Ece ULUSUM
@eceulusum
“Yalnız başına güçlü olmaya gayret eden, doğru bildiğinden vazgeçmeyen bir kızım ben. Gerçekçi olmakla, hayal kurmak arasında gidip gelmek beni yordu. Bazen yılıyorsun. Kendini dünyanın dışından, yabancı gibi hissediyorsun. Yine de ilkelerimden asla taviz vermem. Hayalimdeki müziği yapıyorum.”
Şebnem Ferah’ın 90’ların sonlarında verdiği röportajdan bu sözler. Yıllar geçmiş ama hâlâ bu sözleri güncelliğini koruyor. Bildiğini yapmaktan hiç vazgeçmedi… Sahnelerde hoşsohbet olan Ferah, yıllardır medya karşısında suskun. Kariyeri boyunca kendi istediğini yapabilmek için o kadar mücadele etmiş ki, artık basına kendini anlatmak zorunda olmadığına da ikna olmuş. Çaresiz, biz meraklı dinleyiciler de onu sosyal medyadan takip ediyoruz. 35 yılı aşkın süredir müzik yapan Şebnem Ferah’ı inceledik, eski röportajlarını okuyup bir nebze hasret giderdik.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
‘ROCK İZLEYEMİYORDUK BİLE’
Hayallerinden vazgeçmeyen o kız, 1988’de Türkiye’nin ilk kadın rock grubu Volvox’u kurdu. Grubun hem vokalisti hem de gitaristiydi. Ama okumaya da devam etti; İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde. Ortaköy’de 90’ların meşhur mekanlarından Rock House’ta konserler verirdi. Grubu Volvox ile Taksim Kemancı’daki konserleri de hâlâ konuşulur.
1994’te dağılan grubu için Ferah birkaç yıl sonra “Rock farklı algılandığı için biz onlara bunun en temiz yönlerini göstermeye çalıştık; Bir yandan onları, bir yandan kendimizi eğittik. Volvox iyi arkadaş grubuydu. Yıllarca kadın müzisyen olmanın zorluklarını yaşarken, birer kadın rockçı olarak feleğin çemberinden geçtik. Biz rock izleyemiyorduk bile” dedi. Yıllarca erkek egemen rock ve müzik sektöründe kenara itilmek istense de işin ucunu bırakmadı. Tartışarak değil, kendisinin de söylediği gibi “Rock son derece erkek egemen bir alan, bu yüzden müzikle konuşabilmeyi daha çok seviyorum. Ve her türlü ayrımcılığın karşısındayım…”
Abarttığını düşünenleriniz varsa, bir konserleri sırasında polisler Volvox’u sahneden indirip karakola götürmüş. Rock müzik yapan kadınlara alışık değiller, farklı yorumlamış emniyet görevlileri. Rock! dergisine o zamanı sitemle anlatıyor Ferah, “Orası pavyon mu, rock bar mı onun bile farkında değiller. Orada kendi isteğinizle bulunup bulunmadığınız umurlarında değil. Sonuçta biz ne olup bittiğini anlamak için emniyet müdürlüğüne gittik. Bize içkili yerlerde çalışma izni veren bir kart vermek istediler; yani konsomatrislere verilen bir şey. İleride benim sicilim incelendiğinde ‘Bu kadının vesikası varmış’ denecek. Bunu kesinlikle kabul etmiyoruz.”
SEZEN AKSU VE ONNO TUNÇ DESTEĞİ
Okul bitti, grup dağıldı… Şebnem Ferah solo çalışmalarına biraz çekingen de olsa başladı. Şanslıydı karşısına Onno Tunç ve Sezen Aksu çıktı, Ferah’ı desteklediler. Tarkan’ın doğum gününe gidiyor, Onyx’te Sezen Aksu’nun provası izliyor, Okan Bayülgen’le konsere gidiyor… Oldukça popülerdi. Ve nihayet 1996’da ilk solo albümü Kadın, Raks Müzik’ten çıktı. Albümünde İskender Paydaş, Tarkan Gözübüyük ve Demir Demirkan’la çalıştı. Vazgeçtim Dünya, Yağmurlar, Bu Aşk Fazla Sana gibi parçalarıyla listelerde uzun süre bir numara kaldı.
Albümün başarısının altında Tarkan Gözübüyük’ün olduğunu sıklıkla söyleyen Ferah, dostlarıyla çalışmanın avantajlı olduğunu her zaman söylüyor. Yıllar sonra şöyle anlatıyor: “Beraberliğimiz ilk albümden itibaren sahnede başladı. Tarkan 20 yıllık arkadaşım. Her şeyin neredeyse iki yılda tamamen değiştiği bir ülkede birliktelikleri uzun yıllar koruyabilmek mucize gibi. Müzikal olarak da birbirimizi o kadar iyi anlayabiliyoruz ki. Mesela Metin’in herhangi bir albümde çaldığı soloyu, ilk defa duysam da hemen tanırım. Hatta onun boyundan posundan daha iyi tanıyor olabilirim. İnsan ailesini seçerek gelmiyor dünyaya, ama seçtiği arkadaşlardan ikinci bir aile oluşturabiliyor.”
Bu gönderiyi Instagram’da gör
90’larda, ana akım medyada rock müzisyenlere önyargı olmasına rağmen renkli saçları ve farklı tarzıyla Şebnem Ferah gazetelerde boy boy yer alıyordu. Elbette müziğiyle değil, “Ferah’ın kostümü şaşırttı, Şebnem’den ilginç makyaj, Şebnem gençleri çıldırttı” gibi başlıklarla… Yine de bu haberler onun gibi hisseden, düşünen ve görünen insanlara ulaşmasını sağladı. Albümden bir yıl sonra Şebnem Ferah artık ünlüydü. İlk solo konserini 1997’de İzmir Ege Üniversitesi’nde yaklaşık 6 bin kişiye verdi. Şarkı sözü, besteci taraflarıyla beslense de onu canlı tutan şey sahnelerdi. Bunu anladığı andan itibaren uzun maratonlu konserler verdi. Türkiye turnelerinin yanı sıra mutlaka rock barlarda sahne alıyordu. Bugün rock bar kalmadı sahne alacak ancak Ferah mutlaka bir yerlerde sahne almaya devam ediyor.
‘SAMİMİYSEN MÜZİKTE SONUÇ NETTİR’
Sıradaki albümünü aceleye getirmemeye kararlıydı. Stüdyo sürecinde daha fazla vakit geçirmek, sözler kadar sound’a kafa yormak istedi. Her yıl albüm yayınlamadı, yeni albümünün çıkması üç yılı buldu. “Şarkılar ortaya çıktıkça, sunmak istediğimden emin olduktan sonra stüdyoya girmeyi ve albüm çıkarmayı tercih ediyorum. Yani sırf albüm çıkarmak için şarkı yapmak ya da böyle bir zorunluluk hissetmek sevdiğim bir yöntem değil. Her şey kendi doğal akışında ilerlesin isterim. Bu da uzun aralar vermeme sebep olabiliyor” diye anlatıyor süreci. 1999’da ikinci albümü Artık Kısa Cümleler Kuruyorum’u çıkardı. Bu albümde de İskender Paydaş ve Pentagram ekibiyle çalıştı. Sound’daki incelikler ve Şebnem Ferah’ın sesindeki güç, dinleyicinin iliklerine kadar işledi.
Albüm övgüler topladı, müzik yazarlarından tam not aldı. Fakat bu albümden önce ablasını, albümden sonra da babasını kaybetti. Bu sürede biraz içine kapandı, albümün başarısının bile farkına varamadı. 2013 Aktüel röportajında “Arka arkaya sert şeylerle karşılaştım bir sürü insan gibi. Hayat her şeye gebe… Nice insan, nice canlı bir ömür süresince neler neler yaşıyor. Sevdiklerini kaybetmek, hakkaniyet duygusundan uzak yaşamak öyle ya da böyle karşılaştığımız ya da karşılaşacağımız şeyler…” dedi. Kendini hızlıca toparladı, konserler vermeye devam etti. Türkiye’deki lise ve üniversite öğrencilerinin en çok dinlediği isimlerden biri oldu. Hatta 1999’da gençlerin oylarıyla pop müzisyenlerle çalışan Pepsi’nin yüzü oldu.
Hüzünlü ve depresyonu besleyen yanı olduğuna dair yorumlar ortaya çıktı. Şarkı sözlerine derin anlamlar yükleyenler sorulunca 25 Temmuz 1999’da Sabah’a verdiği röportajda, “Müzikle yaşıyorum. Üçüncü sınıf Amerikan macera filmi izlerken bile bazen dalıp gidiyorum. Bir cümle duyuyorum, onunla paralel yaşamaya başlıyorum. Bunu da müziğime yansıtıyorum. Müzik gereğinden fazla anlam yüklenmesi gereken bir şey değil. Seversin ya da sevmezsin, o kadar… Müziğim için iki şey için yapıyorum: Kendimi tatmin etmek ve insanlarla iletişim kurmak için. İnsanların hayatlarından 3-4 dakika çalmak hoşuma gidiyor. Samimiysen müzikte, sonuç nettir. Çünkü uzun bir ilişkinin başlangıcı gibidir.”
‘YAŞ İLERLEDİKÇE SORUMLULUK ARTIYOR’
Üçüncü albümü Perdeler’i 2001’de bu sefer sahnede kendisine eşlik eden müzisyenler birlikte hazırladı. Şebnem Ferah’la aynı stüdyoyu paylaşann grup arkadaşları aşırı titiz olduğunu söylüyor. Hatta kimisi kontrol delisi olduğu konusunda hemfikir. Ancak onu profesyonel yapan da bu…
Albüme adını veren şarkı için meşhur Finlandiyalı grup Apocalyptica ile yeniden yorumladı. Böylesi sıkı bir iş birliği görünce İngilizce albüm beklendi ama o albüm hiç gelmedi. İngilizce albüm yapıp yapmayacağı sorulduğunda 2010’da MTV’ye “Kim sadece ulusal sınırlar içerinde kalmak ister ya da kim bu sınırları genişletmek istemez? Ama bunu yapmak için de orada yaşamak gerek.
Bir iki yıl hiçbir şey düşünmeden yaşayıp, gerçekten orada insanların nelere güldüklerini, nelere ağladıklarını öğrenmelisiniz. Özellikle söz yazan biriyseniz bunun gerekli olduğunu düşünüyorum. Oysa yaşımız ilerledikçe sorumluluklarımız artıyor, kendimize dair bazı bağlılıklarımız olabiliyor” dedi. O İngilizce albüm yapmasa da dünyanın dört bir yandan YouTube fenomenleri şarkılarını dinleyip yorumluyor. Bu aralar tamamen onun insiyatifi dışında dalga dalga yayılıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=TZTXK-9_Zb8
Şebnem Ferah rock müzikte öncüydü ancak onu kraliçe tahtına oturtan albüm 2003’te çıkardığı Kelimeler Yetse oldu. Albümdeki şarkılar arasında Ben Şarkımı Söylerken, Mayın Tarlası ve Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler gibi efsane şarkıları yer aldı.
‘BU ÖZGÜRLÜĞÜ SONRADAN KAZANDIM’
2005 yazında pop müziğin neşesinin hüküm sürdüğü bir dönemde Can Kırıkları albümünü çıkardı. Endüstriyel bir sektörde böylesi bir albümü Ferah’tan başkası da çıkaramazdı zaten; “Müziğime kimse karışamaz. Şirket bile dinlemez önceden. Ama bu özgürlüğü sonra kazandım.” İyi ki öyle oldu, Can Kırıkları müzik listelerini ve kanallarına fırtına gibi girdi.
Bu albümle Ferah’ın sound’u daha sert, çığlıkları daha güçlü ve etkiliydi. Yıllar geçmesine rağmen sesinde bozulma olmaması üzerine konuşuludu. “Rock’ı şancılar gibi gırtlağının konforlu yerinden söylemezsin. Biri düz, diğeri engelli koşu gibi… Rock vokali zordur. Onun için sesime çok iyi bakarım” diyor Ferah.
Can Kırıkları’nda yaylı sound’larla dikkat çeken Ferah aslında efsane bir projeye doğru adım adım ilerledi. 2007’de Bostancı Gösteri Merkezi’nde Orhan Şallıel yönetimindeki Istanbul Symphonic Project orkestrasıyla birlikte senfonik rock konseri verdi. Bu konserin kayıtları DVD olarak satışa sunuldu ve Türkiye’nin en çok satan konser DVD’si unvanını aldı.
ÖLÜME DAİR SÖZLER
2009’da Benim Adım Orman’ı çıkardı. Bu sefer daha derin, aşktan öte ölüm ve yalnızlık temaları sözlerde yoğun olarak hakimdi. Albümden bir yıl sonra Radikal’e verdiği röportajda albümün en sevilen parçası Yalnız’ın onun için ne ifade ettiğini uzun uzun anlatıyor Ferah; “Yaş almış birilerinin hayatla bağlarını koruyabilmesine hayranlık duyuyorum. Bu bir tarafı, bir diğer tarafıysa, nakaratları düşünecek olursan, kimi kaybettiğimiz, kimi hâlâ hayatta olan, hayatını üretkenliğe adamış insanlar var. Belki bir sanat dalıyla uğraşıyor, belki bir memur, ama hayatı boyunca o işi çok iyi yapmış, birileri hayattan daha çok zevk alsın ya da daha kolay yaşasın diye uğraşmış insanlar.
Bunu sürekli sorgulayarak ya da böbürlenerek değil, doğal göreviymişçesine naif bir duyguyla yapıyorlar. Bunun değerini unutur olduk gibime geliyor. Birilerinin kendi hayatlarındaki iniş çıkışlara rağmen, gerçekten sıradan bir gün için özlem duyarken, başkaları için emek harcamaktan vazgeçmemesi çok özel bir durum değil mi? Belki şarkı sözü yazmak için flaş bir konu olmayabilir, ama benim son zamanlarda giderek daha çok takdir ettiğim bir durum.”
Bu süreçte gündemde TRT’nin Şebnem Ferah’a Eurovision için teklif götürmesi vardı. İki kez gelen bu teklifi Ferah kabul etmedi. Sebebini şöyle açıklıyor: “Henüz müzikal yolculuğuna profesyonel olarak adım atmamış bir sürü müzisyen genç arkadaşlarımız var ve aslında genel olarak o arkadaşlarımızın arasında yapılan bir yarışma bu. Belki de onların katılmasının biraz daha doğru olduğunu düşünüyorum.” Eğer etseydi nasıl bir şov çıkardı merak etmemek güç…
2013’te Od ve 2018’de Parmak İzi albümünü çıkardı. Bugüne kadar çıkardığı tüm albümlerin en önemli ortak yanı Ferah’ın şarkı sözü yazarlığı kısmının şüphesiz iyi olması var. Şarkı sözlerinin bu kadar güçlü olmasının altındaysa iyi bir okur olması yatıyor. Hatrı sayılır bir kütüphanesi olduğu hep söylenir.
Kitaplardan ilham aldığı da. Can Kırıkları da bir kitabın adından esinle ortaya çıkmış. 2013’te Aktüel röportajında, “İnandığım gibi olmaktan, inandığım şeyleri yapmaktan kuvvet alıyorum. Hâlâ birine hediye olarak kitap alacaksam Küçük Prens alıyorum, bu duyguyu paylaşmayı seviyorum” diyecek kadar romantik bir okur. Kendine defterler alan, yazılar yazan Ferah’ın kitap çıkarma niyeti olup olmadığını merak ediyoruz. Duygularını şarkılarında paylaşsa da Şebnem Ferah’nın nebula gibi çözülemez karanlık ama çekici bir yanı var. Keşke otobiyografisini yazsa…
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Zira yazının devamında Ferah’tan güncel alıntı yapmak pek mümkün değil. 2013’ten bu yana Ferah ile kapsamlı bir söyleşi yapılmadı. Sevmiyor röportaj vermeyi. Kendini iyi ifade edemediğini düşündüğünü söylüyor ancak müzik dışında sorular sorulması da etkendir belki.
Eskiden albüm çıktığında büyük medya kuruluşlarına konuşurdu. 1994’ten bu yana gazetelere verdiği tüm röportajları okuduk. Ferah ilerlerken sorular hep aynı kalmış. Bitmek tükenmeyen bir Teoman dedikodusu da cabası… Bu konuda en son noktayı da Teoman koymuştu, “Yalnız kalacağımıza inandığımızda birlikte yaşarız diye düşünüyoruz artık…”
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Ferah üretmeye, sahnelerde şarkılarını seslendirmeye devam ediyor. Elbette 1997’deki konseri gibi sakince değil. Artık sırtındaki iddialı dövmesini gösteren deri kostümler, bol çığlıklar ve artık müzisyenle özdeşleşmiş ateş şovlarla devam ediyor, edecek de… Yıllar önce niyetini söylemişti: “Hayatla yarışmayı seviyorum. Fake atmışım gibi geliyor. Ölünce arkamda kalıcı bir şey, bir kayıt bırakmak geride. Bunları düşünüp mutlu oluyorum.”