan, taze ve leziz bir çorba.
Bilim ve mühendislikteki somut realite, her daim sonuca ulaşma ve fonksiyonellik kaygısı, burada sanatla birleştiğinde flulaşmalı, yumuşamalı ve hikayeler anlatmalı, insandan uzak makineler dönüşerek kişilik kazanmalı, insana dokunmalı kanımca. Bilim ve mühendisliğin temelinde bulunan yaratım hali, ruh kazanarak yepyeni bir yaratıcılığa can vermeli. Sadece, teknolojik oyuncakların altı doldurulmamış seyirlikler halinde karşımıza çıkmamasına dikkat etmemiz gerekiyor.
ο Festivalde yer alacak sanatçılara nasıl karar verildi? Programı oluştururken önceliğiniz neydi?
Esra Özkan: Biz festivalde üç küratörüz Avind, ben ve Julie Walsh. Kendi aramızda bir görev dağılımı yaptık. Küratörlerimizden Avind bir yapay zeka algoritması ve kendisiyle konuşarak aslında ortak sergi fikrini çıkardık. Amerikalı küratörümüz Julie Walsh ile sanatçılarımız üzerine yoğunlaştık. Önceliğimiz festival dahilinde odaklandığımız insan-doğa, insan-bilgisayar, makine-doğa arasındaki ilişkiyi izleyiciye en iyi şekilde anlatmak. Tabii bir yandan da genç sanatçılara ilham olmak, yeni sanatçılara kapı açmak diğer bir hedefimiz arasındaydı.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
ο Festival aynı zamanda workshop ve panellere de yer verecek. NFT dünyasındaki son gelişmeler de konuşulacak. Peki Türkiye’nin, Türkiye’deki sanatçıların NFT dünyasındaki yerini, rolünü nasıl açıklarsınız?
Esra Özkan: NFT bir akıllı sözleşme ve bu akıllı sözleşme sanatçıların telif hakları ve mülkiyet gibi konularına doğru çözümler getiren bir sistem. Sanatçılar blockzincir teknoloji üzerinden cyrpto sanat üretiyorlar. Türkiye’deki sanatçıların NFT dünyasındaki yeri ve rolü, son yıllarda dijital sanatın daha da bilinir olmasıyla önemli bir gelişme gösterdi. NFT’ler, sanatçılar için merkeziyetsiz olma, ulaşılabilir olma ve gelir elde etme potansiyeli sundu Sanatçılar, eserlerini blockchain tabanlı bir platformda NFT olarak sunarak, benzersizliklerini ve sahiplik haklarını kayıt altına alabildiler. Bu teknoloji, Türkiye’deki sanatçılar için uluslararası sanat piyasasına erişimini kolaylaştırdı. Türkiye’deki sanatçılar, NFT dünyasında yerlerini artırarak uluslararası alanda daha geniş bir kitleye ulaşma imkanı buldular. NFT’ler aracılığıyla sanatçılar, dijital sanatlarını dünya genelinde sergileyebilir, diğer sanatçılarla işbirliği yapabilir ve koleksiyonerlerle doğrudan etkileşime geçebildiler.
ο NFT’nin sanat dünyasına katkılarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zeynep Nal: NFT, özünde dijital sanatı destekleyen bir oluşum olarak ortaya çıktı aslında. Elinde fiziksel bir sanat nesnesi olmayan sanatçı, eserini satma ve buradan gelir sağlayarak yaşamını sürdürme imkanı buldu. Fakat her piyasa gibi spekülasyonların ve fırsatçılığın da kurbanı oldu. Bu durumu hariç tutarsak, sanatçı olarak üretimimize devam edebilmek için bir yandan ekonomik olarak da sürdürülebilirliği sağlamamız gerekiyor. Benim kişisel olarak ürettiğim işler elle tutulur, fakat narin ve uzun vadede kalıcılığı zor olan yeni medya işleri. Bunun yanında bir karakter olarak kurguladığım eserlerin sahipliği kafa karıştırıcı geliyor, o yüzden NFT piyasasına hiç girmedim. Fakat, NFT’yi hem uluslararası tanınırlık anlamındaki katkısı, hem de sanatçının yaşamını maddi anlamda sürdürülebilir kılmasıyla bir fırsat olarak görüyorum.