Eric Harvey – Pitchfork
Çeviren: Batuhan K. Ocakçı
Twitter Müzik olarak tanımladığımız şey 28 Temmuz 2010’da Kanye West’in bir mesajıyla başladı. “Sabahın erken saatlerinde Slikon Vadisinde toplantıdayım” tweet’ini atan Kanye, 48 dakika sonra düzeltmeyle geri geldi, “Hahaha, Silikon’u yanlış yazmışım. (sanırım diğer silikonu düşünüyordum!)”
Kanye biraz geç kalmıştı aslında. Katy, Kesha, Justin ve Nicki zaten yerini almıştı. Erykah Badu çocuğunun doğumunu canlı olarak tweetlemişti ve John Mayer Twitter bağımlılığı yüzünden çoktan Jennifer Aniston tarafından terk edilmişti… Kanye’nin tweet’ini önemli yapan, olayı yeniden şekillendirmesiydi.
Hans Zimmer needs to write a score for whenever I eat a cookie. when I eat cookies shit is mad suspenseful #PredictingKanyeTweets @kanyewest
— Aziz Ansari (@azizansari) July 31, 2010
Sonraki günlerde, takipçi sayısı zengin yaşamıyla ilgili coşkulu tweet’ler sayesinde şişti. Mini jetler, tüy yastıklar, uçaktaki sinir bozucu su şişeleri… Yaklaşan albümü hakkında da titizlikle ipuçları bırakıyordu. Acemi şekilde yazdığı kısa tweet’leri kısa sürede #PredictingKanyeTweets hashtag’ini oluşturmuştu. Dağınık ve şatafatlıydı. Tuhaf bir çelişki yaşıyordu: küçük bir azınlık onun savurganlığını anlıyordu ama tweet’leri kendisini ilişkilendirilebilir kılıyordu.
Twitter yaygınlaşıyordu, 2010’un sonuna doğru kullanıcı sayısında yüzde 200’lük bir artış görüldü. Aynı zamanda Kanye çok önemli bir keşif de yaptı, tweet’ler bir insana karşı y apay yakınlık duygusu yaratıyordu. Müzik yazarı Jonah Weiner’in Ağustos 2010 Slate sayısında gösterdiği gibi, Kanye hayali röportaj sorularına yanıt verir gibi tweet’ler atıyor ve basından gelen soruları da devre dışı bırakıyordu. Weiner bu durumu “Hayır, ona herhangi bir soru sormam gerekmiyor ana yine de Kanye West’in nerede olduğunu, neleri istediğini, esprilerini, yemeklerini, flörtlerini, nükteli düşünceleri ve benzeri şeyleri hakkında bilgi sahibi oluyorum” şeklinde aktarıyordu.
Kanye’nin gazeteciler için ulaşılmaz olması onun sessiz olduğu anlamına gelmiyordu böylece. Sadece tüm iletişimini 7/24 kişisel hesabından yürütüyordu. Eylül 2010’da, kötü ünü ile ilgili özet ve pişmanlık bildiren bir tweet zincirleri yayınladı. “Üzgünüm, Taylor”, “Eğer Google’da aşağılık diye aratırsan gayet doğal olarak benim yüzümü görebilirsin”, “Bu tweet’lerin herhangi bir menajeri, yayımcısı ya da dilbilgisi kontolü yok. Olduğu gibi.”
@ VE REPLY’IN YÜKSELİŞİ
Twitter, müzisyenler, eleştirmenler, hayranlar, tartışma grupları ve diğer sıkılmış kuru kalabalıklar arasındaki duvarları yıktı. Müziğin Twitter yılları böylece doğdu. Bunu biliyoruz ama yine de Twitter öncesi online müzik hayatını düşünebilmek zor. Noah Glass’ın, 2006 yılında Nick Bilton’un kitabı Hatching Twitter’da Jack Dorsey’e aktardığı gibi, Twitter hayal edildiğinde aslında sadece müzik düşünülmüştü. “Bu yüzden bu şeyi yaptık! Konserler ve müzik gösterileri için!” O zamanlar, sitenin yalnızca bir avuç kullanıcısı olduğu zaman, Glass ve Dorsey Twitter’ı Coachella’da test etti ve 2007 VMA’ları ile ortaklık kurmaya çalıştı. Sitenin popülaritesi arttıkça, Bilton, pop yıldızlarının şirketin mütevazı San Francisco karargahına ‘hac ziyareti’ yaptığını aktarıyor.
Teknoloji tayfasının çoğunluğu gibi, Dorsey de büyük bir Radiohead hayranı. Twitter hâlâ küçükken, grubun 2007’deki albümü In Rainbows hakkındaki ilk deneyimlerini tweet’ledi. Hatta şirketin ofisinde gece gündüz Radiohead çalan bir ‘Radiohead Odası’ kurdu. Yani bu yükselme hırslı gençler dünyaya yeni bir ağ kurarken, muhtemelen Paranoid Android’in distopik salgını da onlara tesir ediyordu.
Dorsey ve Williams, Twitter için iki olası gelecek gördü. Dorsey, Twitter’ı mesaj temelinde durum güncelleme makinesi olarak planlamıştı. Blogger’ı Google’a sattıktan sonra Twitter’a gelen Williams ise, küresel konuşmaların olabileceği bir iletişim ağı olarak gördü. Bu iki fikir arasındaki çekişme 2019’da Twitter’ını tanımlıyor aslında. Twitter kişisel ve global arasındaki ayrımı Facebook veya Instagram’dan daha fazla ortadan kaldırıyor. Sürpriz çıkan bir albüm veya VMA’lar sırasında iyi zamanlanmış bir şaka hakkında yapılan sapkın bir düşünce viral olabiliyor, bu sırada kendi doğruluğuna ikna olmuş biriyle tartışmayı tetikleyebiliyor ya da trollere karışabiliyorsunuz.
HASHTAG’İN YÜKSELİŞİ
Twitter’da eleştiri, yorum ve sloganlar arasındaki çizgiler kaybolmuş gözüküyor. Artık her şey kullanıcıları reflekssel olarak karşı bir saldırıya hazırlar durumda. Twitter’ın kurucularının tahmin edemediği şey, platformun basit kullanımından ortaya çıkan kullanıcı odaklı yeniliklerdi. 2009 yılında, teknoloji yazarı Steven Johnson hasthtag’in yükselişi hakkındaki şaşkınlığını, “Fırını icat etmişsiniz de müşterilerinizin kendi isteklerine göre aynı fırını mikrodalgaya çevirmelerini izliyorsunuz gibi” şeklinde belirtmişti.
Bir röportajında ‘Hashtag Punchline’ kelimesini uyduran Kanye’nin ardından Drake, Nicki, Big Sean’in kafiyeli dörtlüklerine hızlıdan giriş yapmıştı. Ludacris’in “I fill her up; #balloons!” ve Childish Gambino’nun “You can fuckin’ kiss my ass; #Human Centipede” sözleriyle de ortaya çıktığı gibi hashtag rap, rap müzik için olumlu bir gelişme değil gibiydi. Ertesi yıl Chainsmokers’ın teklisi #SELFIE, başlığında hashtag olan ilk hit oldu.
Twitter olgunlaştıkça, diğer iletişim kalıpları ve ritüelleri kendi sınırları içinde uyarlandılar ve ikinci işleri olmasalar da sanatçılar için hızla gerekli bir araç haline geldiler. Twitter’da kişiliklerini yansıtmak, en azından öyle görünmek çekiciydi. Menajerler genellikle sosyal medyada müzisyenleri kendi başlarına bırakıyordu dolayısıyla.
ALGI EKONOMİSİ
Son on yılın sık konuşulan konularından biri, sanatçıların tiksinti veya bitkinlikle kapatılmış sosyal medya hesapları. Trent Reznor, seksist bir dedikoduyla 2009 yılında hesabını ancak dört ay sonra promosyonel endişeler ortaya çıktığında geri dönmek üzere kapatmıştı. Bir başka örnek, Grizzly Bear’dan Ed Droste, 2015’te Taylor Swift’i haşladıktan sonra hesabını silmişti. Chris Brown, 2009 yılında albümünü yeterince satmadığı için plak mağazalarına çıkıştıktan ve 2012’de bir kadına kötü davranışlarından sonra hesabını kapatmıştı. Ed Sheeran ise hesabını ‘insanlar kötü olduğu için’ kapatmıştı.
Twitter’ın gerektirdiği tüm strese rağmen, müzisyenlerin ‘ilgi ekonomisi’nde iyi bir yer edinip kazanç sağlamaları mümkün. Ariana Grande, Rihanna ve Lana Del Rey gibi isimler Twitter’ı ustaca kullanan isimlerden bazıları. Mitski ve Speedy Ortiz’in Sadie Dupuis’i usta bir tavırla indie rock müzisyenleri için hayatta kalma stratejileri sunarken, şarkıcı-söz yazarı Ryley Walker da son birkaç yılını serileştirilmiş bir turne yaşamı romanı yaratmak için harcadı.
Wow wow wow https://t.co/l2kCWRe4I8
— Mrs. Petty (@NICKIMINAJ) November 5, 2019
Sadece sayılara bakılırsa bile görülüyor ki, Twitter, müzikle diğer sektörlerden çok daha iç içe geçmiş durumda. Twitter’da en çok takip edilen beş hesabın dört tanesi -ve ilk 20’nin yarısı- müzisyenlerden oluşuyor. ‘Pop star’ – hayran ilişkisi Twitter’ın en iyi yaptığı işi bir üst düzeye taşıyor: tek ve görkemli bir şahsın kişisel orijinalliğine dayanan duygusal bağı güçlendirmek. Bu, milyonlarca Twitter kullanıcısının yalnızca idollerinin dijital ordusunda askerler olarak hizmet verdiği ve doğrudan temasın ya da doğrudan temas ihtimalinin her zaman mevcut olduğu tuhaf bir ortama yol açtı.
Nicki Minaj geçen yaz genç bir kadına göreceli olarak küçük bir eleştiri yaptığında, takipçileri –Barbz- kadının hesabını, e-postasını ve hatta telefonunu hakaret, ölüm tehdidi ve kızıyla ilgili kişisel bilgileri belirsizce kullanarak tehdit etti. Olaydan sonra yapılan bir röportajda Barbz, Twitter’ın göreceli anonimliğinin ve kolektif davranışının pop fandomu ne boyutta ileri taşıyabildiğinin altını çizdi. Aynı fan, düşüncelerini “Sınırı nerede çiziyoruz? Yani, ölüm kesinlikle biraz fazla. Bununla birlikte, şeytanın savunuculuğunu yapan bir zihniyete sahibim, hatta sınır dediğimiz şey bir ünlü için geniş olabilir” şeklinde belirtiyor.
‘SNAP’ BASIN BÜLTENİ
Müzisyenler birbiriyle didiştiğinde işler daha renkli hale geliyor. Didişmeler Skrillex ve Deadmau5 arasında ya da James Blake’in Hudson Mohawke’yi hedef alması şeklinde, elektronik müzisyenler arasında incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden ya da uygun festival tavrı hakkında Father John Misty ile Strand of Oaks gibi sakallı ağabeyler arasında ya da boş konuşan Azealia Banks’in Iggy Azalea’ya “Igloo Australia” şeklinde lakap takması şeklinde olabiliyor.
Belki de hepimiz gibi bu yıldızlar da sadece “Twitter Anı” (Twitter Moments) dediğimiz şeye kapılmıştır… Kullanıcıları sosyal medyada durmaksızın bir akışa maruz bırakan ve sonsuz bir ‘şimdi’ yaratan, aynı zamanda saman alevi gibi türeyen meme’leri ve sabit bir şekilde benzeri şeyleri kullanıcıya sunan anasayfada bazen minik dramalar da yaşanabiliyor. Natalie Portman ve Moby arasındaki tuhaf hikayenin basında ne kadar yer kapladığına bir örnek olarak bakabilirsiniz.
Akış, müziği ilerici sosyal hareketlerle ilişkilendirmek için de inanılmaz derecede güçlü bir araç olduğunu kanıtladı. #BlackLivesMatter 2013’te üç siyah kadın tarafından başlatılmış olsa da bir yıl sonra Ferguson Missouri’de yaşananlardan sonra hareket hızlandı. Ferguson protestolarının sembol şarkılarından biri haline gelen Lauryn Hill’in Black Rage parçası bir Twitter hesabı sayesinde bu hale gelmişti. Akış, parklarda dans eden siyahi çocukların videolarının dolaşımda olduğu kadar ölen siyahi çocukların videolarını dolaştıran bir kültürün önemli bir parçası haline geldi. Twitter çelişki, tartışma ve sosyal adalet platformundan fazlası olduğu kadar, Akış’ın bir parçası olarak da online ilgi ekonomisinin bir parçasını oluşturuyor. iTunes, Spotify, Apple Music ve Tidal dağıtım aracılarını neredeyse ortadan kaldırdı ancak Beyoncé’nin kendi adını taşıyan 2013 albümü sırasında sürekli heyecanı yukarda tutan ve eleştirel söyleme açık bir kitle için Twitter’a bağlı olduğunu unutmamak gerekir.
Yeni bir şey için coşku adresinin sanal bir alan olması belki de Twitter Müzik’in en kullanışlı özelliğidir. Beyoncé, Twitter’ı “çok sınırlayıcı” ve “çok kalabalık” bulsa da, Akış’ın sızlanan kaprislerine karşı gösterdiği ustalık, platformdaki herkese daha fazla aktivite ilhamı verdi. Beyonce’nin 2013 Super Bowl performansı, oyunun meşhur yarım saatlik karartmasından daha fazla Twitter etkinliği ateşledi ve Beyoncé’un albümüyle Twitter, ünlü yıldızın Richter ölçeği haline geldi.
Fakat yine de Twitter’ı sahne arkası yaratıcılık sürecini halka açık kimliğiyle bütünleştirmek için herkesten daha fazla kullanan kişi Kanye West idi. 2012’nin başlarında, moda endüstrisine acemi girişim denemeleri hakkında The College Dropout albümünde kullanacağı –ve sonrasında Ekim ayında hepsini sileceği- 86 tweet’lik epik bir zincir yazmıştı.
TANITIM MAKİNESİ TWITTER
Kanye, 2016 tarihli The Life of Pablo LP’sinin ardından albüm yayınlama döngüsünü muazzam kaotik yaratıcı şovlara dönüştürdü. İlk önce So Help Me God, sonra Swish ve sonra Waves geldi. Her şey yoluna girdi darken, tweet atmaya eğilimli ve reality şovlarla derinden ilişkili bir ikizini buldu. Donald Trump. Kanye, Amerikan Başkanı Trump’a olan hayranlığını belirttiğinde dev tepkiler de aldı destekler de. Susturulmaya da çalışıldı ama yine de Twitter’ı durmak bilmeyen bir tanıtım makinesi olarak kullanma konusundaki ustalığı nedeniyle Kanye popüler kültürde susturulması veya engellenmesi mümkün olmayan bir yapıya sahipti. Twitter’ın her şeyi günlük ve geçici olarak gösterdiği dönemimizde, Kanye kendisini kaçınılması mümkün olmayan bir konuma yükseltmişti.
Yıllar geçtikçe, Twitter’ın gerçekte neyi temsil ettiği noktasındaki tartışmalar başladı. Facebook, Instagram ve Snapchat gibi Twitter’ın da değeri sürekli gelişmesine bağlıydı. Birçok kullanıcı için halihazırda çalışmakta olan bir şeyi kurcalamamak gerektiğine inanıyordu ama 2013’te şirket halka açılmadan önce ciddi bir şekilde Twitter’ı iyileştirmenin ne anlama geldiğini ortaya koymaya başladı: daha fazla kullanıcı edinmek, daha fazla reklam sunmak ve gerekli olan her şekilde Twitter’da tutmak.
BİR TWEET’LE SAVAŞ VE BARIŞ
Eylül 2018’in başlarında, Dorsey, Twitter’ın kusurlu hesap verebilirlik politikaları ve platformun 2016 seçimindeki rolüyle ilgili soruları tartışmak üzere kongreye çıkarıldı. Ayrıca, geçen birkaç yıl boyunca sayısız başarısızlığı nedeniyle belirsiz doğrulama sistemini ve doğru düzgün çalışmayan taciz raporlama prosedürünü aktararak şirketindeki sayısız başarısızlığı nedeniyle durumu izah etmeye çalıştı. Konuşmasını “Twitter’ın insanların kendilerinden daha büyük şeylerle bağlantı kurmasına yardımcı olduğu ve dünyada olan tüm müthiş gelişmeleri ve bilmemiz gerekenleri aktardığına inanıyoruz” şeklinde görkemli bir dille sürdürmüştü. Aynı gün, Dorsey özür dileyen bir zincir yayınladı. Kanye ise hesabını Drake’ten geçen yaz Twitter’da gelişen Pusha-T tartışmasındaki rolünden dolayı “Önümüzdeki yedi gün içinde sevgimi göstermek ve sanatından ilham almak için sahnene geleceğim” tweet’iyle özür dilemek için kullandı.
https://www.youtube.com/watch?v=mnGDIL1Cj_k
Kanye, 2019’un başından beri faal olmayan Twitter hesabını Dorsey’in attığı “Özgür düşünce” tweet’iyle yeniden aktif hale getirdi. Varlıklı bir konumdan attığı neşeli tweet’lerle başladığı serüvene yıl sonu itibarıyla zenginliğini göstermekten bıkmış biçimde Sunday Services programının davetli sunucusu olarak arındırılmış duygularla geri dönüyordu. Programın etkinlikleri son zamanlarda alanını arttırmış olsa da aylar boyunca –bilinçli video sızdırmalarıyla birlikte- gizli yerlerde yapılıyordu. Program 7 Nisan’da Batı’nın yaldızlı Calabasas Kaliforniya yakınlarındaki Las Virgenes Canyon’da gerçekleşti. Jack Dorsey de oradaydı.