Ece ULUSUM
Bazı şarkılar sadece kulağımıza değip geçmez derimize işler, bizden bir parça olur. Müziğin bıraktığı iz, bazen bir albüm kapağının çizgilerinde, bazen bir şarkı sözünün harflerinde, bazen de bir melodinin taşıdığı duyguda gizlenir. Dövme, o bağı somutlaştırmanın en kalıcı yolu haline gelir. 6 müziksever, müziğin onlar için ne anlama geldiğini ve bu bağın nasıl bedene kazındığını anlattı.
Bu hikayeler, müziğin yalnızca kulaklarımızda değil, bedenlerimizde de yankılandığını gösteriyor. Şarkılar biter, plaklar tozlanır, konserler dağılır; ama deriye kazınan o anılar, tıpkı şarkıların yarattığı hisler gibi, zamanla silinmez.
Pink Floyd’un Genlerine İşlediği Bir Hayat
Kadıköy doğumlu 44 yaşındaki Ali Efe Çağlayan, sol kolunda Pink Floyd’un iki efsane albümünü Shine On You Crazy Diamond ve The Dark Side of the Moon’u buluşturan bir dövme taşıyor. Tasarım, albümlerin ikonik görsellerini bir araya getiriyor. “Yanılmıyorsam bir İspanyol sanatçının çizimiydi” diye hatırlıyor.
Pink Floyd’la tanışması, neredeyse doğumuna kadar gidiyor. “Henüz bir bebekken, babam beni favori grubu Pink Floyd’un o hüzünlü melodisiyle uyuturdu. Belki de müziği ruhuma değil, doğrudan genlerime işledi” diyor. Çocukluğu, evin tozlu plak raflarının arasında geçmiş. İlk gençliğine adım attığında, kendini çoktan “bir Floydian” olarak tanımlamaya başlamış bile.
Shine On You Crazy Diamond, onun için yalnızca bir şarkı değil, “hayatın başlangıç müziği” diyor ve devam ediyor: “Ne zaman dinlesem, dünyaya ait her şeyi susturup sadece var olduğumu hissedebiliyorum. Ruhumdaki parıltıyı bana yeniden hatırlatıyor ve sessizce ‘devam et’ diyor.”
2016’da bu tasarımı gördüğünde hiç düşünmeden dövmeciye gitmiş. Küçük bir çatı katında sürekli mola veren bir dövmecinin eseriymiş. “İlk dövmemdi ve uzun sürmüştü” diyor gülerek. Grup dövmeni görseydi ne olurdu diye sorunca Çağlayan, “Grubun dövmemi görmesi güzel olurdu. Belki bu yazı sayesinde görürler. Ben de onlara ruhumdaki parıltıyı bana hatırlattıkları için teşekkür ederim” diyor.
Bir Rus Bestecinin Yasını Taşımak
Müzik yazarı ve içerik yöneticisi Andaç Üzel’in sağ kolunun iç kısmında “Op. 67” yazıyor. Bu, Dmitri Şostakoviç’in Opus 67 No. 2 Piyanolu Üçlü’süne bir selam. Andaç, eserin özellikle üçüncü bölümüne hayran: “Orada eski bir geleneksel motif var. Şostakoviç bunu çok sevmiş olacak ki 8 Numaralı Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nde de kullanmış.”
Besteci, bu eseri İkinci Dünya Savaşı sırasında, Alman birliklerinin geri çekilmesinin ardından gördüğü acı dolu sahnelerden etkilenerek yazmış. Aynı zamanda yakın dostu Ivan Sollertinski’nin ölümünün yasını tutuyormuş. Andaç, yıllar sonra bu eserde kendi hayatıyla da bir paralellik bulmuş: “Sevdiğim bir arkadaşımı 6 Şubat depremlerinde kaybettim. O yüzden artık bu dövme sadece müzikal bir beğeninin değil, kişisel bir yasın da simgesi.”
Dövmeyi, yakın arkadaşı olan dövme sanatçısı Reysi’ye yaptırmış. “Onun şahane bir köpeği var, kapıda üzerime zıpladı. Biz Reysi’yle sohbet ettik, yanımdaki arkadaşım ‘sen dövme yaptırmak için fazla beyefendi görünüyorsun’ diye şaka yaptı. Dövme bitince Reysi birkaç fotoğraf çekti. Bana göre dövme yaptırırken yaşadığınız her şey özel. O gün bedeninize işlenen şey, sizinle birlikte soluk alıyor.”
Peki besteci bu dövmeyi görebilseydi? Andaç hemen yanıtlıyor:“Yani Şostakoviç’in dövme yaptırmakla ilgili görüşlerini bilemezdim elbet, belki şiddetle karşı çıkardı. Ama yine de görmesini isterdim. Bolca da teşekkür ederdim.”
Led Zeppelin ve Özgürlüğün Sembolü
Müzik aşığı babası ve bas gitar çalan abisi ile büyüyen Kadıköylü bir müziksever Ece Çağlayan. İlk dövmesi için uzun yıllar beklemiş. Sembolü başından beri belliydi: Led Zeppelin’in bas gitaristi John Paul Jones’un imzası yerine seçtiği mistik Triquetra. “Doğduğumdan beri evde Pink Floyd, Led Zeppelin, The Doors, Deep Purple çalardı” diyor.
Rock müziği “gerçek bir özgürlük” olarak tanımlıyor: “Kafam karışık olsa da mutsuz olsam da neşeli olsam da müzik hep aklımın arka fonunda benimle. Rock ise ait olduğum, yaşadığım anı hissettiren bir alan.”
Dövmeyi yaptırma fikri hep aklında olsa da, “çok acır” ya da “pişman olursun” diyenlerin etkisiyle ertelemiş. “Açıkçası hiç acımadı, çok da güzel oldu” diyerek gülüyor. Sonunda dövme sanatçısına sembolü gösterdiğinde, kendisine özel dokunuşlar eklemeye karar vermişler. “Mükemmeldi. Sonunda benimleydi ve ölümsüzdü bedenimde. Sembolün birçok anlamı var ama ben en çok ruhu, doğayı, varoluşu simgelemesini seviyorum. Bazen de ailemi hatırlatıyor.”
Peki ya dövmesi şarkıların sahibi görebilseydi? “İsterdim ama modernize bir tasarım olduğu için beğeneceğinden biraz endişeliyim. Bence en anlamlı sembollerden biri seçmiş. Aynı şekilde hayatta bir imzan olsun, bu sembolle anılacaksın deseler ben de onu seçerdim ve seçtim” diyor Ece.
Bir Cümledeki Özgürlük
Editörümüz Zeynep Toker’in kolunda sade ama güçlü bir cümle var: “zihnimiz özgür.” Bu söz, Ezhel’in şarkı sözlerinden biri değil aslında, ama 2018’de bir Spotify kapak görselinde gördüğünde zihninde yer etmiş. “Sözün durduğu yer, fontu, bütün havası çok etkileyiciydi. İlk gördüğümde ‘bu benim cümlem’ dedim” diye anlatıyor.
Bu fikir, ülke gündeminin ağırlaştığı, yasakların ve kapatmaların arttığı bir dönemde olgunlaşmış. “O dönem kendimi sık sık bir şeyleri eleştirdikten sonra bu sözü söylerken buluyordum. Hani insan bazen kendi kendine ‘bu işin sonu nereye varacak’ diye düşünüp duvara tosluyor ya… O anlarda bu cümle, bir çıkış kapısı gibiydi.”

Zeynep’in attığı story. Ezhel’in Spotify kapak görseli, 2018.
Bir akşam haberleri okurken yine o duygunun üzerine, hiç plan yapmadan randevu almış ve çok kısa süre içinde dövmeyi yaptırmış. Dövmeyi yapan sanatçı Çağrı Durmaz, onun gazetecilik mezunu olduğunu öğrenince gülerek “neden yaptırdığını şimdi anladım” demiş.
Zeynep, dövmesini Ezhel’e gösterme şansı da bulmuş: “Sözün benim için ifade ettiği anlamı anlattım. Çok içten dinledi, yarı utangaç bir şekilde gülümsedi, bana teşekkür etti ve sarıldı. O an, bu sözün sadece bana değil, ona da bir şey ifade ettiğini hissettim.”
Lana Del Rey’in 16 Saatlik Portresi
Eski Binicilik Milli Takımı sporcusu Selim Seven, askerdeyken tanıştığı Lana Del Rey’i kolunda taşıyor. “O yıl Lana Del Rey ilk çıkışını yapmıştı. Born to Die klibi sürekli yayınlanırdı ve biz ağzımız açık izlerdik.” Askerlik bitince onu dinlemek için New York’a bile gitmiş.
Dövmeyi ise tamamen tesadüfen yaptırmış. Başka bir karakterin portresini yaptırırken, sanatçısına “gün batımı ve palmiyelerin önünde güzel bir kadın portresi” istediğini söylemiş. Fotoğraf olarak Lana’yı gösterince, sanatçının eşi bir saat içinde tasarımı getirmiş. “Heyecanla onayladım. Dövme tam 16 saat sürdü,” diyor. Ardından gülüyor: “Sanatçının bu dövmeyi üzerimde olmasa da fotoğrafını görmesini isterdim. Ancak bir anda karşılaşsak beni stalker tarzı biri sanıp ürkeceğini tahmin ediyorum!”
Beatles’ın Bedeninde Kalan İzleri
Menajer Nisan Turgul, dövmelerini anlatırken gülümsüyor: “Beatles, vücudumda iz bırakan tek sanatçı diyebilirim.” İlk Beatles dövmesini, doğum gününde Halil’in (Çalık) hediyesi olarak yaptırmış. Strawberry Fields Forever şarkısındaki “Living is easy with eyes closed” sözleri, ense kökünde yerini almış. “O cümle, her şeyi daha hafife almayı, gözünü kapatıp nefes alabilmeyi hatırlatıyor. Dövme olarak taşıdığım günden beri, hayatımda dönüm noktalarına eşlik etti.”
Zaman içinde Beatles izleri bedeninde çoğalmış. Bir gün, henüz pek tanınmayan dövme sanatçısı Barış Yeşilbaş’ın elinden Here Comes the Sun notalarını yaptırmış. “Hayatıma o zaman bir ışık gerekiyordu, o şarkı bana tam olarak bunu hissettiriyordu” diyor. Sonra 2015’te annesi ona köpeği Jude’u hediye etmiş. Yıllar sonra, 2022’de yine annesinden doğum günü hediyesi olarak, hem Jude’un yüzünü hem de Hey Jude sözlerini bir araya getiren özel bir kompozisyon dövmesi yaptırmış. “Annemin hediyesi, hayatımda en çok sevdiğim iki şeyi Jude’u ve Beatles’ı tek bir yerde buluşturdu. Artık kolumda gördüğümde, hem ailemi hem müziği hem de sevgiyi hissediyorum.”
Beatles’la tanışması, eski bir erkek arkadaşı sayesinde olmuş ama asıl bağ, New York’ta okuduğu dönemde kurulmuş. “Bir dönem New York’ta tek başıma yaşarken, hem hayatımın içinde hem de kafamın içinde çektiğim klibin fon müziği gibiydi Beatles. Bir yerden bir yere yürürken, fonda hep onlar çalardı. Erkek arkadaşım gitti, Beatles vücudumda kaldı.”
Onun için Beatles’ı sevmek, sadece şarkılarını bilmek değil, müzikal evrimlerini anlamak. “Grubun kurulduğu ilk andan, son anına kadar geçirdiği dönüşümü fark ettikçe, yıllar sonra başka müzisyenlerin eserlerinde bıraktıkları izleri gördükçe, yaptıklarının zamanın ötesinde olduğunu anlıyorsun. Onları tanıdıkça, hayranlık ve saygı dışında başka bir şey hissetmek mümkün olmuyor.” Çokça dövmesi olduğu için, “Şu an dışarıdan bakıldığında bazen Noel ağacı gibi hissediyorum, eğlenceli ve benim istediğim gibi süslenmiş halde” diyor.
Nisan’ın Beatles’a söylemek istediği söz, John Lennon’ın 30 Ocak 1969’da Apple Corps binasının terasındaki efsanevi son konserde söylediği cümleden ilham alıyor: “Umarım audition’ı geçebilmişizdir.” Nisan’ın yanıtı ise net: “Tebrikler… Audition’ı geçtiniz. Sahne artık sonsuza kadar sizin. Çünkü bir sanatçının kendini dünyaya anlatma çabasının ne kadar kırılgan ve cesaret isteyen bir şey olduğunu her gün mesleğimde yeniden görüyorum. Bana yaşattığınız her duygu için… ve yalnızlıkta eşlik ettiğiniz her an için… derin bir teşekkür borçluyum.”