Ahmet YATĞIN

İnternet ağlarıyla birbirine bağlı olan günümüz insanları, bilgi paylaşımında son derece cömertler. Onlardan biri de Nisan Ak. ABD’deki eğitimi için gereken bütçeyi bir internet kampanyasıyla bulan Ak, son zamanlarda YouTube kanalından #HerkesİçinKlasikMüzik etiketiyle eğitimi sayesinde öğrendiklerini hiçbir ücret talep etmeden anlatıyor. YouTube’da gezinirken karşılaştığım şefle Çukurcuma’daki Galeri Alfa’nın ev sahipliğinde bir araya geldik. Sade giyimi ve içten davranışları göze çarpıyor. Bir yandan da Türkçesine yerleşen ‘Amerikalı’lık hemen fark ediliyor. Kadın orkestra şefi olmaktan YouTube kanalında yaptığı şeylere kadar birçok konudan konuştuk.

ο Hayallerinizi başarmış olmanıza seviniyoruz. Umarım kısa sürede mesleğinizde cinsiyetinizin bir şey ifade etmediği o günlere çabucak geliriz. Sizden bahsedelim, müzik hayatınız nerede başlıyor, müzikle ilişkiniz nasıl gelişti?

Tesadüfler eseri bir şeyler oldu ve müzik hayatım yönlendi. Ben 4 yaşındayken beni piyanoya başlatmak istemişler ben istememişim. Hocamın beni başka biri ile karıştırmasıyla işler başlıyor aslında. “Senin gitarın vardı değil mi, gitarın ile konser versene” dedi bana. Koşa koşa eve gittim ve anneme dedim ki “Hadi gitar dersleri alalım.” Annem de kabul etti. Böylece ben 23 Nisan’da konsere çıktım ve işte müziğe başladım. Ondan sonra İstanbul Avni Akyol Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’ne girdim. Orada da müthiş bir gitar hocam vardı. Safa Yeprem, hocam konservatuvarda ders vermeye gitti ve ben bir ara hocasız kaldım. O sırada bestelerimi çaldığım bir konser verdim.

15 yaşındaydım. Bunu çok sevdim ve “Artık bunu yapmak istiyorum” dedim. Tolga Tüzün ile tanıştım ve onun vizyonunu çok beğenmiştim. O yüzden Bilgi Üniversitesi’nde kompozisyon okumak istedim. Bilgi’de okurken yine bir tesadüf gerçekleşti. Yanda çalışanlar, ya biz prova yapıyoruz ama şefe ihtiyacımız var “Bize böyle 4 vurur musun” dediler. Ben de “olur…” dedim. Konserde de böyle bir ihtiyaç olduğunu fark ettik. Benden istediler, ben de yine “olur” dedim. O konserde de Mimar Sinan Konservatuvarı’ndan hocalar varmış. Tolga Tüzün’e demişler ki “Nisan gelsin bizde misafir öğrenci olarak okusun…”

ο Ondan sonra bir de Amerika macerası başlıyor galiba? Bir Indiegogo kampanyasıyla…

Evet. Yüksek lisans için New York’u kazandım. Kazandığım zaten belliydi, bana vaad edilen bir burs vardı Türkiye’den ama o burs son dakikada iptal oldu. Aslında fark etmeliydim çünkü mail’lerime, telefonlarıma çok geç cevap veriliyordu ya da hiç cevap gelmiyordu. Ama konuşmayı da hiç kesmemişlerdi. O yüzden umudum devam ediyordu ve bayramın ilk günü “Affedersiniz kriz var, yapamıyoruz” dediler. Gitmeme iki hafta kala her şey kesildi. Hocalarım ve sanatseverler sayesinde küçük bir para ayarlandı ve ben gittim. Sonra Eczacıbaşı’nın bursunu kazandım. Bu sayede ben birinci dönemimi hallettim. İkinci dönem başladı ve param bitti. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle bahsettiğiniz kitlesel fonlama sitesine baktım.

‘BEN KLASİK MÜZİĞİN İÇİNE DOĞMADIM’

ο Kampanya başlattınız ve kısa sürede ihtiyacınız olan bu parayı toparladınız. Bir diğer yandan da birikimlerinizi YouTube kanalı sayesinde seyircileriniz ile paylaşmaya başladınız. Burslar ve kitlesel fonlamalar ile eğitim aldınız, siz de ücretsiz bir eğitim vermeye başladınız. Sizce bu döngü sanatçılar ve sanatseverler için yeni bir tüketim modeli olabilir mi?

İşte bu! Ne kadar güzel ifade ettiniz. Döngü şeklinde. Mert Fırat’ın bir projesi var ya “İhtiyaç Haritası” diye oradaki asıl amaç ihtiyaç sahiplerini ihtiyacı karşılayanlara dönüştürmek, bir tür topluluk yaratıyorlar. Benim de şu an birazcık yapmaya çalıştığım ve elimden gelen bu. Belki ilerde kadın öğrencilere burs veririm gibi hayallerim var zaten de… Bari öğrendiğim şeyleri aktarayım dedim. Ben klasik müziğin içine doğmadım, ben öğrendim ve ben öğrenebildiysem herkes öğrenir diyerek #herkesiçinklasikmüzik diyorum şu an.

ο #HerkesİçinKlasikMüzik etiketiyle klasik müziği daha anlaşılır hale getirmeyi bence başarıyorsunuz. Kitle iletişim araçlarının ulaşılabilirliği iddianızı daha gerçek kılıyor olabilir mi?

Şimdi o tweet’i konuşmadan edemeyeceğim. Halka indirgemek deniliyor ama, ben niye halktan sayılmıyorum? Ama evet, erişilebilir olmak önemli. Biz müzik teorisini çok öğreniyoruz. Bazen bazı kelimeleri çok içselleştirdiğimiz oluyor ama başkaları bilmiyor. Örneğin deklanşör kelimesini fotoğrafçılar bilir ama herkes bilmeyebilir. İşte o tür kelimeleri çok kullanmadan, ya da Türkçeleştirerek ya da Türkçeleştiremiyorsam ‘Nisan’laştırarak anlatıyorum. Kendi dünyamda nasıl anlıyorsam onu o şekilde anlatmaya çalışıyorum. Meğer bu hikaye anlatmanın teorilerinden biriymiş. Yeterince içselleştirdiysem herkese her şeyi anlatabilirim diye düşünüyorum.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Nisan Ak (@chillharmonic)’in paylaştığı bir gönderi ()

‘LİDER KADINLARIN GÖRÜNÜRLÜĞÜ ÇOK AZ’

ο YouTube kanalınızın topluluk kısmında bir anket yaptınız. Ve sadece yüzde 8 oranında “Klasik müziğe hala alışamadım” diyenler var. Kendinizi başarılı buluyor musunuz?

Çocuğum doğmuş da mezun oluyormuş gibi hissediyorum. (Gülüyor.) Ya çok mutluyum!

ο Kanalınızdan devam etmek istiyorum. Ara ara bakarken birkaç ay öncesinde sizin kanalınızla karşılaşmıştım.

Hangi video ile karşılaştınız ilk olarak?

ο Galiba 5. Senfoni‘yi anlattığınız videoyu görmüştüm. O yüzden YouTube kanalınız çok ilgimi çekti. Kanalınızda popüler şarkıların müziğini de ele aldığınız videoları gördüm. Yeni türler de görecek miyiz? Rap, elektronik ya da caz müzik…

Cazdan korkuyorum biraz. Cazı bilen anlatsın ama diğer türler neden olmasın? Düşünmemiştim. Rock biliyorum biraz, metal biliyorum. Belki bildiğim şeylerden yaparım. Rap… Ceza ve Sagopa Kajmer dinliyordum. Yani neden olmasın ama benim onları daha çok çalışmam lazım. Ben müziğin içindeki polifoniği anlatmaya çalışıyorum. Onlarda biraz söz önde. Popüler müziği ele almamın sebebi de şuydu; şarkı formu klasik müzikten çıkma bir şey zaten. Arasında çok büyük bir bariyer görmüyorum.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Nisan Ak (@chillharmonic)’in paylaştığı bir gönderi ()

ο Bu işte cinsiyet neyi ifade ediyor?

Genel olarak liderlik pozisyonlarında kadınların görünürlüğü çok az. Çalışma hakkını bile yeni kazandığımızı düşünürsek ancak bu işin işçi kısmındayız henüz. İşveren ya da yönetici pozisyonlarında görünürlüğümüz maalesef az. Bunu orkestraya vurduğumuz zaman…Bu gelenek yüzyıllardır olan bir şey. Kadının seçme seçilme hakkından yüzlerce yıl önce başlamış bir topluluk türü. O yüzden geleneği kırmak biraz daha zor. Orkestralarda kadınları görüyoruz ama orkestra şefi olarak çok az görüyoruz.

‘İŞİMİ ŞANSA BIRAKMAM, TIRMALARIM’

ο Orkestra şefi olma yolunda pratik yapmak için sürekli bir orkestranın olması gerekmiyor mu? Bu da ekstra bir maliyet çıkarmaz mı?

Okumanın en büyük faydası bu. Bir odisyona girdiğiniz zaman size diploma sormuyorlar. Üniversite orkestrası ile sürekli çalışabiliyorsunuz. Hem yüksek lisansımda hem de Türkiye’de her şeyden bir şeyler anlamaya ve yönetmeye çabalıyordum. Şimdi iki orkestranın müzik direktörüyüm iki orkestranın da asistan şefiyim. Toplam dört orkestrada bir şeyler yapıyorum zaten. Pratik yapacak yer ve zaman var.

ο Fantastik sorular sormayı seviyorum. Sizce bir uzay kapsülünde, insanlığı tanıtmak adına insan ürünü şeylerin bir seçkisini uzayın derinliklerine salacak olduğumuzu varsayalım. Sizden de üç besteciden üç eser seçmeniz istenseydi bu eserler ne olurdu?

Mahler… Ya Das Lied ya da İki… Of, çok zor! Das Lied! İki mi yoksa? Yok yok Das Lied! İki’nin başı Das Lied’in sonu desem olur mu? (Gülüyor) Tamam, Beethoven… Ben beşi çok seviyorum ama dokuz…

ο Bende bir yedi tutkusu var…

Yedi? Yedinin ikinci bölümü değil mi? (Evet) Tamam, Beethoven 5. Burada klişe olmaktan hiç korkmuyorum. Underground olmayacağım. Bir şey popüler olduysa herkeste bir karşılığı mutlaka oluyor. Bence uzaya attığımız şeyler herkesin anlayabileceği şeyler olmalı. Mahler Das Lied olmadı o zaman… Neyse tamam. Mahler Das Lied, Beethoven 5 ve… Nasyonalistlik yapmayacağım ya, yapayım mı, yapmayacağım. Tamam. Mozart’ın klarnet konçertosu!

ο Sizce şanslı biri misiniz? Neden?

Annem “Sen bana göre daha şanslısın ama çok da şanslı değilsin” der. Ben de çok tırmalıyorum ama bazen de şansımın yaver gittiği oluyor. O zaman da seviniyorum. Ama genelde işimi şansa bırakmam. Ben tırmalarım.