Çağatay Yılmaz
Güney Fransa’da, İspanya’dan göçmüş bir aileye doğan çocukların müzik yapmaya karar vermesiyle ortaya çıktı Gipsy Kings. Grup 30 yıldan uzun süredir devam ediyor, ödüller alıyor ve müziklerini dünyanın her yerine yayıyorlar. Hatta flemenko müziğin bayisi oldular desek yeridir, gruptan ayrılan kendi grubunu kuruyor, müziği sürdürüyor. Gipsy Kings, İspanyol gitarının Türkiye’de sevilmesinin temelinde yer alıyor aynı zamanda. Dikkat ederseniz birçok Türk pop şarkısında onların müziğinden esintiler fark edebilirsiniz. Canlı sahnesini izlemek isterseniz, 16 Şubat’ta Zorlu PSM’de sahne alacaklar. Öncesinde grubun öncüsü Andre Reyes’le sohbetimiz…
❏ Flamenko müziği Türkiye’de çok sevilir. Türk pop müziğinde etkilerini de sıklıkla görürüz keza. Bu bağlantıyı neye borçluyuz sizce?
Oryantal ve Arap unsurlar flamenko’nun bir parçası çünkü. Türkler bu nedenle flamenko müziğine yakın hissediyor, Akdeniz kökleriyle aralarında bir bağlantı var. Ayrıca, İspanyolca öğrenmenin Türkiye gibi ülkelerde son zamanlarda moda olduğunu biliyorum. Kültürel bir ilgi var. Bütün Akdeniz müziği bir biçimde birbirine benziyor.
❏ Birçok kişi aileyle çalışmanın zor olduğunu söyler. Sizin için nasıl?
Ailemizle çalışmak başımıza gelebilecek en güzel şeydi. Sahnedeyken aramızda büyük bir uyum var, bir bakışla bile anlaşabiliyoruz. Birbirimize karşı güvenimizle birlikte seyircimize duygusal açıdan dolu bir gösteri sunabiliyoruz.
❏ Uzun yıllardır devam eden bir grup olarak, geçmişe bakmak nasıl hissettiriyor?
Değiştirmek istediğiniz bir şey var mı? İlk albümümüzü yayınlayalı 30 yıldan fazla oldu. Bu sürede birçok şeyle karşılaştık, bazıları iyi bazıları kötü. Yine de her deneyim bize bir şey öğretti. Tabii ki geçmişimle ilgili bir şey değiştirmek istemem, yaşadığım her şey beni şimdiki ben yaptı.
❏ Gipsy Kings’in grup üyeleri de zaman zaman değişti, bazen yeni gruplar kurdular. Bunlar müziğinizi nasıl etkiledi?
Uzun bir süredir devam eden bir şey bu. Kendine müzisyen diyen biri yeni şeyler keşfetmeli, sürekli değişmeli, öğrenmeli ve denemeli. Bizim için önemli olan şey köklerimizi korumamız. Zaman zaman değişiklikler oldu evet ama biz flamenko rumba’nın kralları olarak kaldık.
❏ ‘Dünya müziği’ denilmesini sevmediğinizi okudum. Bazı kaynaklardaysa bu kavramın doğuş nedeni olarak gösteriliyorsunuz…
Müziğimiz tüm dünyaya ait elbette. Gipsy Kings, dünya müziğinin yaratıcı grubu oldu ve flemenkonun dünyanın her yerine ulaşmasını sağladı. Hint seyircilerimizin dans ederek şarkılarımıza eşlik etmesini görseniz şaşırırdınız. Dilimizi bilmemelerine rağmen. Müziğimiz kesinlikle sınır tanımıyor, herkese yönelik.
❏ Gipsy Kings birçok ödül kazandı. Bu ödüller size ne ifade ediyor?
Ödüller bir sanatçının hayatındaki en önemli şey değil. Yine de, yaptıklarınızı birinin fark etmesi ve ödüllendirmesi memnuniyet verici. Kendi keyfimiz ve sanat aşkımız için müzik yapmaya başladık, sonuçta Latin Grammy gibi ödüller kazandık. Heyecanlı ve mutlu bir şey. Her halükarda müzik yapmayı sevdiğimiz için yapıyoruz, sahnede olmasak ölürüz!
❏ En çok dinlenen şarkınız Bamboléo, 1987 yılındaki albümünüzden. Klasikleştiği kesin ama diğer parçaları gölgede bırakıyor mu acaba?
Öyle değil. Konserlerde bu şarkıyı söylerken bazen biz de böyle bir izlenime kapılabiliyoruz. Her şarkı herkes için farklı bir anlama sahip olabilir. Neticede Bamboléo herkesi koltuklarından kaldırıyorsa, bir marşa dönüşmüş demektir. Bu da bizi çok gururlandırıyor.
❏ Tüm dünyada yeni göç dalgaları ve göçmenlere karşı düşmanlığın arttığını görüyoruz. Göçmen bir ailenin mirasçısı olarak sizin yorumunuz nedir?
Bu insanlarla tam ters fikirdeyiz. Şarkılarımızda bile özgür bir dünyadan bahsediyoruz, sınırları olmayan. Dünyadaki en harika şey farklı kültürlerden beslenmek, başkalarından öğrenmek. Dünyanın her yerine gidip her tür insanla tanışma fırsatımız oldu. Her tanıştığımız kişi de bize iyi bir şeyler kattı. Bu kadar beslendiğimiz bir şeyi kısıtlamak yanlış olurdu.
❏ Türkiye’ye dönmek nasıl? Planlarınız var mı?
Türkiye dünyadaki en güzel ülkelerden biri, bizim için her zaman çok keyifli. Ama işlerimiz yüzünden aynı yerde 2-3 günden fazla kalamıyoruz. Yine de gittiğimiz her şehri olabildiği kadar keşfediyoruz.
❏ Konserde neler olacak?
Tanıyanlar bilir, konserlerimiz parti gibi olur. Konsere gelenlerin sorunlarını unutmalarını istiyoruz. Stres ve problem dolu bir dünyada yaşıyoruz, müzik sayesinde bunlarla daha iyi başa çıkılacağını düşünüyoruz.