Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com

34. Akbank Caz Festivali‘nin benim için en dikkat çekici etkinliklerinden biri de Dave Okumu & The 7 Generations oldu. 4 Ekim Cuma gecesi Babylon sahnesinde grubu ile birlikte dinleyeceğimiz Dave Okumu, konser öncesi sorularımızı yanıtladı. İstanbul’a geleceği için çok heyecanlı olduğunu söyleyen Okumu, İstanbul’un tarihini ve coğrafi konumunu düşündüğünde bile çok heyecanlandığını dile getirdi. Festivale özel sürprizlerinin olup olmayacağını sorduğumuzda; “Bu festivale çıkmayı dört gözle beklememin sebeplerinden biri de, daha uzun bir set çalma fırsatımızın olması.” diyen Dave Okumu, Babylon’da daha derin ve daha uzun bir performans sergileyeceğinin de müjdesini verdi.

Müzik üretme motivasyonunuzu “İnsanlarla nasıl bağlantı kuracağımı ve iletişim kurmayı öğrenmek istiyorum, çünkü hayat bununla ilgili” şeklinde tanımlıyorsunuz. Bu cümleyi biraz açabilir misiniz? İnsanlarla bağlantı kurmanın ve iletişim kurmanın anahtar noktalarını kendinizde nasıl buluyorsunuz?

Evet, genç yaşlardan itibaren, hayatın merkezinde ilişkilerin yer aldığını fark ettim. Hayatın iki temel unsurdan oluştuğunu düşünüyorum: İlişki ve süreç. Bu, benim için hayatta olmanın anlamı. Ergenlik dönemlerimde bu konu üzerinde çok düşündüm ve ilişkilerin nasıl geliştiğini öğrenmek, iyi ilişkiler kurmayı öğrenmek istedim. Bir şeylerin bağlamını anlamanın, anlamlı ve tatmin edici ilişkiler kurmak için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yani, her şeyin bir bağlamı vardır ve hiçbir şey durduk yere ortaya çıkmaz. Benim için bu, hem kişisel hem de profesyonel hayatta uygulamaya çalıştığım bir düşünce.

Farklı ülkelerde, farklı şehirlerde, farklı insanlarla bir araya geliyorsunuz. Bu çeşitlilik hem sizi hem de müziğinizi nasıl besliyor?

İnsanları seviyorum ve temelde hepimizin birbiriyle bağlantılı olduğuna inanıyorum. Başkalarıyla etkileşimde bulunmak, ortak zemin bulmak ve fikir alışverişi yapmak, benim için sonsuz bir değer taşıyor. Yeni şeyler öğrenmek, kendimi geliştirmek için mükemmel bir yol. İnsanlar her zaman yeni bir bakış açısı getirebilir ve bu da büyümemi sağlıyor. Müziğin ve yaratıcı çalışmaların, bu tür etkileşimler için bir alan yaratması beni her zaman büyülüyor. Performans, iş birliği ya da sadece bir sohbet bile, her türlü insan etkileşimi benim için büyük bir fırsat barındırıyor.

Tüm bu etkileşimlerin yaşamınızdaki olumlu yansımalarını fark ettiğinizde nasıl hissediyorsunuz?

Bu harika bir duygu. Bu, amacın, anlamın bir yansıması. Benim için içsel bir diyaloğun sonucu ve başkalarının tepkilerine bağlı değil. Yaratıcı bir süreçten sonra gelen bağlantılar ve karşılıklı anlayış, insan olmanın en insani ve tatmin edici yönlerinden biri. Bu motivasyonumu sürdüren şeydir. Her performans, her seyahat, her yaratıcı süreç, olumlu bir etki yaratma umuduyla yapılır. Bu beni canlı ve anlam dolu hissettiriyor.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

DAVE OKUMU (@dave_okumu_)’in paylaştığı bir gönderi

‘İSTANBUL’UN TARİHİNİ DÜŞÜNMEK BİLE BENİ HEYECANLANDIRIYOR’

Babylon sahnesinde 4 Ekim’de 34. Akbank Caz Festivali kapsamında yer alacaksınız. Bu sizi heyecanlandırıyor mu?

Çok heyecanlıyım! Türkiye’ye ve İstanbul’a hiç gitmedim, bu yüzden ekstra bir heyecan var. Yıllar önce bir arkadaşım İstanbul’a gitmişti ve dönüşünde deneyimlerini paylaşmıştı. O zamandan beri İstanbul’a gitmek istiyorum. Bir müzisyen olarak, dünyanın dört bir yanını dolaşma fırsatım oldu ve bu fırsat her zaman büyüleyici geldi bana. İstanbul’un tarihini ve coğrafi konumunu düşünmek bile beni heyecanlandırıyor.

Festivale özel sürprizleriniz olacak mı? Seyirciyi nasıl bir set listesi bekliyor?

Bu festivale çıkmayı dört gözle beklememin sebeplerinden biri de, daha uzun bir set çalma fırsatımızın olması. Yaz boyunca çaldığımız festivallerde süreler kısıtlıydı ama burada daha derin ve uzun bir performans sergileyebileceğiz. Set listesi üzerine şimdiden çalışıyorum, çünkü kayıtlarda çok fazla müzik var ve hepsini çalamıyoruz. 

Küçük yaşlardan beri müziğin içinde yer aldınız. Bu size kariyerinizde bir avantaj sağladı mı?

Her bireyin yolculuğu benzersizdir, bu yüzden kıyaslamak zor. Ancak bir aile kültüründen ve büyüdüğüm ortamdan gurur duyuyorum. Müzikle dolu bir evde büyümek benim için büyük bir avantajdı ve bana kendi yolumu bulmam için bir kapı açtı. Bence önemli olan, hayatımızda sevdiğimiz şeyleri keşfetmek ve onları hayatımızın merkezine yerleştirmek. Bu, dünyayı daha iyi bir yer haline getirebilir.

Projenizle nesiller arası bir deneyim sunuyorsunuz. Müziğinizi gelecek nesillere taşımak için ekstra bir sorumluluk hissediyor musunuz?

Sorumluluk kavramı ilginç bir konu. Basit bir şekilde ‘gelecek nesiller için sorumluyum’ demek doğru olmaz. Ancak, hepimizin bu dünyada bir rolü olduğunu düşünüyorum. Müzik yaparken, değerlerimi ve inançlarımı dünyaya yansıtmak istiyorum. Benim kahramanlarım, müzikten ilham aldığım ikonlar da bu tür bir etki yarattı. Bir Stevie Wonder konserinde, her yaştan insanın aynı anda bu deneyimi yaşadığını görmek inanılmazdı. Bu, sanatın gücüdür ve ben de bu yaratıcı sürecin bir parçası olmaktan mutluluk duyuyorum.

Son olarak, Back on Stage okuyucularına ve Türkiye’deki dinleyicilerinize ne söylemek istersiniz?

Herkese teşekkür ederim. Konserimize katılmayı planlayanlara ve müziğimizi açık bir zihinle dinleyen herkese minnettarım. Bu, bir kolektif çabanın ürünü ve projede yer alan diğer müzisyenlerin çalışmalarını keşfetmenizi umuyorum. Türkiye’deki performansımızı dört gözle bekliyoruz.