Şubat ayında Amerika’da bir plak dükkanında bugüne kadar müzik eleştirilerini ve kitaplarını hayranlıkla okuduğum Rob Sheffield ile tanışıp sohbet etme şansını yakaladım.

Rob’un en güzel yanı kendini müzik gazetecisi olarak tanımlaması. Pop kültürüne dair yazılar kaleme almasına rağmen onu bir elektronik müzik konserinde de görme şansınız vardır. Bu türlülüğü ben de çok beceremem çünkü spesifik türde yazılar yazdığımdan. Rob ile müzik yazarlığı ya da gazeteciliğine dair konuşmamızdaki altını çizdiği anekdotlardan biri rock star’ın sanatçılar olduğuna dairdi ve çoğu müzik eleştirmeninin bu yanılgıya düşmesini eleştirmişti. Kendimize değil, yazıda müziğe hizmet etmek gerektiğini vurgulamıştı.

Bence Türk eleştirmenlerinin en büyük zaafı da burada ortaya çıkıyor, ‘ben’ merkezli yazılar kaleme alıyorlar. Bir albümü ya da şarkıyı ele alırken fazlasıyla lokal düşünülüyor. Eleştirilerin ise sanatçı tarafından önemsenmek için yazılmadığını belirtmek lazım, bilgi vermek ve albümü dinleyiciye tanıtmak için yazılır. O yüzden sanatçının ne kadar önemsediği öznemiz asla değil.

Aslında bu meslek alanın en büyük sorunu sandığınızdan çok erkek egemen bir organizmaya sahip olması. Son dönemde kadınlar olarak bunu kırdığımız için de çok mutluyum. Ana konuya dönersek eğer müzik eleştirmenliğinin çeşitliliği de bir dinleyicinin ne kadar umarında hiçbir fikrim yok!”

Yazının kalanına dönmek için buraya tıklayabilirsiniz.