Selin SANLI
Hayat hikayesini şarkılara dönüştürdü ve iki albümde yayınladı müzisyen Nilipek. Albümü Mektuplar I, ilkbaharı yansıtıyor. Mektuplar II ise şu sıra tadını çıkaramadığımız yaz mevsimini… Karantina sürecinde canlı yayınlar yapan Nilipek ile içten albümünü ve özlemlerini konuştuk.
❏ Albümünü ikiye ayırarak farklı tarihlerde yayınladın. Kasetin iki farklı yüzü gibi… Bu farklılığı tercih etmenin sebebi nedir?
10 şarkı Döngü gibi bütün bir hikayeyi anlatsaydı, ya da Sabah gibi birbirinden bağımsız şarkılardan oluşsaydı belki de hiç ayırmazdım. Ama bu albümde beşer şarkının anlattığı birbirini takip eden iki farklı yolculuk, iki farklı hikaye var. Bu iki hikayenin arasına en azından bir noktalama işareti koymak ya da bir tefrika gibi ne olacağını bir sonraki bölümde açıklamak istedim. Şimdi düşünüyorum da, sanırım iki bölüm arasında karakterin algılarında da bir farklılık var: İlk bölüm bilinci biraz daha kapalı, kendini olduğundan farklı biri olarak bulan ve ne olduğunu anlayamayan, umutsuzluğa kapılmış, biraz hissizleşmiş bir karakter var. İkinci bölümde ise karakter bir uykudan uyanmış gibi.
❏ Daha önceden bir duyguyu betimleyerek sözlerini yazıyordun. Bu iki albümse yaşadıklarını anlatıyor. Yaşadığın olayları ne zaman anlatmaya karar verdin, bu zincir neyden sonra kırıldı?
Önce yazmaktan korkmamaya başladım; bir şeyleri tüm açıklığıyla yazıya dökmek biraz korktuğum bir şeydi. Ya biri okursa, ya birini üzersem, ya bir şeyi açıklamam gerekirse diye diye çok fazla sansür uyguladım kendime günlüklerimde bile. O yüzden olayların etrafından dolanıyordum çoğunlukla, ilk iş onu kırmak oldu. Bir de kendi derdimi küçümseme eğilimim vardı biraz, duygularımı ya da olayları açık açık yazdığımda fazla dramatikleştirdiğimi düşünüp kendimi durduruyordum. Düşününce ben yazsam bile şarkıların benim uzun vadede benim hikayemle değil dinleyenlerin kendi hikayeleriyle, kendi zaman dilimleriyle birleşeceğini fark ettim. Kendi dinlediğim, sevdiğim şarkıların, sanatçıların üzerine düşünmek biraz rahatlattı beni.
‘DOKUNABİLİYOR MUYUM?’
❏ Karantina sürecinde albüm yayınlamak bir başka olsa gerek. Bu süreçte albüme gelen tepkileri, değeri nasıl ölçüyorsun?
Ölçemiyorum. (Gülüyor) Gelen mesajlar, yorumlar var tabii. Belli rakamlar da görünür durumda ama bir konserde insanların yüzünü görmeden emin olmak imkansız benim için. Bir de aslında bunu biraz uzun vadede anlayacağımı düşünüyorum. Eğer bir yıl sonra, iki yıl sonra hâlâ şarkıları dinleyenler varsa ya da belki yıllar sonra biri bana gelip albümle ilgili bir şeyler söylerse o zaman bir şeyleri doğru yaptığımızı anlayabilirim.
❏ “Yaraları alıp başka hoşluklara dönüştürüyoruz elbirliğiyle, sonra size veriyoruz. Hepsine yeni yaralardan yeni hikayeler ilişiyor” dedin ilk albüm gelmeden önce. Dinleyicelerine bu şekilde dokunmayı nasıl başarıyorsun?
Dokunabiliyor muyum? Dokunabiliyorsam ne güzel. Belki biraz bunu gerçekten istemekle alakalıdır. Dinlediğim şarkılar hep çok iyi dostluk etti bana, ben de şarkılarım öyle olsun istedim hep. Şarkıların ilk çıkış anı çok kişisel oldu şu ana kadar, belki de o yüzden kurulan duygu ortaklıkları çok değerli benim için.
❏ Albüm kapakların dikkatimi çekti. Hani böyle geçmişten bir fotoğrafı eline alırsın ve çok şey hatırlatır ya aynı onun gibi bir havası var. Bu kapağı düşünürken senin aklından neler geçti?
Tam olarak öyle olmasını istedim kapağın. Bazen varlığını unuttuğunuz bir fotoğrafı bulduğunuzda eski bir tanıdığınızı, belki bildiğiniz bir hikayesini hatırlatır ya onun gibi… Bir yandan da eski atölyeleri, sanat üretim alanlarını canlandırdım kafamda. O sabahlıklı ve gecelikli ‘ev halini’, bu halin ne kadar tasarlanmış, ne kadar karikatür olduğunu, bir yandan da bir deliliği ne kadar iyi anlattığını düşündüm. Bir de Anadolu’da kadınların hikayelerini, dertlerini, dileklerini halılara, kilimlere dokumalarını, bir hikaye anlatım geleneğini ve bu geleneğin değerini…
‘SAHNEDE ÇALABİLMEK İSTİYORUM’
❏ Aynı ekip demek istemiyorum çünkü çok uzun bir süredir berabersiniz. Hep aynı aileyle yolda olmak nasıl bir duygu bu parçalarını nasıl etkiliyor?
Güven sanırım en baskın duygu; birbirimize çok güveniyoruz, bu da özellikle şarkıların düzenleme sürecinde birbirimizi hızlıca tamamlayabilmemizi sağlıyor. Bir de birlikte yanlarında olmayı çok seviyorum, çok gülüyoruz beraber. Şarkıların yazılma aşaması tabii ki çok yalnız geçen bir zaman dilimi, ama sonrasında birlikte bir şeyler yapacak olmanın heyecanı belirginleşiyor hemen. O şarkıları beraber kaydedecek olmak, sahnede çalmak, provalar, yollar…
❏ Bu süreçte en çok neleri özledin?
Ailemi, İzmir’i, uzun yürüyüşler yapmayı, bir yerlerde oturup bir şeyler içmeyi, insanlarla buluşmayı ve karşılaşmayı…
❏ Uzun süredir evdeyiz. Bu süreç bittikten sonra sevenlerini neler bekliyor?
Galiba hızlı olamayacak bu süreç, ama en kısa zamanda şarkıları asıl düzenlemeleriyle sahnede çalabilmek istiyorum. Tek başıma çaldığım canlı yayınlar da güzel ama hem ekipçe hem de seyircilerle gerçekten bir araya gelebilmek daha güzel. Üretim meselesine gelince, elbet ben de yazdım çizdim, ama bir süre mektuplarla haşır neşir olmaya devam edeceğim gibi…