Batuhan Kerim OCAKÇI
90’lı yılların başında cazı farklı konseptlerle üreten caz piyanisti ve besteci Bugge Wesseltoft, 10 yıldan beri çıktığı dünya turneleri ve yaklaşık 400’den fazla konseriyle ‘müziğin dahi çocuğu’ olarak anılıyor. Dünyanın her yerinden müzikleri dinleyen, müziğin yeni formlarını keşfetmeyi seven Wesseltoft, 26. İstanbul Caz Festivali kapsamında 6 Temmuz’da Beykoz Kundura’da sahne alacak. Wesseltoft ile İstanbul Caz Festivali hakkındaki görüşlerini, kariyer hayatını ve İstanbul hakkındaki düşüncelerini sorduk.
Cazı yeniden konseptleyen müzisyen olarak sizin yeni fikirlerinizi merak ediyorum.
İstanbul’a ilk olarak New Conception of Jazz albümü konseri için sanırım 1996’da festival dahilinde gelmiştim ve benim için inanılmaz bir deneyimdi. O konserden sonra her sene İstanbul’a gelmeye ve konser vermeye devam ettim ve bunu sürdürmek istiyorum.
İstanbul’a çok sık gelen isimlerdensiniz. İstanbul’a gelince neler yapıyorsunuz? İstanbul’u seviyor musunuz?
İstanbul‘a bayılıyorum inanılmaz derecede sanatsal bir şehir. Şehrin birçok yerinde yakın arkadaşlarım var ve sanırım dünyadaki favori şehirlerimden bir tanesi de İstanbul. Taksim ve Bebek’te dolaşmayı, müzik dükkanlarında yeni keşifler yapmayı çok seviyorum. Yemeklerinin hastasıyım. Türk müziğini burada keşfettim ve büyüleyici buldum.
Bu seneki İstanbul Caz Festivali‘nin teması caza dokunan eller. Bu deyiş sizde neler uyandırıyor, aklınıza neler getiriyor?
Biraz düşünmem gerekebilir. Oldukça zor soru. (Gülüşmeler) Caza dokunan eller sanırım enstrüman çalmayı seven ve çalabilen herkesin bu işin içinde olabileceğini ve caz için farklı enstrümanların da dahil olabildiği bir ortamı çağrıştırıyor.
Nasıl sahnelerde müzik yapmak size iyi hissettiriyor?
Çok farklı iyi sahneler, çok farklı festivaller ve kulüpler var. Ben genel olarak dinleyiciler için çalmayı daha çok seviyorum. Sahnedense seyirciye daha düşkünüm.
Festivalde trio olarak sahne alacaksınız. Sahnede yalnız başına çalmakla, grupla çalmak arasında nasıl farklar var sizce?
Ben ikisini de çok seviyorum ama trio ile çok mutluyum ve İstanbul’da trio ile olacağım için çok heyecanlıyım.
Günümüzde playlist’lerde yer almak başarı sayılıyor. Sizce bugün bir müzisyenin başarısı neyle ölçülebilir?
Kendi örneğimden gitmem gerekirse bugün eskisine kıyasla daha başarılıyım ve insanların müziğimizi tanıması ve ismimizi duyduğunda tanınıyor olmak müthiş bir his. Bu başarı için bir kriter olabilir.
Caz sınırları olmayan bir müzik, her türe dokunabiliyor. Sizce yıllar sonra caz nasıl bir yol çizer?
Bence caz müzik sürekli gelişiyor. Son zamanlarda elektronik müzikten birçok fikir ediniliyor. Farklı enstrümanlar dahil oluyor.
Konserde bizi neler bekliyor?
Trio sahnede akustik piyanoyla yer alıyor fakat folk müzik ile yeni elementleri harmanlıyoruz. Umarım seyirciye güzel bir müzik sunacağız. Konserde görüşmek üzere.