❏ Fotoğraf çekmeye ne zaman başladınız? Ekipmanlarınız nelerdi? Şimdi hangi ekipmanları kullanıyorsunuz?
Lisede katıldığım sinopsis yarışmasına dayanıyor aslında. Sonrasında Bilgi Üniversitesi, Sinema TV ve Halkla İlişkiler bölümlerini bitirdim. İş hayatıma bir yandan halkla ilişkiler uzmanı olarak devam ediyorum.
14 Eylül 2017’de izleyici olarak gittiğim konserde Gür Akad, Steve Vai’nin Crying Machine parçasını çalmaya başladı. O gün ben bir şeyleri kaybettiğimi anlayıp, kazanmak için yemin ettim. O kadar garip duygular hissettim ki hala açıklayamıyorum. Gür’ün notaları sadece duyulmuyordu, gözüküyordu. Ben bu adamı çekeceğim dedim ve ilk konserim onunki oldu.
Canon 6D ve 24-105mm lens ile gerçekleştirdim çekimimi. Hala aynı ekipmanı kullanıyorum. Bir de 70-200 lens almak zorunda kaldım tabii.
❏ Müzik fotoğrafçılığı müzik endüstrisinin çok önemli bir kolu. Hatta dünyada müzik türlerine göre uzmanlık alanları ayrılan fotoğrafçılar var. Türkiye’de biraz geri planda kaldığını düşünüyor musunuz?
Bu iş bir ruh işi. Sadece göz değil, kulağa da ihtiyaç var. Mekan için fotoğraf çektiğim dönemde DJ performansından, metal konserine her şeyi yaparak öğrendim. Fotoğrafçıyı “Çok iyi rock çeker ya da pop çeker” diye kısıtlamak doğru değil. Ben Kenan Doğulu, Teoman ve Mor ve Ötesi ile çalışıyorum. Hepsi farklı tarzlar.
Sanatçının, müziğin, sahnenin ve seyircinin dilini kavradıktan sonra iş fotoğrafçıda artık. Yurtdışında durum değişiyor. Grupların fotoğrafa yaklaşımı daha farklı. Uzmanlığın uzun süredir var olmasının etkisiyle de ileride olmaları daha normal.
❏ Çekim günü rutininizi anlatır mısınız? Ortalama kaç kare çekiyorsunuz?
O gün insan başka hissediyor. Sabahında ofise çok daha mutlu ve motive gidiyorum mesela. Konser boyunca çekimi sürdürüyorum. Çektiğim kare sayısı etkinliğin uzunluğuna, mekana, sanatçıya göre çok fark ediyor. Çift kamera kullandığımda bile ortalama 500 kareyi geçmemeye çalışıyorum.
❏ Çekerken sizi en heyecanlandıran isim/konser/etkinlik hangisi oldu?
2 Mart 2019, VW Arena, Kenan Doğulu 360 konseri! Türkiye’de ilk kez kurulan dev bir oval sahne. Kenan Doğulu ile ilk işimiz olması dolayısıyla da çok özel. Böylesine bir düzeni deneyimleyebildiğim ve altından kalkabildiğim için gurur duyuyorum. Bir de ünlü fotoğrafçı Pedro Gomes ile birlikte çalışmak büyük bir gururdu.
❏ Tempolu bir iş, sürekli sahneyi 360 derece geziyorsunuz. Bu kadar çaba gösterirken ıskaladığınızı düşündüğünüz bir kare gördüğünüzde ne hissediyorsunuz?
O an orada olman gerekiyor ve en iyi ne gözüktüğüne bakıyorsun. Iskaya üzülmek yerine daha iyisini yakalayıp sevinmek çok daha güçlü bir his.
❏ Müzisyen izinleriyle nasıl başa çıkıyorsunuz? Karşılaştığınız tuhaf talep ya da kurallar oluyor mu?
İşine son derece hakim sanatçılarla çalışıyorum. Hepimiz sektörde birbirimizi tanıyoruz. Bugüne kadar çalıştığım tüm sanatçılar muhteşemlerdi ve muhteşemi bekliyorlardı. Karşılığını verdiğimi düşünüyorum. Kurallar daha çok yabancı gruplarda oluyor.
❏ Sizce hangi müzik türü daha fotojenik?
Öyle bir ayrım yok. Caz konseri de pop konseri de fotojeniktir. Bu aslında tamamen fotoğrafa bakanın bakış açısıyla ilgili.
❏ Arşivinizi muhafaza ediyorsunuz? Bastırdığınız kareler oluyor mu?
Arşiv hard disklerde. Birkaç sanatçıya doğum günü hediyesi olarak basılı fotoğraflarını verdim. Baskı ayrı bir olay. O zapt edilmiş anın somutlaşmasını gösteriyor.
❏ Çektiğiniz fotoğraflar arasında doğru kareleri seçme süreniz ne kadar oluyor? Fotoğrafların üzerinde ne kadar çalışıyorsunuz?
Zaten nerede ne çektiğinizi biliyorsunuz. Konser sonunda 1-1,5 saat içinde tüm kareleri teslim ediyorum. Edit’le bir şey anlatma derdim yoksa ben öyle fotoğrafı baştan yaratacak şeyler yapmıyorum. Ufak tefek düzenlemeler yeterli. Fotoğraflarımda manipülasyon yapmıyorum.
❏ Sahnede hareketsiz duran müzisyenleri çekerken nasıl bir yol izliyorsunuz?
Sanatçıyı dinlediğim sırada duyduğum his, söylemek istediğinden aldığım duygu. Bunlar çok büyülü anlar. O his sayesinde doğru anda deklanşöre basmayı öğreniyorsunuz.
Fotoğrafçılığımın merkezine yeni hisler yaratmak için duyguları olan hareketleri yakalamayı aldım. Bugün bu noktada olabilmemin sebebi de bu.
❏ Sizce yerli ve yabancı müzisyenler arasında duruş ve estetik açısından fark var mı?
Prodüksiyon anlamında farklılıklar olabiliyor. Ama kim olursa olsun orada zaten bir şey var. Orası bir bar da olabilir, bir stadyum da. Sanatçının verdiği duyguda bitiyor.
❏ Fotoğrafta ışığın önemi malum ancak işin içine sahne ışıklandırması girince neler oluyor?
Konser fotoğrafının challenge’ı burada işte! Performansın ve bizim oyunumuzun en önemli parçası ışık. Basına verilen fotoğraflar dışında konserde over/under expose, gren, motion blur, ters ışık, out of focus vb olabilir. Ancak bunlar bir anlam ile varsa ona fotoğraf denebilir.
❏Sanatçılardan size ne gibi yorumlar geliyor? Sizi en mutlu eden hangisi oldu?
Konserin sonunda fotoğrafları hiç görmeden teşekkür ediyor olmaları bence en şık hareket.
❏Seyircilerin fotoğraflarını da çekiyorsunuz arada. Loş bir anda kalabalık içinde dolaşırken sizi durdurup fotoğraf çekmeye yönelten ne oluyor?
Bu sanırım atmosferle ilgili. 2 Kasım 2018, Pentagram, Moda Sineması konserinde, 30 yıl önce anlatılan coşkulu seyirci vardı. Sahneden kendini seyircinin üstüne atanlar, pogo yapanlar… Öyle bir seyirci artık performansın tümüyle parçası oluyor.
❏ Her an havada olan telefon kameralarının işinize etkisi nasıl oluyor?
İzleyiciyi yorduğunun bilincindeyim ama insanlar sosyal medyalarında konserleri paylaşsınlar ki, diğerlerinde de konsere gitme isteği oluşsun. Hep birlikte müziğe sahip çıkalım ki sürekli yankılansın.
❏ En çok hangi etkinliğin ve müzisyenin fotoğraflarını çekmek isterdiniz?
Whitesnake, Yngwie Malmsteen ve keşke aramızda olsaydı Gary Moore.
❏ Hiç sergi projeniz var mı?
Evet, sergi fikrim hazır. Çalışmaya da başladım. Uzun bir sürece yayılacak gibi duruyor.
❏ Konser fotoğrafçılığına yeni başlayanlar için ne öneriniz var?
Müzik türü ayırmadan çeksinler. Göz, kulak tüm türlerle terbiye olsun.
❏ Okurlarımız sizi nerelerden takip edebilirler?
instagram.com/eyeoftheipo
facebook.com/eyeoftheipo
behance.net/ipekyilmaz