Öykü GÜL
Nick Cave’in yeri hepimizde ayrı. Besteciliği kadar oyunculuğu ve senaristliği ile de oldukça başarılı olan Nick Cave çağdaş müziğin en önemli isimlerinden biri. Geçen yaz Parkorman’da canlı izlediğimiz, zihnine ve yaratıcılığına bayıldığımız Cave’in -Warren Ellis ile beraber- orijinal müziklerini bestelediği 10 yapımı listeledik.
Blonde (2022)
Birçok insana ilham veren yaşantısı ile Marilyn Monroe ve bilinmeyen hikayelerini konu edinen Netflix yapımı Blonde’un film müzikleri de Nick Cave’e ait. Monroe’nun hem özel hem de profesyonel hayatını izleyeceğiniz filmde Monroe’yu Ana De Armas canlandırıyor.
Monroe’nun oldukça soft, büyülü ve masalsı gözüken hayatını ‘Pearly’ eşliğinde izlerken bir yandan da oldukça dramatik hikayesine rağmen yükselmeyi başarabildiği bir zafer müziği olarak ‘Gemini’ı dinliyoruz.
‘Fire In The Hills’in çaldığı esnada ise Dahmer’ı izleyenler bu dizinin müziklerinin de aynı zihinden çıktığını fark edecekler.
Dahmer (2022)
Geçtiğimiz aylarda dünya genelinde oldukça konuşulan ve hem başarılı oyunculukları hem de bazı tartışmalara yol açan sahneleri ile gerçek bir canavarın hikayesini izlediğimiz Netflix yapımı Dahmer, 80’li yıllarda Amerika’nın en vahşi cinayetlerini işleyen Jeffrey Dahmer’ın yaşamını anlatıyor. Filmde Dahmer’ı American Horror Story’den tanıdığımız Evan Peters canlandırıyor.
İzleyen herkesi en derinden etkileyen parça kesinlikle ‘Body Disposal’ ve ‘Death and Baptism’. İster istemez dünyanın en korkunç karakterlerinden biriyle empati yaparken buluyoruz kendimizi bu iki parçanın çaldığı sahnelerde. Arkadaki acı dolu vokal adeta tek bir parçanın iki kısma bölündüğünü ve dizinin iki farklı dramatik sahnesinde kullanılmış olduğu hissiyatını veriyor. ‘No More Free Rides’ ile ise Jeffrey’nin travmatik çocukluğuna bakıyoruz.
Kings (2018)
Mustang ile Oscar adaylığını elde eden Türk yönetmen Deniz Gamze Ergüven’in 2018 yapımı filmi Kings ile başlıyoruz. Başrollerini Daniel Craig ve Halle Berry’nin üstlendiği film Amerika’da çok geniş kitlelerin ayaklanmasına sebep olan Rodney King cinayetini konu ediniyor. Olayların zirveye çıkardığı ırksal gerilim sonucu karakterlerimizin yaşadığı macera gerçek bir hikayeden uyarlama.
Dramatik parçalar kadar epik parçalarla da biraz daha farklı bir sound ile dinlediğimiz Cave özellikle ‘CCTV Montage’ parçası ile gerilimin dozunu da artırıyor. Sound olarak en farklı olan parça ise şüphesiz ‘Erotic Dream’.
Wind River (2017)
Türkiye’de Kardaki İzler olarak yayınlanan ve başrollerini Elizabeth Olsen ile Jeremy Renner’ın üstlendiği 2017 yapımı Wind River, Wyoming’de genç bir kızın cinayetini araştıran sorunlu bir adam ile çaylak bir FBI ajanının hikayesini konu ediniyor. Bu soğuk günlerde izlenmesi oldukça keyifli olacak bir polisiye – gerilim filmi.
Filmin müziklerinden ‘Tell Me What That Is’ in çaldığı esnada bunun da bir Cave eseri olduğunun söylemek mümkün, sebebi ise imzası haline gelen vokalleri burada da kullanmış olması. ‘First Body’ ile ise çok az da olsa Game of Thrones jeneriğinin esintilerini hissetmek mümkün.
The Road (2010)
Başrollerini Yüzüklerin Efendisi serisinden tanıdığımız Viggo Mortensen ve Charlize Theron’un paylaştığı film distopik bir gelecekte geçiyor. Bir roman uyarlaması olan filmde baba ve oğlunun kıyametten geriye kalan bu dünyadaki macerasını izliyoruz.
Kulağımızı tırmalayan yaylı sesleinin üzerine koyulan ritimler ile gerildiğimiz parça ‘The Cannibals’ diğerlerinden farklı bir konumda. Bu parçaya eşlik eden ’The House’ ise en az onun kadar rahatsız edici. Filmde müzik kullanımının ne kadar önemli ve etkili olduğunu bir kez daha anlıyoruz bu parçalar sayesinde.
War Machine (2017)
Brad Pitt’i izlemekten asla sıkılmayanlar için keyifli vakit geçirmelik bir Netflix filmi olan War Machine’de Pitt’e Allied ve Fury’den tanıdığımız Daniel Betts ve The Big Short’ta izlediğimiz John Magaro eşlik ediyor. Yönetmenliğini ise The King’i yazıp yöneten David Michôd üstleniyor. Bir hiciv olan filmde ABD’nin Afganistan savaşı kampanyasını yürüten karakterlerimiz ele alınıyor.
Hafif muziplik sezdiren ‘Our Noise’un yanı sıra filmin adını taşıyan ‘War Machine’ ile daha militarist sesler eşlik ediyor izlerken bizlere.
The Assasination of Jesse James by the Coward Robert Ford (2008)
Yine Brad Pitt’i izlediğimiz, Casey Affleck’in de rol aldığı filmi, Blonde ile beraber Nick Cave’in ‘This Much I Know To Be True’ belgeselinin de yönetmenliğini yapan Andrew Dominik’ten izliyoruz. Film 1881 yılında geçer. Bir soygun peşinde olan Jesse James’in hikayesini ele alır.
Masalsı sesler ile büyülendiğimiz ‘Song for Jesse’nin yanı sıra oldukça epik ‘What Happens Next’ ile bir sonraki adımı merak içinde izliyoruz.
West of Memphis (2014)
The West Memphis Three olarak bilinen ve 1993’te 3 çocuğun cinayetini işledikleri öne sürülen 3 sanığın hikayesi. Yanlış tutuklamaların ortaya çıkmasını konu edinen West of Memphis gerçek bir olayın 2.5 saatlik belgeseli. Dava sürecinde ortaya çıkan gerçekler ile olaylar oldukça ilginç bir hal alır.
Yaylıların başrolde olduğu‘Eyewitness’ ile ‘Scene of the Crime’ Cave’in ürettiği diğer klasiklere nazaran bir tık daha farklı kalıyor.
Hell or High Water (2016)
Yalnız bir babanın erkek kardeşi ile birlikte aile çiftliklerini kurtarma çabalarının hikayesi Hell or High Water. Başrollerini Inferno’dan aşina olduğumuz Ben Foster ile Chris Pine üstleniyor.
Filmin bir Western filmi olduğunu ‘Dolar Bill Blues’un ilk notasında anlıyoruz. Albümün neredeyse yarısı mızıkanın başrolü oynadığı western film müzikleri. ‘Blood, Sweat and Murder’ ise durağanlığa karşın daha hareketli ve aksiyona sürükleyen parçalardan sadece biri.
Días de Gracia (2012)
Farklı yıllarda Mexico City’de geçen ve birbirinden farklı 3 karakteri konu alan film 3 farklı kaderin birleşme hikayesi. Filmin başrollerini The Purge ve Black Panther’dan tanıdığımız Tenoch Huerta ile beraber Javier Bardem’in erkek kardeşi Carlos Bardem paylaşıyor.
Aksiyona sürükleyen ‘Wrong Bust’ ile kalp atışlarımız yükselirken ‘Bronco’ ile ise oldukça rahatsız edici bir sound ile karşılaşıyoruz.