Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com
Türkçe rock müziğin önemli isimlerinden Demir Demirkan, uzun bir aradan sonra sessizliğini bozdu ve yepyeni bir ekiple dinleyicisine merhaba dedi. Yeni ekibi ile birlikte sevilen parçalarını yeniden yorumlayan Demirkan’a müzisyen dostları Ferman Akgül, Fatma Turgut ve Hayko Cepkin de eşlik etti. Uzun zamandır sahne almadığı için yeni nesil dinleyicilerle tanışma fırsatını bulamadığını söyleyen Demir Demirkan, her ay bir şarkı olarak yayınlayacağı 10 parça ile sahnelere yeniden ‘merhaba’ demek istediğini dile getirdi.
Uzun yıllar boyunca piyasada yer almanın püf noktasını sorduğumuzda, “Tekliflerin hangilerini reddettiğim yönümü ve çapımı belirledi. Aldığım veya şahsen yapmaya karar verdiğim işlerin hepsini de %100 efor ile yaptım.” diyen Demirkan, Türkiye’deki müzik piyasasının durumu hakkında ise; “Her şeyi hazırlayıp, planlayıp ülke şartlarından dolayı bunları gerçekleştirememek çok sinir bozucu. Festivallerin, konserlerin gerçekleşmesi için elimizden geleni yapalım.” dedi.
ο Yepyeni bir ekiple dinleyicilerinizle buluştunuz. Öncelikle bu ekibin bir araya gelme sürecini sizden dinleyebilir miyiz?
Arbak Dal ve Kerem Tüzün ile çok uzun bir süre birlikte müzik yaptık. Avrupa, Amerika ve Türkiye’yi turladık yıllarca. Dostluğumuz baki kalmak üzere müzikal yollarımızı ayırmaya karar verdik. Yeni müzisyenler ile çalışmak doğal olarak müziğimi de etkiliyor. Tabii ki yeni müzisyen arkadaşlarımı arama, bulma süreci çok hassas. Davul için Onur Akça açıkçası en kolay seçimdi, çünkü zaten Onur ile yıllardır tanışıyorduk ve ara sıra birlikte sahne almıştık. Hem karakterini hem de müzisyenliğini çok beğeniyorum. Özellikle çok derin bir metal kültürü olduğundan müzikal olarak kendime çok yakın hissettiğim bir arkadaşım. Serkan Gürüzümcü ile zaten Model grubunun ilk prodüksiyonundan beri arkadaşız ve birlikte yıllardır sahnedeyiz. Mükemmel bir müzisyen ve gitarist. Grupta ikinci bir gitarist olması çok iyi geliyor bana çünkü, gitaristler bilir “gitar muhabbeti” diye bir şey vardır. Bu gitara ve gitaristliğe olan tatlı bir bağımlılıktır. Bu muhabbeti durdurmayı bilemezsen, etrafındaki herkesi bayarsın ve sabahlara kadar sürebilir. Serkan ile bu muhabbeti yapabiliyoruz çünkü ikimiz de gitar, pedal, amfi dünyasına hayranız. Bas gitarist Arda Algan’ı hiç tanımıyordum daha önceden. Fatma Turgut grubundan basçı Gürkan Bozacı önerdi bana Arda’yı. Telefonda tanıştık. Böylesine kibar, ince ruhlu bir ses ile karşılaşmayı beklemiyordum ama birkaç dakika sonra çok derin bir kişi ile konuştuğumu fark ettim. Gitar yapımcısı bir uzay mühendisi ile ilk defa müzik yapacaktım ve bu beni çok heyecanlandırdı! Bir o kadar da doğru bir karar olmuş ki ilk çalışmamız ve konserimizde Arda’nın doğru bir seçim olduğu kanıtlandı. Klavyeci Barış Yağcıoğlu ile de Fatma Turgut aracılığıyla tanıştım. Grupta “klavyeci” biraz hassas bir konu. Çok belirleyici bir enstrüman. Müziğin tarzını, sound’u ve dinamiği çok ciddi etkiler. İlk anda Barış’ın tercihimden biraz daha genç olması beni düşündürmüştü ama tanıdıkça bu düşüncemin yersiz olduğunu farkettim. Çok iyi bir müzisyen ve en önemlisi çalışmaktan ve öğrenmekten hiç yılmıyor. Bu bir müzisyen için en önemli karakter özelliği. İnanın bana, o kadar çok müzisyen ile çalıştım ki, tembellikleri ve kasıntılıkları yüzünden yeteneklerini heba ediyor olmaları içimi acıtıyor. Barış’ın sakinliği, sessizliği sürekli izleme durumunda olup son anda çok kilit bir şey söylemesine bayılıyorum (gülüyor). Müzisyenliği ve gruba uyumu da bütün şüphelerimi sildi zaten. Kısacası yeni grup hakkında söyleyeceklerim şimdilik bunlar. Bu yaz turnelerde iyice kaynaşacağız, bunun için sabırsızlanıyorum.
ο Sevilen parçalarınızdan bazılarını yeniden yorumladınız. Ferman Akgül, Fatma Turgut ve Hayko Cepkin gibi müzisyen dostlarınız da size eşlik ettik. Şarkı – müzisyen eşleşmesini neye göre karar verdiniz?
Daha önceden birlikte çalıştığım ve sevdiğim arkadaşlarımla birlikte yapmak istedim bu çalışmayı. Hayko, Ferman ve Fatma ile dostluğumuzun yanı sıra birlikte çok güzel işlere imza attık. Hayko, Kahpe’nin de olduğu 2004 Istanbul albümümde klavye çaldı ve arkasından uzun süre birlikte sahne aldık. Fatma ile Model grubunun Diğer Masallar albümünün prodüksiyonundan beri arkadaşız ve sonrasında da güzel ve başarılı işler yaptık. Ferman ile tanışıyorduk ama maNga’nın maNga X EP’sinin prodüksiyonundan beri çok samimi olduk. Listede başka müzisyenler de vardı ama bazıları zamanlama bazıları da teknik sebeplerden dolayı bu projede var olamadılar. Ben proje için 10 parça belirledim. Kimin hangi şarkıyı söyleyeceği kararını birlikte verdik. Hayko ile zaten seçim çok kolaydı. Ferman ve Fatma ile de şarkılar üzerinden gidip seçimleri yaptık, Fatma’ya iki şarkı düştü. Projedeki altı şarkıyı ben tek başıma seslendiriyorum.
ο Bu proje fikri nasıl ortaya çıktı? Eski parçalarınızı yeniden yorumlamayı tercih etmenizdeki sebep neydi?
Sahneye geri dönüşüm için bir “merhaba” olsun istedik. Fikir menajerim Emrah Günkaya’dan çıktı. Çok uzun süredir pek sahne almıyordum. Yeni nesil dinleyici ile tanışma fırsatı bulamamıştık. Hayko, Ferman (maNga) ve Fatma benim sahneden uzak kaldığım sürede çok aktiftiler ve beni kırmayıp bu projeye dahil oldular. Bunun için üçüne de çok müteşekkirim.
ο Peki bizi bekleyen yeni parçalar var mı?
Bu projede yok ama planda var! Bu Live projede 10 şarkı kaydettik ve performanslarını da filme aldık. Yönetmenliği İlke İşisağ yaptı. Her ay bir şarkı ve klip olarak yayınlayacağım. Bakarsınız bahsettiğim yeni şarkılar bunların arasına girebilir veya onu da yayınlandıktan sonra çıkarırım. Bunu gidişat gösterecek.
ο Türkçe rock müziğin en popüler zamanlarını yaşadınız. Konserler verdiniz, albümler çıkardınız. Peki şu anki genç rock gruplarına ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Özellikle günümüzde birçok müzisyen sadece listelerde yer alabilmek için müzik üretimi yapıyorken…
Müzik üretim ve dinleme deneyimi dünyada çok değişti. Türkiye’nin kültürü de çok değişti ve hızla da değişmeye devam ediyor. Bu popüler müziğin tarzını da üretim sürecini de etkiledi tabii ki. Rock ve metal canlı performans tabanlı müzik tarzları. Tavsiyem bu kültürlerin özünü esas alarak, enstrümanlar üzerinde ve vokalde mümkün olduğu kadar sıkı bir hakimiyet kurmak ve yılmadan prova yapmak ardından da sürekli sahne almak. Büyük sahne, küçük sahne fark etmez, grup veya sanatçı sürekli sahne alıyor olması gerek. Çabanın sonundaki hedefe değil, sürece ve işleyişe odaklanmak önemli. Asıl konu grubun ünlü ve zengin olması değil, üretiminde dürüst ve performansında kusursuz olması. Bu ikinci saydıklarım olunca zaten hedefe ulaşılır.
ο Tam anlamıyla bir müzik insanısınız. Birçok farklı projede yer alan bir isim olarak, çalışma rutininizi ve disiplininizi merak ediyorum doğrusu. Uzun yıllar boyunca müzik piyasasında yer alıyor olmanın püf noktası var mıdır?
“Hayır” dediğim işleri iyi seçmiş olmam! Tekliflerin hangilerini reddettiğim yönümü ve çapımı belirledi. Aldığım veya şahsen yapmaya karar verdiğim işlerin hepsini de %100 efor ile yaptım. Tabii ki başarı hedefledim ama daha önemlisi işi yaparken ki sürecin de güzel, sancısız ve verimli geçmesi için elimden geleni yaptım. Verimlilik, yönetim, yaratıcılık ve kişisel gelişim konularından sayısız kitap okudum ve teknikleri uyguladım, içselleştirdim. Zaman yönetimi, proje yönetimi ve kişisel yönetim konularında çok ciddi bilgi ve deneyim edindim. Çalıştığım herkes bilir, zamanlama ve disiplin konusunda tartışılmaz bir hassasiyetim vardır, hatta bu ara sıra alay konusu bile olur!
ο Demir Demirkan, gerek iş hayatında gerek özel hayatında, arkadaşlarıyla ilişkilerinde mükemmeliyetçi biri midir?
Hayır. Mükemmeliyetçi olmayı yıllar önce bıraktım. Çok ciddi bir yüktü ve dürüştçe söyleyeyim işime yaramak bir yana bir çok çabamı engelledi, üretimimi bloke etti ve bazı ilişkilerimi bozdu. Mükemmeli aramak yaratıcılığın katilidir. Eğer bu şekilde bir beklentiniz veya çabanız varsa hemen vazgeçin! Karşımdakinin veya yaptığım işin mükemmel olmasını beklemek kendini dev aynasında görmektir. Mükemmellik beklentisi içinde olmak için benim mükemmel olmam gerekir, ki bu bir hayaldir, fantezidir, kendini bilmemektir. Olduğu gibi kabul etmek ise erdemdir, görme yetisidir. Bakıp beklentini görmeye çabalamak körlüktür. Beklentisiz bakmak ve olanı kabul etmek görmektir, ayılmaktır. Kollektif çaba veya dostluk için bilikte zaman geçirdiğin kişilere kendileri olmak için alan bırakmak gerekir, tıpkı kendinizi ifade edebilmek için alana ihtiyacınız olduğu gibi. Arkadaşımdan, ailemden, birlikte çalıştığım insandan beklentim önce kendilerine, sonra bana, sonra da birlikteliğimize dürüst olmaları.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
ο Günümüz müzik sektörü hakkına ne düşünüyorsunuz? Şirketlerin, menajerlerin gerçekten tek amacı ‘müzik yapmak’ mı? 2000’lerin başıyla kıyasladığınızda sizce nasıl bir noktadayız?
Açıkçası bu konuda pek bir şey düşünmüyorum. Düşünecek bir şey yok, zaman kaybı sadece. Ben dinleyiciyi düşünüyorum. Kendi üretimimi, dinleyicimle hangi duyguyu, fikri nasıl paylaşacağımı düşüyorum. Biz aramızdaki ilişkiyi sağlam ve sürekli tutarsak işin masa arkası tarafını da şirketler düşünsün. Müzisyenlerin iş adamlarına, iş adamlarının da müzisyenlere ihtiyacı var. Ama unutmayalım, hepimiz için en değerli olan dinleyicidir. Bazı iş adamları kazançlarının ötesinde çok da yaratıcılar. Benim ekibimde böyle iş adamları olduğu için çok şanslıyım. Müzikal, sanatsal fikirler sanatçı tarafından ortaya çıkar, işleyiş ve planlama konusundaki fikirler de sanatçıyı bütünleyen iş adamlarından çıkar. Herkes kendi işini yaparsa iş başarıya ulaşır. Müzisyen iş adamlığı, iş adamı da müzisyenlik yapmaya kalkınca da gemi batar. Çok basit!
ο Amerika – Türkiye dengesini nasıl koruyorsunuz? Amerika’da yaşayıp Türkiye müzik piyasasında aktif rol almak zorlayıcı bir süreç mi?
Bu konuda ailem beni çok destekliyor. Özellikle eşim. Evde ailemle olmak tabii ki çok güzel ama ben bir savaşçıyım ve kendimi ifade etmek için sefere çıkmam gerekiyor. Mecaz anlamda tabii ki. Yani turneye çıkmam gerekiyor. Maceradan maceraya, şehirden şehre, ülkeden ülkeye gidip sahnede ter döküp eve döndüğümde daha iyi bir baba ve eş oluyorum. Aylarca ayrı kalma pahasına bunu anlayıp beni özgür bırakma büyüklüğünü gösterdikleri için eşime ve oğluma binlerce kez şükrediyorum. Amerika ve Türkiye kültürü çok farklı. İkisini de yaşatabiliyorum içimde, bu konuda sorun yok. İki kültürü de oldukları gibi seviyorum. Elmadan armut yapmaya çalışmıyorum tabiri caiz ise. Bir Türk ile anlaşmak için nasıl Türkçe konuşuyorsam, konuşulacak şeyleri de bizim ülkenin kültürüne göre konuşuyorum ve düşünüyorum. Aynı şekilde Amerika’da da buraya ve buralılara göre bir dil ve anlayış seçiyorum. Kesiştikleri yerler var tabii ki ama konu bu değil zaten, önemli olan zıtlıkları yönetebilmek.
ο Yıl içerisinde sizi bol bol konserlerde ve festival sahnelerinde görebilecek miyiz?
Umarım! Yine “umarım” demek zorunda kaldım. Konu benimle ilgili değil, ülkede konserlerin, festivallerin yapılabilip yapılamayacağı ile ilgili. Ben ve bir sürü müzisyen, menajer, organizatör arkadaşım yıllarca planlar yaptık, büyük umutlarla projeler başlattık ama her zaman ülkenin şartlarına teslim olduk. Bazı planlar gerçekleşti, bazı projeler, planlar da farklı sebeplerden dolayı yarıda kaldı, emekler boşa gitti. Türkiye’de çok uzun vade plan yapamazsın, orta vade bile zor. Sürekli kısa vade planlar yapıp vur kaç zihniyeti ile işler yapar olduk. Evet, bu müziğin ve sektörün yönünü ve kalitesini kötü yönde etkiliyor ve dünya arenasında yer alabilecek üretimler yapamıyoruz ama elimizde bu kartlar var, ne yapalım? Bırakalım mı? Hayır, her zaman devam, %100 efor ile devam!
ο Son olarak sizin eklemek istediğiniz, Back on Stage okurlarına söylemek istediğiniz bir şeyler var mıdır?
“Umarım” demekten biraz sıkıldık. Her şeyi hazırlayıp, planlayıp ülke şartlarından dolayı bunları gerçekleştirememek çok sinir bozucu. Festivallerin, konserlerin gerçekleşmesi için elimizden geleni yapalım. Bu, ülke için hayati değer taşıyor. Yoz ve geri kalmış bir kültür her şeyimizi elimizden alır. Bu kültür savaşından galip çıkmak için elimizden geleni yapmalıyız, ve bunu hep birlikte yapmalıyız. Rapçi, rockçı, popçu, dinleyici, menajer, plak şirketi olarak değil, aynı geleceği paylaşan vatandaşlar olarak. Çok uzun bir süredir neşeyi, sevgiyi, rahatça bir nefes alıp, kafamızı kaldırıp bir etrafımıza bakmayı, gülmeyi unuttuk. Bütün bunları, yaşamımızı ve birbirimizi geri kazanalım. Sevgiyle…