Ece ULUSUM
@eceulusum
İki yıl önce çıkardıkları World Horizon teklileriyle dünya çapında büyük başarı yakalayan The Away Days, uzun bir aradan sonra Designed teklisiyle müzikseverlerin karşısına çıktı. Tekli Epic İstanbul etiketiyle piyasada. Yalnızca dijital platformlarda ancak yakında albüm gelecek belki de bir plak… Tınılarında değişiklikler yapan Can Özen ve Sezer Koç ile Kadıköy’de buluştuk.
-
2 yıl piyasaya bir şey sunmadınız. Bu bir ara mı yoksa bir üretim süreci miydi?
Can: Üretime devam ettik ama çok ciddi bir şekilde üstüne düşmedik. Başka şeylerle ilgilendik, kafamızı dağıttık.
Sezer: Doğru zamanın gelmesini bekledik. Belki biraz tembellik ettik. Grubun kimliğinden bağımsız olarak bireysel dertlerimiz vardı, onları çözmekle ilgilendik. Şu an hazırız.
-
Sizde müzik sektörünün trendlerine göre yol izleyen bir hava yok sanki…
Can: Belirli stratejileri göz önünde bulunduruyoruz ancak yaptığımız şarkılarda sadece içimizden geleni yapıyoruz.
Sezer: Aranje ve şarkının trafiğiyle ilgili dikkat ettiğimiz belirli unsurlar var. Ancak şarkının ruhuyla ilgili özgürce çalışıyoruz.
-
2 yılda eminim albümlük bir sürü parça çıkmıştır. Albüm mü çıkaracaksınız yoksa tekli olarak mı devam edeceksiniz?
Can: Bu konu hakkında planlarımız var ancak henüz duyurmak istemiyoruz. Bir tekli daha gelecek, bunu açıklayabiliriz en azından. Sonra daha tatmin edici şeyler sunacağız.
-
Neden ilk önce Designed‘ı seçtiniz?
Can: Sony Music ekibiyle verdiğimiz bir karar oldu. Bu şarkı The Away Days’in eski sound’larına yakın ve mevsimsel olarak da daha iyi olduğunu düşündük.
Sezer: Geçen 2 yılın duygu durumuna en uygun şarkı buydu. Yumuşak bir geçiş olsun istedik.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
-
Bu parçanın çıkış hikayesi nedir?
Can: Her şey kısa sürdü aslında. Kayıt kısmı biraz üzün sürdü. Altyapı ve aranjesini Sezer yazdı ve çok farklı bir demoydu. Bambaşka bir hâl aldı. Zaten şarkıyı yazarkenki ruh haliyle, vokal yaparkenki ruh hali değişiklik gösterebiliyor. Bu ilginç bir çatışma yaratıyor.Sezer: Daha gitarlı bir demoydu. Sound’da gitar azaldı, gitarın yerine gelen synth melodileri midi sound’larla bizim sound’umuza çok yakın. Gitarla daha fazla haşır neşirken, midi dünyasına daldık. Ruhu aynı ama… Şarkıyı dinleyince çiçekler açıyor dışarı mı çıksam, evde oturup depresyon hırkamı mı giysem ikilemi arasında kalıyorsun.
Can: Biz de öyleyiz çünkü.
-
Şu an hangi ruh halindesiniz?
Can: Aralardayız.
-
Auto tune kullanmışsınız bir parçada. T-rap ile baya popüler oldu…
Can: Dozunda kullanmak güzel. Biz ilk defa, şarkının bir kısmında kullandık, efekt olarak.
Sezer: Bazı durumlarda gitara, vokale ya da davula yapıyoruz. Biz pop müzik yapıyoruz, Can’ın sesine küçük makyajlar yapıyoruz elbette.
Can: Bu efekti nakarata girmeden önceki bölümde çok az kullandık. Çoğu insan anlayamıyor dinlerken ama sen fark etmişsin.
-
Elektronik müzisyenler doğal ortam sesi kullanıyor sıklıkla. Siz kullanıyor musunuz?
Sezer: Kullandığımız oldu. Yağmur sesi kullandık… Daha da kullanabiliriz. Aklımda şarkıyı doğal seslerden kombinasyon yapmayı planlıyorum. Her şey olabilir.
Can: Doğal ortam sesleri sound’u daha dolu yapıyor, bilinçaltına sesleniyor.
-
Şarkıya isim verme süreci nasıl gelişiyor?
Can: Şarkı sözleri neyi anlatıyor ona göre seçiyoruz. Bu şarkı sözlerinde de hayat nereye gidiyor gibi noktalara kafayı yorduk. Biz bir simülasyon içinde miyiz gibi soruların cevabını bilmiyoruz. Bunlar bizi etkiliyor, şarkının sözleri de bu güncel sorulardan esinle çıktı. Yani bu bir aşk şarkısı değil.
-
Teklilerinizde hep remiksler oldu, bunda yok.
Can: Remiks planlarımız var. Çok daha elektronik bir remiks olmasını planlıyoruz.
Fiziki bir albüm planınız var mı? Plak belki…
Can: Neden olmasın? Plağımız hiç olmadı, uzunça yapmayı planlıyoruz.
Sezer: CD basar mıyız, hiç sanmıyorum.
Can: Belki çok popüler olursak…
-
Klip olacak mı Designed’a?
Can: Yönetmenliğini benim yaptığım bir klip çekiyoruz. Bu zamana kadar çektiğimiz en ilginç klip olacak. Şarkının sözleriyle ilintili bir hikayesi var. Bu ay yayınlanacak büyük ihtimalle.
-
Müzisyenler tek bir müzik türüne bağlı demek artık zor. Size yeni tekliniz için dream pop deniliyor. Siz ne dersiniz?
Sezer: Janralar birbirine girdi. Artık tek bir türe bağlı olduğunu söylemek çok güç. Herkes birkaç türü harmanlıyor.
Can: Bizi de elektronik, dream pop, shogaze gibi birçok tür ismiyle anıyorlar. İnsanlara sanırım en kolayı indie demek geliyor.
Sezer: Indie artık bir tür değil. Sanki bir güruh. Son dönemde indie tanımlamaları hiçbir şey ifade etmiyor. Palmiyeler de indie The Away Days de indie ama sound’lar bambaşka. Benim için indie Doors Cinema Club’dır. Onların peşinden gidenler elektronik sound’lara gitti iyice.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
-
Yerli ve yabancı müzik eleştirmenleri sizden övgüyle söz ediyor. Özellikle yurt dışına müziğinizle açıldınız. Bu size “Biz Türkiye’ye müzik yapmıyoruz” hissi uyandırıyor mu?
Can: Hayır. Türkiye’de müziğimizin kitlesi daha az yurt dışına göre. Buraya yapıyoruz, oraya yapmıyoruz gibi bir amacımız yok. Dijital müzik platformlarındaki verilere bakınca, Zimbabwe’den bile dinleyen olduğunu görüyoruz. Bu çok ilginç bir şey, iyi hissettiriyor. Bambaşka bir kültürden insanların hislerine hitap ediyoruz.
-
Üretim sürecindeki sizle, sahnedeki The Away Days arasında nasıl bir fark var?
Can: Farklıyız. Sahnede daha hızlı ve etkileşimli bir ortam var. Stüdyoda yalnızsın. Öyle dizi ya da filmlerdeki gibi stüdyoda çalışırken arkada parti olur, kızlar gelir. Bizde öyle bir ortam da yok.
Sezer: Bir fikir bulduğunda ya da stüdyoda bir şey yaptığında tek dinletebildiğim kişi Can. Can da bana dinletiyor. Can’ın fikrine güveniyorum elbette ama yeterli olmuyor. Sahnede çaldığında emin olabiliyorsunuz. Üretim aşaması mı yoksa sahne mi daha keyifli dersen, üretim aşaması derim.
Can: Benim için sahneden sahneye değişir. Hiç inmek istemediğim sahneler oluyor…
-
Indie müzisyenler birbirini kolluyor mu? Sektörün perde arkasını bilmiyorum merak ediyorum…
Can: Çok değişen bir şey. Birbirinin kuyusunu kazan da var destekleyen de var.
Sezer: Rap camiasındaki gibi değil elbette.
Can: Biz diss değil birbirimize riff atıyoruz. (Kahkahalar)
Sezer: Bir dayanışma söz konusu. Birlikte müzik yaptığımız da oluyor. Herkes birbirini tanıyor ve olabildiğince destek oluyor elbette.
-
Dergide konuşurken ortaya bir fikir atıldı: Türkiye’de indie olarak adlandırılan tür, günümüzün arabesk müziğidir. Çağırdığı duyguların çoğunlukla hüzün olduğunu düşündük. Siz ne dersiniz?
Can: Olabilir aslında. Karanlık bir yanı var, öyle bir benzetme yapılabilir. Bize uyar.
Sezer: Güzel bir benzetme. Ne kadar dibine gider bilemiyorum ancak indie karanlığa doğru gidiyor. Ancak bunu indie ölüyor gibi düşünmemeli.
81.300
Spotify aylık dinleyici sayısı