Arda Aşık
38 derecelik bir yaz akşamı, akrabanızın yazlığında uyutmayan saat sesi, Amerikan çizgi dizisi The Simpsons’ın Kesha’yı Kesha yapan parçasını bir bölüme mahsus kullandıkları intro ya da Smackdown’ın underrated ismi MVP’nin ringe çıkarken kullandığı rap şarkısı…
TikTok deyince 80’ler ve 90’lar neslinin aklına gelen bunlardı. Ta ki 3 yıl önce Çin’de Douyin ismiyle kurulup akabinde bir virüs gibi dünyayı etksi altına alan ve bizi teğet geçmeyen TikTok uygulaması hayata geçene kadar.
Kimimiz belki TikTok videolarına maruz kalıp cringe yaşamışızdır ya da birilerine sorup soruşturmuşuzdur uygulamayı. Belki de indirip kullanmayı denemişizdir ya da halihazırda kullanıyoruzdur. Kim bilir…
Ancak bir gerçek var ki TikTok hayatımızı en azından bir pasif içiciymişiz gibi etkiliyor. Kaçırma korkusu sosyal medyanın yarattığı, çağın hastalığı. Sanki herkes bir konserin, beach partinin ya da festivalin, kısacası bir şeyin parçası; siz biz hariç! İşte TikTok bu açığı çok iyi değerlendiriyor. TikTok ‘bir şeyin’ ta kendisi.
Bilmeyenler için kısaca uygulamayı açıklayalım: Arkadaki şarkıya çoğu zaman dans ve ağız hareketleriyle eşlik edilen bir 15 saniyelik video paylaşım platformu. 15 saniye olmasının sebebi ise müziklere telif ödememek. 15 saniye, bir müzik parçasının telife tabi olmaması için kullanılan maksimum süre.
Geçen yıl 500 milyon kullanıcıyı aştılar. Olmazsa olmaz araçları var: Filtreler, ses arama, düet yapma, hashtag, mesajlaşma ve yorumlama. Üstelik bedava. Hashtag’ler Twitter’dakinin aksine bir haber yakalamak için değil, bir şaka gibi eğlenceli bir akımı ya da challenge’ları bulmak için kullanılıyor. TikTok’ın da fenomenleri var.
ÖNERİLENLER
Ve tabii alışagelmiş sosyal medya mecralarına göre önde olduğu konular. Örneğin Twitter, insanların birbirlerini takip etmesinin temel olduğu bir platformdu. Ardından kullanıcıları kategorize eden algoritmalarla her bir birey için koza haline geldi. Herkes sadece görmek istediğini(!) görüyordu. Aynı durum Instagram, YouTube ve Facebook’ta da baş gösteriyor. En basitinden, üyelik açtığınız anda karşınıza önerilen insanlar çıkıyor.
TikTok’ta ise tertemiz bir sayfa açılıyor, üzerinde yazan şey ise “Sizin için.” Etkileşim kurduğunuz videolara dayalı algoritmik bir özet akışını temel alıyor. Asla materyalin dışına çıkmıyor. Aşina olduğunuz paylaşım ve kişilerle dolu bir çöplük değil. Her tarafı keşfet yüzüyle döşeli bir Instagram gibi, viral tweet’lerden oluşan bir Twitter gibi. Arkadaşınız olmadan size gönderiler sunan bir Facebook gibi.
Küçük kullanıcılar da büyükler gibi oldukça bulunabilir. Çok fazla etkileşim, arkadaş gerekmiyor. Ya da çok güzel olmanıza gerek yok. Bu partiye herkes katılabilir.
VİRAL SİLAHI
TikTok sadece dijital hayatı değil, müzik endüstrisini de değiştireceğe benziyor. Dünyanın en hızlı büyüyen uygulamalarından olan TikTok müzik üzerine kurulu. Yani ünlü olmak isteyen bir yarı profesyonel müzisyen için adeta biçilmiş kaftan.
İngiliz dancehall ve Afrobeat sanatçısı RudeBone, platformda bir challenge başlattı ve Bandana şarkısı hatrı sayılır bir üne ulaştı. Abone sayısı 4 haneli rakamlara bile ulaşamayan, YouTube’daki tıklanması 10 binleri aşamayan müzisyenin Bandana videosu yarım milyona yaklaştı.YouTube’daki bir yorum ise her şeyi özetliyor “TikTok’ta duyup da bu şarkıyı seven bir başkası var mı?”
Rapçi ikili I Love Friday’in Mia Khalifa’ya attığı diss TikTok’ta akım haline geldi ve grup adını duyurdu. Lil Nas X’in Old Town Road parçası Amerika listelerinde zirveyi bu platform sayesinde gördü.
ÇAKMA SPOTIFY
Şarkılara telif ödemeden dev haline gelen uygulama, endüstriyi değiştirme yolunda hızla ilerliyor. Platformun çatı şirketi ByteDance, Spotlight adlı bir uygulama hayata geçirecek. Sanatçılar şarkılarını yükleyecekler, tıpkı Spotify gibi. Universal Music, Sony Music ve Warner Music’in başını çektiği şirketlerle yaşanan telif pürüzü de ortadan kalkınca, TikTok ve müzik endüstrisi arasında hiçbir şey kalmayacağa benziyor. Biz şimdilik cringe yaşamaya devam edelim.