Arda AŞIK
Burning Man, Coachella ve niceleri… Biz ellerinde telefon, kafelerde festivalleri takip ederken “Çok sahte, ruh yok!” diyerek kınayanlar, “Reklam kokuyor” diyenler… Acaba, kedi ulaşamadığı ciğere mundar mı diyor? Sermaye gerçekten festivalleri baltalıyor mu?
Benim gittiğim ilk festival İTÜ‘nün bahar şenlikleriydi. 2014 olsa gerek. Yerlilerden Teoman, Şebnem Ferah, Gökhan Türkmen gibi isimler, yabancılardan ise Eva Simons, Chris Willis gibi ikinci sınıflar. Ama keyifler tıkır. Kalabalık ama alan bol. Herkes öğrenci, kimse sahne önünden alamamış kombineyi. Sahne önünün kapılarını açmaya karar verdiler. Şarkılara eşlik ediliyor, interaktivite zirve yapıyor. Ruh sağlam. Ben daha geriye gidemiyorum. Ancak bir İngilizin 1986 Glastonbury anısı elde mevcut. Şehir dışındaki festival alanında kaybolmalar, çevre dostu Green Fields’ta susmayan müzik sistemi. Üstelik bisikletin pedalı döndükçe çalıyor.
Onlarda da gruplar çok şaşalı değilmiş. The Cure, Gil Scott-Heron izlenmiş. Artık festivaller çok daha pahalı, fazla güvenli, çok popüler. Tuvaletler daha temiz olabilir… Coachella’da içkinizi kafesli bar alanı dışarı çıkarmak yasakmış!
Dava korkusu
Entertainment Weekly‘den Kyle Anderson, organizatörlerin davalık Müzik festivallerinde son durum nedir? olmaktan korktuklarını, bu yüzden güvenlik önlemlerinin had safhada olduğunu söylüyor. Tabii bunun iyi yanları da var. Lollapalooza‘yı fırtına vururken 90 bin kişi başarıyla tahliye edilmişti.
Kamp
Çadır kültürünün, ulaşımın kolaylaşmasıyla yok olacağını öngörenler var. Rolling Stone’dan Gavin Edwards ise bunun kötü bir şey olmadığı görüşünde. “San Francisco’daki Outside Lands’e her gün birer saat yol çektim otobüsle, diğer katılımcılarla yolculuk gayet eğlenceliydi.”
Mainstream
Edwards, mainstream grupların artışını ise ekonomik açıdan olumlu buluyor. Zira tek bir sanatçı ya da grubun konseri cep yakarken, festivalde bir paket olarak düşününce ucuza geliyor.
Çok-kültürlülük
Budapeşte’de gerçekleşen Sziget‘in program direktörü Fruzina Szép, çadır kültürü yerini otel konaklamalarıyla değiştirse de çok-kültürlü ve liberal sosyal etkinliği etkilemediğini söylüyor. Eşcinsel performansçılar için bir, dünya müziği için bir ve Afro-Latin müziği için bir sahne var. Festivallerin ruhu aynı kalıyor ve sadece gerçekleşme yolu mu değişiyor?