Çağatay YILMAZ

Bir müziksever için bundan daha heyecan verici bir şey olamaz: efsanevi bir sanatçının gün yüzü görmemiş bir kaydını keşfetmek, bir kasanın derinliklerinde unutulmuş bir albümü bulmak. Bu, koleksiyonerler için adeta kutsal bir kase avı gibi. Bir fısıltı, eski bir kasetin varlığına dair bir söylenti bile en sadık hayranları, tozlu bir tavan arasında ya da bir stüdyonun karanlık bir deposunda gizlenen o potansiyel başyapıtın hayaliyle çıldırtmaya yeter.

Hukuki anlaşmazlıklar, grup içi kavgalar ya da sadece inanılmaz bir üretkenlik sonucu bazı kayıtların unutulup gitmesi de cabası. Elbette bir de madalyonun öbür yüzü var: çok satan bir sanatçının ölümünün ardından, kasalarda ne var ne yoksa son damlasına kadar sağma telaşına giren bir endüstri… Bilinen hiç çıkmayan şarkılar ve albümler arasında bir gezintiye çıkalım.

Micheal Jackson ve Gidilemeyen Çikolata Fabrikası

Michael Jackson’ın zihni, her zaman Peter Pan’in ruhuyla yaşayan bir çocuğun hayal gücüne sahipti. Kendi Neverland’ini inşa etmesi, fantastik dünyalara olan derin bağlılığının en somut kanıtıydı. Bu yüzden, Tim Burton’ın 1971 yapımı Willy Wonka & the Chocolate Factory filmini yeniden çekeceği haberi duyulduğunda, Jackson için bu sadece bir rol değil, adeta bir kader çağrısıydı. Gene Wilder’ın canlandırdığı o eksantrik, esrarengiz ve biraz da hüzünlü çikolata dehası Willy Wonka rolünü o kadar çok istiyordu ki, adanmışlığını kanıtlamak için akla gelebilecek en görkemli ve en cüretkar hamleyi yaptı: ortada bir anlaşma yokken, filmin tüm soundtrack albümünü tek başına besteledi ve kaydetti.

Warner Bros. stüdyoları, ellerine ulaşan bu albümü dinlediklerinde kulaklarına inanamadılar. Jackson yine harikalar yaratmıştı. Ancak bir sorun vardı: Stüdyo, Wonka rolü için Jackson’ı düşünmüyordu. Yine de albümü o kadar çok sevmişlerdi ki, müziği kullanma karşılığında ona filmde daha küçük bir rol teklif ettiler. Bu, Jackson’ın hassas ruhu ve devasa egosu için kabul edilemez bir geri çevrilmeydi. O, bir projenin parçası olmak değil, projenin ta kendisi olmak istiyordu. Reddedilmeyi hazmedemeyen Jackson, soundtrack’i kişisel kasasına kilitledi. O albüm, Jackson Mirası tarafından korunan, bir hayal kırıklığı anıtı olarak varlığını sürdürüyor. İçinde neler olduğunu sanırım hiç bilemeyeceğiz.

Bir Asra Yetecek Hazine: Prince’in Kasası

Amerika’nın yetiştirdiği en büyük müzisyen ve sahne sanatçılarından biri olan Prince, aynı zamanda korkunç derecede üretken bir besteciydi. Sadece 80’ler ve 90’ların en ikonik şarkılarını yayınlamakla yetinmiyor, aynı zamanda başka müzisyenlere de büyük hitler hediye ediyordu. Bir konserinde seyirciye “Çok fazla hit’im var” diye seslenmişti ve hiç de şaka yapmıyordu! Sinead O’Connor için Nothing Compares 2 U, The Bangles için Manic Monday, Chaka Khan için I Feel For You gibi şarkılar onun. Yayınlamadığı ve başkasına vermediği şarkılarını, Minnesota’daki Paisley Park stüdyosunda, şifresini yalnızca kendisinin bildiği meşhur kasada saklıyordu. Ölümünün ardından ailesi kasayı matkapla delerek açtırmak zorunda kaldı ve içinden, önümüzdeki yüzyıl boyunca her yıl yeni bir albüm yayınlamaya yetecek kadar materyal çıktı. Prince’in müziğinin yüzde 70’ini asla yayınlamadığı tahmin ediliyor. Mirasının kontrolü artık ailesinde olduğuna göre, o kasadan daha ne gibi cevherlerin çıkacağını sadece zaman gösterecek.

Sahildeki Kabus: The Beach Boys ve Charles Manson

Pop tarihinin en karanlık ve rahatsız edici iş birliklerinden biri, The Beach Boys davulcusu Dennis Wilson ile tarihin en kötü şöhretli kült lideri Charles Manson arasında yaşandı. Cinayetler yaşanmadan önce Manson ile arkadaş olduğunu ve birlikte müzik yaptıklarını itiraf eden Wilson, Manson’ın şarkılarından oluşan yaklaşık 10 parçalık bir albümün prodüksiyonunu finanse etti. Wilson’ın ev stüdyosunda kaydedilen ve hatta kardeşi Brian Wilson’ın prodüktör olarak yer aldığı albüm, grubun mühendisi Steve Desper tarafından “oldukça iyiydi, müzikal yeteneği vardı” sözleriyle tanımlanmıştı. Albüm hiçbir zaman yayınlanmasa da, The Beach Boys, Manson’ın Cease to Exist adlı bir şarkısını alıp sözlerini değiştirerek 1969 tarihli 20/20 albümlerinde Never Learn Not to Love adıyla yayınladı. Manson’ın rızası alınmadan yapılan bu değişikliğe ve şarkının sadece Dennis Wilson’a atfedilmesine sinirlenen Manson’ın, Wilson’a ölüm tehditleri yolladığı ve bazı tarihçilerin bu olayın aynı yıl yaşanan meşhur Tate/LaBianca cinayetlerini tetikleyen faktörlerden biri olabileceğini bile iddia ettiği biliniyor. Bu lanetli albümün korsan kopyalarının var olduğu söylense de, müzik tarihçisi Andrew Doe’ya göre bulunsalar bile yayınlanma ihtimali yok.

The Beach Boys demişken, grubun asıl kayıp efsanesi SMiLE’a değinmemek olmaz. 1966’da The Beatles’a Sgt. Pepper’s için ilham kaynağı olan Pet Sounds gibi bir albümün ardından gelmesi beklenen SMiLE, rock tarihinin en meşhur yayınlanmamış albümü. Brian Wilson, grubun diğer üyelerini stüdyodan kovup dönemin en iyi stüdyo müzisyenlerinden oluşan The Wrecking Crew ile çalışmaya başlamış, uyuşturucu kullanımı ve artan zihinsel sorunları nedeniyle seanslar kaosa sürüklenmişti. Bir halkla ilişkiler hamlesi olarak stüdyoyu ziyaret eden Paul McCartney’nin Vega-Tables şarkısının kaydında kereviz çiğnediği de rivayet edilir. Proje çöktü ve haftalar sonra The Beatles, pop müziğin çehresini sonsuza dek değiştirecek Sgt. Pepper’sı yayınladı. SMiLE ise “olsaydı ne olurdu?” sorusuyla birlikte bir efsaneye dönüştü. Brian Wilson, 37 yıl sonra 2004’te albümü yeniden kaydedip yayınlasa da, o orijinal kayıtların gizemi baki kaldı.

Mariah Carey’nin Grunge Albümü

Bu mitoloji sadece eski gruplarla sınırlı değil. 90’larda devasa satış rakamlarına ulaşan Daydream albümünü kaydederken, Mariah Carey’nin gizlice Someone’s Ugly Daughter adında bir grunge albümü kaydettiğini biliyor muydunuz? Nirvana ve Hole gibi gruplardan etkilenen Carey, projeyi yayınlamak istese de plak şirketi, pop prensesi imajını zedelememek için buna izin vermedi. Kayıtlar, Carey’nin vokalleri silinip başka bir solistle yayınlandı. Ancak Carey, yakın zamanda orijinal vokal kayıtlarını bulduğunu ve yayınlamayı planladığını açıkladı.

Britney Spears’ın Reddedilen Düetleri

Yıldızı yeni parlayan Lady Gaga, Telephone şarkısını aslında Britney Spears için yazmıştı. Hatta Britney’nin vokallerini içeren bir demo kaydı internete sızarak pop müzik dedikodu kazanını ateşlemişti. Plan, şarkının Spears’ın 2008 tarihli geri dönüş albümü Circus’ta yer almasıydı. Ancak belirsiz nedenlerle, Britney’nin ekibi şarkıyı albüm için uygun bulmadı ve reddetti. Bu kararın arkasında ne olduğu bir sır. Lady Gaga, şarkıyı geri aldı ve Britney için ayrılan bölümü bir başka pop ikonu olan Beyoncé ile doldurarak tüm zamanların en büyük düetlerinden birine imza attı.

Britney Spears’ın kasasındaki tek hayalet bu değil. Pop dünyasının en sansasyonel ayrılıklarından birinin hemen ardından sansasyonel ex’i Justin Timberlake ile birlikte yazdığı söylenen She’ll Never Be Me gibi şarkılar da, bir dönemin kişisel dramlarının müzikal yansımaları olarak fısıltı gazetelerinde yaşamaya devam ediyor.

Ve diğerleri…

Bir de çalınanlar var. Green Day, 2003’te Cigarettes and Valentines adlı albümlerinin master kayıtlarını stüdyodan çaldırdı. Kayıtlar asla bulunamadı. Grup, albümü yeniden kaydetmek yerine sıfırdan başladı ve rock tarihinin en önemli işlerinden biri olan American Idiot’ı yarattı. Bazen bir felaket, bir başyapıta yol açabilir. Bu da gerçek bir kanıt.

Jimi Hendrix’in Black Gold’u ise hayranlar için gerçek bir kutsal kase. Hendrix’in akustik gitarla kaydettiği, süper kahraman alter egolarını anlatan otobiyografik bir konsept albüm. Ölümünden önce saklaması için davulcusu Mitch Mitchell’e verdiği kasetlerin varlığı bilinse de, Mitchell’in 2008’deki ölümünden bu yana albüm bir sır perdesinin ardında bekliyor. Kasetler şu anda Hendrix’in üvey kız kardeşi Janie’nin elinde.

Listeye eklenecek daha birçok isim var. Siz kimi eklerdiniz?