Zeynep TOKER
Renkli tarzı, keyifli sohbeti ve enerji dolu haliyle huzurlarınızda Can Temiz! Kendisini yapmış olduğu podcast’lerde veya vermiş olduğu röportajlarda oldukça neşeli ve kıpır kıpır gördüğümüz doğru ama aslında içinde yatan depresif ve düşünceli bir ruh hali de mevcut. Tüm bu düşünceleri Mart ayında çıkardığı Ahlaken Alçak isimli ilk solo albümünde toplayan Temiz, hayatında etkilendiği konuları şarkılarla dinleyicilerine sunduğunu dile getirdi. Lafı daha fazla uzatmayalım ve sözü Can Temiz’e bırakalım. Çünkü tüm detaylar röportajımızda seni bekliyor!
ο İlk solo albümünüz Ahlaken Alçak farklı janr’ları içinde barındıran bir albüm. Rock/metal müzik dinleyicisi ise aslında “farklılığa” çok açık bi’ kitle değil. Onlar için her şey net ve olması gerektiği gibi olmalı desek yanlış olmaz herhalde. Bu noktada böyle bir işi ortaya koyarken çekindiğiniz, kabul görmemekten korktuğunuz bir nokta oldu mu?
Dediğini gayet iyi anladım ve oldu açıkçası. Ama hayatımın bu noktasında, ürettiğim bir şeyi kimin nasıl algılayacağına dayanarak seçimler yapıp bunu üretim sürecinin bir parçası haline getirmek kendime haksızlık ve ihanet etmek gibi geliyor. Burada bence önemli ayraçlardan biri, birilerine bir şey mi kanıtlamaya çalışıyorum yoksa gerçekten yapmaktan çok zevk aldığım bir şeyi yapmanın masum hazzını mı yaşıyorum, sorusuna içtenlikle cevap verebilmek. Eğer cevap ikincisiyse, o sevgi ve coşku dolu ve hatta belli bir seviyede öznel olarak ilahi ve kutsal sürece bu tip düşünceleri sokmak o anın saflığını kirletmek gibi geliyor. “Farklılığa kapalı olmak” aslında sadece belli bir zümrenin veya kültürün karakterinden ziyade insani bir eğilimimiz. Her kültür ve alt kültürde böyle insanlar vardır. Aslında çoğu zaman çoğunluk olmamalarına karşın en vokal grup onlar olduğundan bütün kültürü temsil ediyormuş gibi görünür ve üreten insanları da korkutur. Halbuki samimi duygular ve nitelikli işçilikle ortaya konmuş farklılıklar çoğu zaman çoğunluğu, hatta farklılığa kapalı kesimi bile heyecanlandırır. Sadece sanat değil, her alandaki büyük atılımları zaten bu sürece borçluyuz. Soruya dönecek olursak sadece rock ve metal camiasından değil eminim birçok kesimden albümümü dinleyen insan “Bu ne lan deli saçması” demiştir muhtemelen ama normalde farklılıklara kapalı daha tutucu bir yapısı olmasına rağmen albümümü dinleyip bu kalıpları kırdığını söyleyen insanlardan öyle güzel mesajlar alıyorum ki bütün bu riske değiyor açıkçası.
ο Albümdeki parçalar beni kendi içime döndürdü. Kendimi, çevremi ve bakış açımı sorgulamamı sağladı. Hatta, Astral Pilav Günü beni ölümle barıştırdı diyebilirim. Albümü oluştururken böyle bir planınız var mıydı? Yani insanların duygularını, düşüncelerini bir şekilde harekete geçirmeyi amaçlıyor muydunuz yoksa albümdeki sözler tamamen Can Temiz’in içindekileri dışarıya dökmesinden mi ibaret?
Ya çok çok sevindim bunu duyduğum, çünkü aslında cevap her ikisi de. Yine hayatımın bu döneminde beni gerçekten ne etkiliyorsa onlarla ilgili şarkı yapmak istiyorum. Bu bazen aşırı spesifik ve öznel bir yerlere gitmeme sebep olabiliyor. Ama zaten sanatın aşırı spesifik ve özneli makbul değil midir? O anlarda bu kendi gerçeğimi anlatıp, bu gerçeğin dinleyicide de bir yere dokunacağını umuyorum ve bu gerçekleştiğinde aslında karşılıklı ortak bir katarsis ve iyileşme süreci yaşanıyor. Karşılıklı birbirimizi biraz daha iyileştirmiş oluyoruz. Çünkü belki o ana kadar ikimizin de anlamlandırmakta güçlük çektiği birtakım duyguları paylaşıyoruz ve dediğim gibi hayatımın bu noktasında üretirken beni en çok bu duygu iyi hissettiriyor.
ο Dışarıdan gördüğüm Can Temiz oldukça neşeli biri ama yapmış olduğunuz parçalara baktığımızda içinde büyük bir melankoli var gibi.
Eskiden daha melankoliktim aslında, artık pek değilim. Evet, hayat zaman zaman boktan olabiliyor ama her şey de geçiyor. Mutlu anlar da geçiyor, mutsuz anlar da. İyi ve kötü şeyler tamamen bizim bakış açımızla ilgili. Böyle bakmaya başladıktan sonra pek melankolik değilim artık ama neşeli ile eğlenceli arasında da fark var. Eğlenceli insanların çoğu neşeli olmadığı gibi neşeli insanların da çoğu eğlenceli değil. Evet, çoğunlukla eğlenceli bir mizaca sahibim, gülmeyi ve güldürmeyi, eğlenmeyi çok seviyorum ama bu çoğunlukla neşeli olduğum anlamına gelmiyor. Hayatımın çoğunluğunda aslında düşünceli bir insanım. Neşeli olduğum zamanlarda da genelde eğlenceli olmaya çalışmam, neşemin tadını çıkarırım. Eğlencelilik ve mizah biraz daha savunma mekanizması gibi aslında.
ο Yapmış olduğunuz parçalarla isteseniz çok rahat bir şekilde ana akıma “oynayabilirsiniz” ama bunu yapmıyor, sadece kendi içinizden geldiği gibi bir müzik yapıyorsunuz. Bunun getirdiği özgürlüğü tarif edebilir misiniz? Bir o kadar da aslında götürdükleri de oluyor özellikle de her şeyin dijital platformlardaki dinlenmeler üzerinden döndüğü şu dönemde. Bu noktada düşünceleriniz neler?
Onları “oynadık” bitti ya (gülüyor). Hevesimizi aldık yani. Yaş ilerledikçe benim için hayat belli başarı kutucuklarına tik atmak için kendini hırpalamaktan çıktı, çünkü onun mutluluk getirmediğini gördüm. Mutluluğu esas yukarıda bahsettiğin özgürlük hissinde ve kendimi beni en mutlu eden şekilde ifade edebilmekte buldum. E hem bu yolu seçip hem de yaptığın şeyi dijital dinlenme sayılarıyla ölçemezsin. O ölçümler kutucuk avcılarına kalsın artık. Onların da bir kendi yolu var ama benim yolum artık o değil.
ο Can Bonomo ile müzik konusunda da fikir alışverişlerinde bulunduğunuzu biliyoruz. Ahlaken Alçak özelinde bu durum nasıl ilerledi? Ekip olarak albümü dinlediğimizde bazı noktalarda vokal tekniğinizi Bonomo ile çok benzettik. Birlikte çalıştığınız zamanlar oldu mu?
E tabii, illa ki olmuştur. Bu adam benim hayranı olduğum bir müzisyen ve şarkıcı olmanın yanında bir de benim en yakın arkadaşım. İlla ki etkilenmişimdir. Bono vokal kayıtlarında bana koçluk yaparak çok yardımcı oldu ama bir benzerlik varsa bunun sebebinin bu olduğunu düşünmüyorum, zira Bono beni daha çok kendisine benzer bir vokal karakterinden uzaklaştırıp kendi özgün sesimi bulmak için yüreklendirdi. Onun dışında yazdığımız çizdiğimiz şeylerde sürekli zaten alışveriş içerisindeyiz.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
ο 27 Nisan’da IF Beşiktaş’ta albümün lansman konserini gerçekleştirdiniz. Parçalarınızı sahne üzerinde dinleyicilerinizle paylaşmak nasıl bir duyguydu? Sizin açınızdan enstrüman çalmak ile şarkı söylemenin nasıl bir farkı vardı?
Müthiş bir tecrübeydi öncelikle. Garip bi rüya gibiydi. İlk kez canlı şarkı söyleyeceğim için çok stresliydim fakat su gibi aktı geçti. Bütün Can Temiz konserlerinde yeri göğü sarsan bir enerji vardı kitlede. Bu enerjiyi paylaşmak hayatımın en tarifsiz, en coşkulu en yoğun tecrübelerinden biriydi. Enstrüman çalmakla şarkı söylemenin apayrı dünyalar olduğunu fark ettim. Sadece şarkı söylemek değil, şarkıcılık yapmak ve frontman olmak enstrümanist olmaktan duygusal ve enerjisel olarak çok daha meydan okuyucu bir süreç. Çok daha direkt bir enerji ve duygu alışverişi var ve bütün o insanlar oraya öyle veya böyle bir beklentiyle geliyor. Aslında bu duygusal bir beklenti ve dinleyici/seyirci bu duygusal çıktı için çoğunlukla şarkıcının gözüne ve enerjisine bakıyor. Enstrümanist olarak bu transformasyonla ilgilenmeyip sadece kendi enerjine kapılıp müziğini icra edebilirsin ama şarkıcı olarak bu transformasyondan doğrudan sorumlusun.
ο EXNUN ile festivallerde sahne almaya başladınız. Hazır böyle bir hareketlenme gelmişken hem üretim açısından hem de konserlerde EXNUN ile sizi daha sık görebilecek miyiz? Yoksa solo projeniz daha mı ön planda olacak?
EXNUN tabiatı gereğin hem dünyada hele ki ülkemizde dinleyici kitlesi daha kısıtlı ve niş bir müzik. O yüzden tabii ki onun konserleri daha seyrek oluyor, fakat bizim açımızdan çalışma yoğunluğu olarak EXNUN daha bile yoğun açıkçası. Yeni bir albüm tamamladık. Sene bitmeden yayınlayabilmeyi umuyoruz. Çok daha uzun vadeli geniş çaplı planlarımız var EXNUN ile ilgili. Şimdilik en net olarak sonbaharda İstanbul ve birkaç başka şehirde daha çok sevdiğimiz isimlerle konser yapmayı ve albümümüzü yayınlamayı planlıyoruz. Daha ilerisini zaman gösterecek. Zaten Can Temiz canlı performans grubu da EXNUN’a Tuğçe eklenmiş hali olduğu için ikisi beraber yürüyor bizim için. Benim içinse duygusal olarak ikisinin birbirinden pek bir üstünlüğü yok ama tabii metal ve punk’ın kalbimdeki yeri her zaman ayrı.