Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com
Modern zaman aşığı Cem Yıldız, elektronik müzikle harmanlanmış özgün tarzıyla 3 Kasım Pazar gecesi MIX Festival kapsamında Zorlu PSM sahnesinde olacak. Performans öncesi biraz sohbet etme fırsatı yakaladığımız Cem Yıldız, iyi bir ses sisteminde çalacağı için heyecanlı olduğunu dile getirdi. Festival için özel bir sürprizi olup olmadığını sorduğumuzda; “Özel bir set hazırladım. Hem Ben Uçarım Gökler Uçar albümünden hem de yeni şarkılar çalmayı planlıyorum.” diyen müzisyen, her konserin hem kendisi hem de dinleyiciler için ayrı bir sürpriz olduğunu söyledi.
Müziğinizde modern zaman ile gelenekseli harmanlıyorsunuz. Bunu yaparken en dikkat ettiğiniz hususlar neler oluyor? Doğru bir karışım elde etmenin püf noktası nedir?
Açıkçası ben işin çok püf noktasına takılan biri değilim. Erzincanlıyım, yani aslında gelenekten gelen birisiyim. Duvarında bağlama asılı bir evde büyüdüm. Halam, amcam hem çalıp hem söylerdi. Temel Bilimler mezunuyum ana sazım bağlama, konservatuvar döneminde yöre ayırmaksızın fazlaca türkü dinledim. Aynı zamanda dünya müziğini, bazı sesleri ve ekipmanları da son 10 yıldır yakından takip ediyorum. Elektronik sound içinde fazla geleneksel melodiler bazen başkalarını yorabilir. Modern ve geleneksel sound’u dengelemek önemli olan sanırım, benim dikkat ettiğim ve müziğimde yaptığım şey bu. Bu noktada da bana uygun görülen ‘modern zaman aşığı’ ünvanının hakkını vermeye çalışıyorum.
Üretim sürecinizde müziğin gidişatına nasıl karar veriyorsunuz peki? İçinizden geldiği gibi mi yoksa her şeyin bir matematiği var mı?
Bende durum biraz dediğiniz gibi ilerliyor. Yani önce içimden geldiği gibi demo halini tasarlayıp kurguluyorum, sonra genel matematiği ile şarkıyı bitiriyorum.
Hem müzik kariyerinizde hem de kişisel yaşamınızda sizi neler besliyor, ilham oluyor?
Müzikle ilgili güncel üretimleri dünyadaki gelişmeleri özellikle elektronik ekipmanları sıkı takip ediyorum, bunların hepsi benim için bir ilham. Kişisel yaşamımda da iyi gözlemciyimdir. Hala yeni bağlama/enstrüman aldığımda, yeni bir ses veya bir ekipmanı bağlamaya entegre ettiğimde çocuk gibi heyecanlanırım, uyuyamam. Mesela yıllardır aynı mahallede oturuyorum istesem bile değiştiremediğim şeyler var. Yani yaşamın ta kendisi dediğimiz şey beni besleyen ve müziğime yansıyan…
‘FAZLASIYLA DİSİPLİNLİ ÇALIŞAN BİRİYİM’
Son dönemde hem ülkemizden hem de dünyadan birçok karanlık haber alıyoruz. Çöken ekonomi, adalet sistemi, kadın cinayetleri… Maalesef bunlar gibi birçok kötü gelişmeler, olaylar… Tüm bu negatifliğin içerisinde bir müzisyen olarak nasıl üretiyorsunuz? Kendinizi tükenmiş hissettiğiniz oluyor mu?
Tüm bu olaylar çok kaygı verici bir taraftan da dünyada yıllardır süregelen bir durum. Müzisyenler ve sanatçılar için böyle zorlu dönemlerde üretmek hem büyük bir meydan okuma hem de bir kaçış yolu diye düşünüyorum. Duygusal olarak bu gibi durumlar bir çöküş gibi gözükse de ben fazlasıyla disiplinli çalışan biriyim ve sanatın dünyayı güzelleştireceğine her zaman inanırım. Diğer taraftan bazı olumsuzluklar yaratıcılığın tetikleyicisidir ve iyileşme sürecinde umut verici olabilir. O yüzden müziğin dönüştürücü gücü, bu karanlık zamanlarda beni kendime getiriyor ve ayakta durmamı sağlıyor.
Umutsuz olduğunuz anlarda yeniden ayağa kalkmak ve kaldığınız yerden devam etmek için neler yaparsınız?
Hayatımın her alanında disiplinli olmaya çalışıyorum. Günlük rutinlerimi aksatmamaya özen gösteriyorum. Spor -ki müzisyen olmasaydım kesin sporcu olurdum.- kitap okumak, her gün stüdyoda ekipmanı kurcalamak, yeni sesler bulmak, bağlama egzersizi yapmak… Bunlar beni dinç tutuyor, güçlü kılıyor.
Birçok farklı projede yer alıyorsunuz. Dizi – film müzikleri, ortak projeler, solo çalışmalarınız… Tüm bunlar birbirinden ayrı işler mi yoksa hepsi bir bütün mü? Aslında bakarsanız burada solo çalışmalarınız dışında diğer işlerinizde nasıl organize olup üretim aşmasına geçtiğinizi ve orada nasıl ilerlediğinizi merak ediyorum.
Aslında farklı gibi gözükse de hepsi müzikal bir deneyim ve tüm yaptığım sound/çalışmalar birbirinin destekleyicisi. Solo çalışmalar dışındakilerin süreçleri birkaç aşamalı oluyor. Sadece önce karar verip hangi proje, ortak çalışma veya kiminle olacağı, sound olarak ortak katkılar sonrası ise; zamanlama aşaması kayıt ve tabii ki motivasyon.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
3 Kasım’da MIX Festival kapsamında Zorlu PSM’de İstanbullu dinleyicilerinizle buluşacaksınız. Neler hissediyorsunuz?
MIX Festival kapsamında Zorlu PSM sahnesinde, ayrıca iyi bir ses sistemi ile çalıyor olmak bence tüm müzisyenler için ayrı bir heyecan. Zorlu PSM sahnesi de bu anlamda birçok projeye ev sahipliği yapıyor, bu anlamda başarılı buluyorum. En son birkaç sene önce kurucu grup üyesi olduğum insanlar ile sahne almıştık. Şu an solo performansım ile dinleyicilerle buluşmak benim için ayrı bir heyecan.
Festivala özel sürprizler olacak mı? Nasıl bir setlist hazırladınız?
Çok öncesi zaten çalışmaya başladım enstrüman ve ekipmanları deniyorum, özel bir set hazırladım. Hem Ben Uçarım Gökler Uçar albümünden hem de yeni şarkılar çalmayı planlıyorum. Beni yakından dinleyenler bilir, albüm şarkılarına doğaçlama ezgi katarak emprovize bir sahne performansı sergiliyorum. Performans esnasında daha önce bestelediğim veya bestelenmiş türküleri/eserleri sahne üzerinde farklı versiyonda yeniden besteliyorum. Haliyle her konser benim ve dinleyici için ayrı bir sürpriz.
Son olarak, Back on Stage okurlarına ve Türkiye’deki dinleyicilerinize neler söylemek istersiniz?
Öncelikle hem size hem de tüm okurlara teşekkür ederim. Hayallerimizi es geçmeyelim, tüm dünyadaki canlıları sevmekle başlar her şey. Amin Maalouf’un kitabından bir alıntı ile bitirmek isterim. Bizi hiçe sayanlar bilsin, Bundan sonra her şey biziz. Dünyayı güzellik kurtaracak. Sevgiler!