❏ Fotoğraf çekmeye ne zaman başladınız? Sizin için müzik ne ifade ediyor? İlk çektiniz konser/performans fotoğrafı hangisiydi? Ekipmanlarınız nelerdi? Şimdi hangi ekipmanları kullanıyorsunuz?

Bir başlangıç hikayesine yakışmayacak kadar sıradan oldu aslında her şey. Bundan tam 6 sene önce bir fotoğraf makinesi aldım ve böylelikle fotoğraf artık benim hikayeme dahil olmuş oldu, hatta artık şöyle diyebilirim ki fotoğraf benim direkt “hikayem” oldu. Öncesinde yaklaşık bir buçuk sene sadece bakıştık durduğu raftan, sonrasında O fotoğraf makinesini elime aldım ve bir daha da bırakamadım. O gün bugündür de fotoğraf çekmeye devam ediyorum. Konser fotoğrafı çekmeye ise başlayışım 8 ay kadar kısa bir süre önce oldu.

Müzik ifadeler arası geçiş, sabit bir ifade olarak tanımlanası değil de, bulunduğun hali besleyen, dönüştüren, gerektiğinde değiştiren, akıl ötesi bir titreşim… Fotoğraf da bu titreşimin verdiği hissi görebildiğimiz hatta tekrar tekrar hissedebileceğimiz şey.

Hayatımın her anında spontane gelişen her şeyden en üst derecede keyif alıyorum. Planlamadığım, aklımın ucundan bile geçmeyen ilkler her zaman inanılmaz bir şekilde beni motive etmeye devam ediyor. İlk sahne /performans çekimim de işte tam da bu şekilde oldu. Fotoğraf makinemin yanımda olduğu bir gün eve dönerken Oğuzhan Üstün’ün hadi dön gel demesiyle Kadıköy’deki Nayah isimli mekana gittim. Aga b konserine… Hazır buradayız çekeyim madem dedim ve çektim.

Mecburiyet, kaygı olmadan sadece sevdiğim şeyi o an yaparak. Böylelikle, ilk sahne / performans çekimim Aga b ve DJ Suppa ile başlamış oldu.

Belki yeni başlamak isteyenlere de bir fikir olur. Benim ilk ekipmanım Nikon D 3000 ve 18 -55 lensti. Sonrasında Canon 6D Canon EF 24 – 105mm F/4L IS USM ve EF 85mm 1.8 USM lens aldım. Şu an Canon 5D Mark 4 ve 50mm EF F1.2 L USM lens kullanıyorum.

 Müzik fotoğrafçılığı müzik endüstrisinin çok önemli bir kolu. Hatta dünyada müzik türlerine göre uzmanlık alanları ayrılan fotoğrafçılar var. Türkiye’de biraz geri planda kaldığını düşünüyor musunuz?

Dünyanın hangi alanda olursa olsun acil olarak işini severek yapan insanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ama özellikle ülkemizde genel önceliğimiz hayatımızı idame ettirmek olduğundan işi keyifle ve aşkla yapmak mümkün olamıyor maalesef. Bu da işin tam anlamıyla yapılmasının yolunu tıkıyor.

Benim düşüncem fotoğraf çekmek, görsel odak ve takip ile ilgili olduğu için beyin; beğenilir mi acaba, istenileni verebilir miyim vb. kaygıları oluşturmadan çekime odaklanmalı. Keyif almalı. Ve sanırım biraz da fotoğrafçıya özgürlük tanınmalı ki kendinden geçsin, şarkı söylesin sanatçıyı sahneyi seyirciyi hissetsin… Ve hiç düşünmeden, sınırlara takılmadan ve sınırlardan korkmadan çeksin, çeksin, çeksin…

Fotoğrafçı sadece deklanşöre basmakla kalmıyor; bir hikaye anlatıyor, bazen bir şarkı söylüyor bazen ise dans ediyor. Böylesi bir emeğin kıymeti bilinmeli ki geri kalınan tüm noktalarda ilerleme kaydedebilelim.

❏ Çekim günü rutininizi anlatır mısınız? Konser boyunca ve bitince çekime devam ediyor musunuz? Her konserde ortalama/minimum kaç kare çekiyorsunuz?

Alana gittiğimde makineyi alıyorum ve çıkıyorum. Bizde ki genel eksiklik sanırım bir şeyi tek yönlü, tek anlamlı değerlendirme alışkanlığı. Kelimeleri hep kendi bildiğimiz öğrendiğimiz içerikle değerlendiriyoruz. Düşündüğümüz yaptığımız işleri de bu şekilde.

Oysa ki anlamı genişletsek işler değişecek. “Stage’” kelimesinin anlamları arasında ‘’Evre, aşama’’ gibi iki anlam da mevcut… Yani sadece şarkının söylendiği zamanlar anlar değildir ‘Konser Fotoğrafçılığı’ bence… Bütün bir süreç ve bir şeyi sadece belli bir zamanla kısıtlamak yaptığınız işi de kısıtlamaktır… Çekim süresini de böyle. Çıkıyorum ve çekiyorum, saymadan.

❏Çekerken sizi en heyecanlandıran isim/konser/etkinlik hangisi oldu? Tempolu bir iş, sürekli sahneyi 360 derece geziyorsunuz. Bu kadar çaba gösterirken ıskaladığınızı düşündüğünüz bir kare gördüğünüzde ne hissediyorsunuz?

Iskalamak, ıskaladığım yeri tespit etmeme yarıyor. Kaçırdığım alana geri dönüp, orada bir süre durup –kaçırdığım için çok üzüldüğüm bir ansa eğer- beklediğim oluyor tekrar yapsın diye. Ki genelde benzer hareketi bir daha yapıyorlar. Ama genel olarak her an yeni bir an oluyor fotoğraf çekerken benim için…

❏ Sizce hangi müzik türü daha fotojenik? 

Rap, rock ve aynı fikirdeyiz metal ve blues.

❏ Büyük bir arşiviniz olmalı. Nasıl muhafaza ediyorsunuz? Bastırdığınız kareler oluyor mu?

Telefonuma mutlaka yüklüyorum (patlamak üzere kendileri!) ve hard disk’te muhafaza ediyorum. Bastırdığım olmadı şu ana kadar ama aklımda var böyle bir arşiv oluşturmak kendime.

❏ Çektiğiniz fotoğraflar arasında doğru kareleri seçme süreniz ne kadar oluyor? Fotoğrafların üzerinde ne kadar çalışıyorsunuz?

Seçim işi de fotoğraflara baktığım her an değişiyor. O anki durumuma göre.. O an seçmeyip sonrasında baktığımda seçtiğim yada seçtiklerim arasından çıkarttığım çok oluyor. Seçim süreci de çekim gibi doğal spontane ve direkt…

❏ Sahne çok büyülü bir ortam ancak her müzisyen her performansında yükselemeyebiliyor. Fotojenik olmayan, sahnede hareketsiz duran müzisyenleri çekerken nasıl bir yol izliyorsunuz?

O anlarda ışığın gelişi doğrultusunda kendimi doğru konumlandırabilmem önemli. Sahnedeki ışıkların akışını vuruşunu kullanarak müzisyenle o ışığı bütünleştirerek çekmeye çalışıyorum. Yakalayabilirsem bu uyumu farklı ve güzel şeyler çıkıyor.

Müzisyenin sahnedeki performansı, hareketleri hatta terlemesine kadar bütün durumları çok çok önemli ve fotoğrafa renk heyecan canlılık katan şeyler bence. Fakat tabii ki tarzı gereği durağan müzisyenler de var. Ama tek faktör müzisyenin durumu değil fotoğrafçının da durumu devrede o anlarda. Ben durağan olmayayım o gün yeter.

❏ Sizce yerli ve yabancı müzisyenler arasında duruş ve estetik açısından fark var mı?

Yerli yabancı olarak ayıramam ama fotoğrafçının farkında olan seven / farkında olmayan olarak farklar mevcut olabiliyor. Bir de tabii ki olayı oynatan en büyük faktör sahne, ışıklandırma ve şov.

❏ Fotoğrafta ışığın önemi malum ancak işin içine sahne ışıklandırması girince neler oluyor? Nelere dikkat etmeniz gerekiyor?

Dikkat etmiyorum! Burada bir hikayemi anlatayım; Manga’nın sahnesi çok ışıklı parıl parıl gümbür gümbür oluyor. Çekimden sonra bateristi Özgür abinin (Özgür Can Öney) yanına gittim ışıklardan bahsetmek için. “Her şey çok güzeldi, harikaydınız ama…” dedim. Birden durdu ve kalın bir ses tonuyla; “Buraya kadar evet her şey ve sen çok iyidin ama… ama dediğin an iş değişir. Ama dersen yapamazsın, yol alamazsın’’ dedi..

Belki klasik bir söz olsa da o an ışık nasıl olursa olsun ya da sahne nasıl olursa olsun ya da müzisyen nasıl olursa olsun ama dememeyi anladım… Onun için dikkat etmiyorum dediğim kısım şu  her şartta sadece keyif alıyorum ve çekiyorum.

❏ Seyircilerin fotoğraflarını da çekiyorsunuz arada. Loş bir anda kalabalık içinde dolaşırken sizi durdurup fotoğraf çekmeye yönelten ne oluyor?

Seyirciler… Evet çok çok önemliler bence. Çünkü fotoğrafı sadece bizlere ayrılan alanlardan yada sahneden çekmek yetmiyor. Seyirci arasından seyirciyle çekilen fotoğrafların tadı bana bir başka gelir… Çünkü önemli olan oradaki duyguyu fotoğrafa aktarabilmek. Ve doğru yaklaşırsanız seyirci her zaman fotoğrafçıyı benimser, arasına alır ve destekler. En azından bende öyle oluyor… Ben ellerini kaldıran seyirci gördüğümde o elleri de kadraja alıp fotoğrafı çekmeyi çok seviyorum. Seyirci müzisyen bütünleşmesini yansıtıyor benim gözümde.

❏ Her an havada olan telefon kameralarının işine etkisi nasıl oluyor?

Havada duran kameralar da fotoğraf kadrajı benim için.

❏ Hiç sergi projeniz var mı? Böyle bir teklif gelse düşünür müsünüz? Müziğe ilgi bu kadar artmışken böyle bir sergi ne güzel olurdu.

– Sergi düşüncem oldu ama şu an için gerçekleştiremedim. Teklif gelirse çok sevinerek ve istekli bir şekilde yapmak isterim böyle bir çalışmayı. Hatta gelin bana teklif edin ve sizinle ortak yapalım bu sergiyi!

❏ Konser fotografçılığına yeni başlayanlar için ne öneriniz var?

Fotoğraf çekin. Alın elinize makineyi ve bol bol çekin. Söylenenleri duymadan sadece müziği duyarak ve denemekten korkmayarak…

❏ Okurlarımız sizi nerelerden takip edebilirler?

Üzüldüğüm, sevindiğim, hatta sinirlendiğim anları bile paylaştığım tek bir platform var o da instagram. Beni buradan takip edebilirsiniz ; @gglfidan

Yazının kalanına dönmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Published On: 1 Ağustos 2019Categories: RöportajTags: , , ,