Ece Ulusum
@eceulusum
Hayden Thorpe’u İngiliz rock grubu Wild Beasts’in solisti olarak tanıyoruz ama solo çalışmalarında da kendini ispat ediyor… 2017’de grubun dağılmasının ardından kendi vizyonunun peşine düştü. Sonuç geçen aylarda yayınlanan derin, duygusal bir albümün yani Diviner’ın ortaya çıkışı oldu. Thorpe, yeni albümüyle 26 Eylül’de Zorlu PSM’nin yeni festivali Neue! Step kapsamında %100 Studio’da olacak. Piyanoyla harika melodiler işiteceğimiz isimler arasından Thorpe ile konuşma fırsatımız oldu…
❏ Diviner nefis olmuş! Albümde 10 şarkı var, her biri bir hikaye anlatıyor. Klipler de çok dikkat çekici. Tüm bunları yapmak ne kadar sürdü?
Şarkılar ve albümler sürekli planlama halinde. Bir fikrin tam haline gelmesi için gereken süre her seferinde şaşırtıyor. Albüm için ilk şarkıyı Ocak 2017’de yapmıştım, albümün yayınlanması Şubat 2019’u buldu. Aradaki süre duygusal bir loop yaratıyor. Hatıralar keskin maddeler değil, dolayısıyla şarkılar son haline gelmeden önce birkaç kez değişiyor.
❏ Yazdığınız ama albüme eklemediğiniz şarkılar var mı?
Çok fazla! Bir hayalperestin, şarkı yazarının yazdığı tüm şarkılar paralel bir gerçeklikte yaşıyor. Bazı şarkılar gerçek dünyaya gelebiliyor, bazıları da başaramıyor işte.
❏ Albümü bir kendini keşfetme süreci olarak tanımlıyorsunuz. Kayıt süreci nasıl oldu, yeterince yansıtabildiniz mi sizce?
O zamanki hayat seçimlerinin bir sonucu olarak, albümün durağan bir hali var. Yenilenme anında en iyi seçeneğim olduğum yerden başlamak diye düşündüm. Hayali bir gelecekte değil, burada, bugün, şimdi. Durağanlık kıymetli bir şey. Özellikle de dikkat dağıtma üzerine kurulu bu kültürde.
❏ Diviner’ın albüm kapağı da çok ilginç. Nasıl bir hikayesi var, şarkılar ve albüm kapağı hangi açıdan bağlantılı?
Oliver Chanarin benim eski, kıymetli bir arkadaşım. Yıllardır beraber bir şeyler yapmak istiyorduk. Bütün bir hayat yolculuğunu kameranın tek bir hareketine aktarabilen biriyle çalışmak büyük keyif. Fotoğraftaki el benim, elim piyanodaki aydınlanma aracımdı çünkü. Çekim günü stüdyoya giderken bisikletten düştüm ve bir parmağımın altında küçük bir kan izi oldu. Tesadüf diye bir şey yoktur.
❏ Diviner şarkısında evdeki aynalardan bahsediyorsunuz. ‘Ayna’ sizin için ne ifade ediyor, hangi duyguların karşılığı?
Aynalar anlattığımız hikayeleri yansıtıyor. Biz de kendimiz hakkında anlattığımız hikayeyiz. Çoğu yönden selfie kültürü ve ayna güzel bir biçimde bağlı. Kendimizi dünyaya yansıtıyoruz, yansıma kendimizden çok bizmişiz gibi. Aynaya adım attık, ayna da bizi görüyor.
❏ Solo kariyerinizde yeni bir sound ve hikayeniz var. Yine de bazı anlarda Wild Beasts’in sound’undan ayrılmadığınızı hissediyoruz, ne dersiniz?
Wild Beasts herkesin yardımlaştığı bir gruptu, müziğimde etkilerimin olmasından asla endişelenmedim. Kendi DNA’mın kayda yansımasına da engel olamazdım. İyi çalışmak için geçmişte öğrendikleriniz ve gelecek hırslarınız arasında sıkışacağınızı kabul etmek gerek.
❏ Kendi başınıza sahnede olmak ve grupla olmak arasında nasıl farklar var? Sahnede nasıl hissediyorsunuz?
Sahnede olmak çok fiziksel bir şey! Şarkılarla bir olmalıyım, sahnenin ruhu atomlarımdan yayılmalı, bu konsantrasyon gerektiriyor. Hem korkutucu hem de güven verici.
❏ Kayıt aşamasında sesinizi kaybettiğiniz bir dönem olmuş. Yeni şarkılarınızı çocukken çaldığınız piyanoda çalarak vakit geçirmişsiniz. Geçmişle müzik sayesinde bağ kurmak olumlu etkiliyor sanırım, ne dersiniz?
Şarkılar zamana karşı durabilir, yıpranmaz ya da değişmezler. Kaydedilen müzik dünyanın dönüşüne isyan edebilir. Sanırım tüm sanat, bir biçimde bugünün öğretilerini gelecekteki halinize bırakma girişimi. Aklımız plastik gibi, sürekli biçim değiştiriyor. Şarkılar sabit bir nokta ama, haritamızı açıp yönümüze her an bakabilmemizi sağlıyorlar.
❏ Konseri merakla bekliyoruz. Nasıl bir playlist’le geliyorsunuz? O gece neler olacak?
Sahnede ben ve bir piyano olacak. Albümün ruhunu yansıtmanın en iyi yolu bu gibi hissettim, iskeletini taşımak. Bir meditasyon gibi tüm albümü çalacağım. Diviner’ı İstanbul’da çalmak gurur duyduğum ve heyecanlandığım bir şey.