Zeynep TOKER
zeynep.toker@yellowbos.com

Türk alternatif rock sahnesinin sevilen gruplarından GECE, uzun bir aradan sonra yeni şarkısı Arsız ile yeniden dinleyicileriyle buluştu. Funk, disko ve pop-rock ögelerini harmanlayan parça, grubun hem geçmiş enerjisini hem de bugünün yeni tınılarını bir araya getiriyor. Prodüktör koltuğunda yeniden Efe Bahadır’ın yer aldığı şarkıda GECE, hem solo dönemlerinden gelen olgunluğu hem de birlikte çalma heyecanını sahneye taşıyor. Grup, 25 Ekim’de IF Beşiktaş sahnesinde gerçekleşecek konser öncesi Back on Stage’e yeni şarkılarını, üretim süreçlerini ve müzikle olan bağlarını anlattı.

Dinleyiciler Arsız‘da hem geçmişten gelen enerjinizi hem de yeni döneme dair işaretleri duyuyor. Siz bu şarkıyı kendi gözünüzden nasıl tanımlıyorsunuz?

Bu gayet yerinde bir tespit. Şarkı daha ortada yokken Can, ilk albümümüzdeki Bar şarkısı gibi yüksek tempolu bir parti şarkısı yapmak istediğini dile getiriyordu. Üç aşağı beş yukarı aynı zamanlarda Gökçe’nin yazdığı bir bas yürüyüşü üzerine disko bir ritim ve gitar eklendi ve Arsız ortaya çıktı. Bar kadar rock ögeleri olan bir şarkı değil ama o şarkının ve genel olarak ilk albümümüzdeki şarkıların ruhunu taşıdığını düşünüyoruz. Onlardan farklı olarak ise biraz daha funk ve disko ağırlıklı bir şarkı.

Prodüktör koltuğunda Efe Bahadır var. Daha önceki iş birliklerinizle bugün arasında prodüksiyon yaklaşımınız nasıl evrildi?

Efe ile daha önce 3. albümümüz İyi Niyetli Bir Gün’ü kaydetmiştik. Kendisiyle çok yakın bir dostluğumuz var. Birbirimizi de oldukça iyi tanıyoruz. Şarkı ortaya çıktığında ilk isteğimiz, şarkı kaydında iyi vakit geçirmek ve bu pozitif enerjiyi şarkıya yansıtmaktı. Bunu en iyi Efe ile yapacağımızı düşündük, hatta aklımıza gelen ilk ve tek isim oldu.

Prodüksiyon yaklaşımı açısından önceki çalışmalara kıyasla pek bir fark olmadı açıkçası. Efe ile çok oturmuş bir prodüksiyon sürecimiz var; neyin nasıl ve ne zaman yapılacağına dair detaylı bir konuşma yapmamıza bile gerek kalmıyor çoğu zaman. Bir şey yeteri kadar içimize sinmediğinde bunu hepimiz aynı anda hissediyoruz ve aynı şekilde, güzel bir fikir hepimizi aynı anda heyecanlandırıyor.

Yeniden bir araya gelip stüdyoya girdiğinizde, müzikal üretim süreciniz nasıl gelişti? Arsız’ın ortaya çıkışında birlikte nasıl bir yaratım süreci yaşadınız?

Arsız diğer şarkılarımıza göre farklı bir şekilde bestelendi. Kariyerimiz boyunca besteleri Can gitarla yapar, grup olarak düzenlemesini tamamlardık. Arsız ise temel olarak Gökçe’nin yaratım sürecini başlattığı bir şarkı oldu. Gökçe, yazdığı bir bas yürüyüşünün üzerine gitarlarla davulları oturttu, Can’a yolladı ve Can bunun üzerine vokal melodisi ile sözleri yazdı. Bundan sonra da şarkının düzenlemesi hızlıca tamamlandı. Şarkının biraz daha yeni/farklı duyulmasının altında yatan sebeplerden biri de bu.

Sound tercihlerinizde hangi unsurlar belirleyici oldu? Geçmiş sound’unuzla bugünün tınılarını nasıl dengelediniz?

Daha önceden de belirttiğimiz gibi, bu şarkı biraz daha funk, pop ve disko ögeleri içeriyor. Bunun temel sebebi de bestenin temelini Gökçe’nin yapmış olması. Gökçe son yıllarda 1970’ler funk müziğine yoğunlaştı. Orada duyduğu sesler şarkıda daha ağırlıklı. Bu 1970’ler havasına Efe de düzenlemede yaylı partisyonuyla katkıda bulundu. Öte yandan, şarkıya GECE’nin sound’unu veren ise Can’ın sözleri ve vokali. Can, GECE’nin tarzında da hep mevcut olan pop bir duygu kattı şarkıya. Sonuç olarak, eski tarzımızdan çok uzaklaşmadan yeni bir sound ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz Arsız‘da.

Bu çıkan yeni sound hepimizi oldukça heyecanlandırdı. Sonuçta belli bir süre sonra yaptığınız yeni müziğin eskiyi tekrar etmemesi önemli. Eskinin replikası bir şarkı her şeyin başında çok samimi de olmazdı, çünkü biz de değişiyoruz, dinlediğimiz müzikler de değişiyor. Bu değişimi üretim sürecine yansıtmak daha samimi ve daha sanatsal bir yaklaşım.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

gece (@gecemusic)’in paylaştığı bir gönderi

Solo dönemler sizi nasıl değiştirdi? Bu bireysel deneyimler, şimdi stüdyoda ve sahnede birlikte müzik yapma biçiminizi nasıl etkiliyor?

Can Baydar: İlk provamızda Eren’e, “Sizinle birlikte çaldığımda hiçbir şey düşünmeme gerek kalmıyor” dediğimi hatırlıyorum. İki solo albüm yayınladım ve bu her açıdan bana iyi gelen bir süreç oldu. Daha olgun bir insana dönüştüm bile diyebilirim. 16-17 yaşlarından beri rock grubunda şarkı söylediğinizde bir tarafınız geç olgunlaşıyor. Birlikte müzik yapma hissimiz, metodumuz lise yıllarında nasılsa hala aynı. Sadece artık daha iyi müzisyenleriz ve birbirimizi ezbere biliyoruz.

Bireysel projeleriniz devam edecek mi, yoksa önümüzdeki dönemde tüm enerjinizi GECE’ye yoğunlaştırmayı mı planlıyorsunuz?

Can Baydar: Bu iki şapkayı da taşımak istiyorum bundan sonra. GECE olarak bu yıl yayınlamayı planladığımız şarkılar ve yapmak istediğimiz konserler var. Tüm bu sürecin bana hissettireceklerini yaşamak istiyorum. Hem solo olarak hem de grubumuzla çok yoğun üretimde olacağım bir yıl olmasını umuyorum.

2025’in Türkiye ve dünya gündemi, ekonomik çalkantılar, toplumsal olaylar müziğinize nasıl yansıyor?

Hem küresel hem yerel anlamda çok iç açıcı bir dönemde olduğumuz söylenemez. Bir belirsizlik çağındayız ve belirsizlik her insanı olduğu gibi bizi de manen etkiliyor. Müzikle uğraşanlar için bunun etkisi daha da zor, çünkü kriz anında gözden çıkarılan ilk şey müzik oluyor. Fakat buna çok kafayı takmak insanı üretim sürecinden soyutlayacak bir noktaya getirebilir. Bu yüzden müzisyen olarak içinizde bir denge bulmanız lazım. Biz de üretim sürecine yeniden başladığımız andan itibaren bu dengeyi bulmaya çalışıyoruz.

25 Ekim’de IF Beşiktaş sahnesindesiniz. Neler hissediyorsunuz, dinleyicilerinizi nasıl bir konser bekliyor?

Açıkçası oldukça heyecanlıyız. Uzun bir aradan sonra ilk konserimiz olacak. Amacımız, yukarıda belirttiğiniz tüm çalkantılardan insanları bir buçuk saatliğine soyutlamak ve beraberce, bir topluluk olarak güzel vakit geçirmek.

Uzun bir ara sonrası sahneye dönerken, setlist’inizde geçmiş hitler ile yeni şarkılar arasında nasıl bir denge kurmayı düşünüyorsunuz?

Her albümümüzden şarkılara yer vereceğiz. Kimsenin gözünün arkada kalmasını istemiyoruz.

Son olarak, Back on Stage okurlarına ve dinleyicilerinize ne söylemek istersiniz?

Tüm bu kargaşanın içinde sanatsız kalmamak gerektiği inancındayız. Olayların içinde her zaman daha iyiye götürecek bir unsur vardır ve sanat bize bunu gösterebilir.