YENİ DALGA
Esra GÜNDOĞDU
@esragundogdu

Alternatif, kalıplara sığmayan, her an her şeyin mümkün olduğu müzik deyince söz mutlaka, çok değil, bundan 20 yıl önce sessiz sedasız dağılan bir kült gruba geliyor: Neutral Milk Hotel. İçinde Neutral kelimesi geçen bildiğim tek grup olan NMH, 1998’de tam da adını billboard’lara parlak harflerle yazdırmaya başlamışken sessizce, bir açıklama yapmaksızın ortalıktan kayboldu. Bu, gelmiş geçmiş en kült gruplardan Neutral Milk Hotel’in zamansız ve boyutlar arası müziğine bir saygı duruşu yazısıdır. 20 senedir yeni tek bir şarkı yapmayan bu grubu size burada, Yeni Dalga’da anlatıyor olmaktan mutluluk duyuyorum, başlayalım.

Gruba ruhunu veren Jeff Mangum, 1970 yılında Louisiana’da doğmuş bir akrep burcu erkeği. Onu müziğe götüren yola lise arkadaşları Robert Schneider, Will Cullen Hart ve Bill Doss ile çıkmış. Elephant 6 adını verdikleri müzik kolektifini kurmuşlar. Jeff bu kolektifin çatısında, 80’lerin sonunda, o zamanlar Milk adıyla, NMH kadrosuyla ilk şarkılarını yayınlamaya başlamış. Bu ekibi özel yapan şeyi şimdi açık açık görebiliyoruz: Evde, sokakta, nerde olursa kayıt yapma ve lo-fi seslere olan merakları. Nitekim NMH’in ilk kayıtlarında bu tutku ve keşifler, seslerden yaptıkları kolajlarla gözlemlenebilir.

‘HİÇBİR ŞEY OLMAMAK NE İLGİNÇ’

1996’da ilk albümleri On Avery Island’ı yayındığında, dünya Mangum’um alışılagelmişin dışında şarkı sözü yazarlığıyla nihayet tanışıyor. Minutemen, John Cage gibi 60’ların saykedelik sound’larına hayran olduğu bilinen Mangum’un tam olarak buralardan ilham alıyor. 1988’de grup için olanlar oluyor, Pitchfork’un gelmiş geçmiş en sevdiği albümlerini çıkarıyorlar: Aeroplane Over The Sea.

Bu 11 şarkılık bu albümle ilgili günlerce konuşabilirim. 39 dakika boyunca rüyalar, lo-fi keşifler, saykedelik gitarlar, beklenmedik anlarda sizi uçuran trompetlerle, kendinizle bağdaştırmakta zorluk çektiğiniz ama içine düştüğünüz şarkı sözleriyle, dakika dakika incelenecek bir albüm. Bu albüme çalışırken Mangum, Anne Frank’in günlüğünü okumuş ve albüme adını da veren The Aeroplane Over the Sea, Holland 1945, Know Your Enemies de dahil olmak üzere, şarkıların çoğunu onun için yazmış. Hatta Anne Frank’in hayaletiyle ilgili bir şarkısı bile var.

King Of Carrot Flowers Pt. 1, bence gelmiş gelmiş en iyi albüm ilk şarkılarından biridir. Tertemiz bir akustik gitar, Mangum’un kucaklayan vokali ve ona peşi sıra eşlik edip bahar rüzgarları estiren bir mızıka solosu. Grubun müziğinin ilk albümden sonra değişen yüzüne ilişkin harika bir örnek. 2. şarkı King Of Carrot Flowers Pt. 2 ve 3 ise ‘I love you Jesus Christ’ diye bas bas bağıran bir Jeff, bizi yine bambaşka bir bakış açısıyla buluşturuyor. Şu söz mesela Tumblr’da zamanında ne kadar çok paylaşılmıştı: ‘How strange to be anything at all’, hiçbir şey olmamak ne ilginç. İlginçtir Jeff’cim. Herhalde Pitchfork’un da bu kadar çok sevdiği başka bir grup yoktur. Tam olarak 10 puan verdikleri Aeroplane Over The Sea için hazırladıkları videoyu mutlaka izlemelisiniz.

REM’LE TURNEYİ İSTEMEMİŞLER

Albümden hemen sonra NMH, 1998 boyunca büyük bir Kuzey Amerika ve Avrupa turnesine çıkmış. Deli gibi çalıp, dünyanın yarısını gezdikten sonra, üstelik ciddi ciddi bilinmeye başladıkları noktada, Jeff kendini aniden piyasadan çekmiş. Bir süre sonra 1999’da REM’in solisti Michael Stipe bir konserlerinde ön grup olmaları için defalarca teklifte bulunmuş ama Jeff istememiş. Komplo teorilerinin, hayranlarının meraklı araştırmalarının eşliğinde, sessizlikle geçen yaklaşık 3 yılın ardından Jeff’in sürece ilişkin önemli ve dikkat edilmesi gereken iki açıklaması var. 2001’de e6townhall’de yayınladığı yazı ve 2002’de Pitchfork’a verdiği röportaj.

Sonuç ikisinde de aynı, Mangum popüler olmak istemiyor. Bir röportajında: “Grupların ve şarkıcıların bu popüler olmak istememe tribini anlamıyorum. İstemiyorsan olmayabilirsin, eğer röportaj yapmayı sevmiyorsan yapmazsın, olur biter” demiş ki yaptığı tam olarak buydu. Sonra duyduk ki kendini ‘field recording’ denen, dış mekanda günlük sesler kaydetme işine iyice kaptırmış. Çok sevdiği Bulgar müziğinde derinleşmek için yakın arkadaşıyla birlikte Bulgaristan’a Romanya’ya müzik festivallerine gitmiş. Ama forumda yazdığı açıklamada kronik bir yorgunluğa kapıldığını, bunun da devamında kronik bir bunalımı getirdiğini söylüyor.

Dediğim gibi, oldukça bireysel ve özel hayatına düşkün biri olan Jeff için popülarite, yolda onu izleyen, aslında ona imrenen ona benzemek isteyen gençlerin olması, hiç güzel değilmiş. O cayır cayır çalışan kafası, saykedelik şarkı yazma yetenekleri ve ne yazık ki psikolojik süreci yüzünden birçok insan onun için “Modern Zamanların Syd Barrett’i” yakıştırmasını yapıyor. Grubun isminin neden Neutral Milk Hotel olduğuna ilişkin de ser verip sır vermiyor. Bunu da kendine saklıyor Jeff’cim.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

@neutralmilkhotel’in paylaştığı bir gönderi ()

CANLI DİNLEYEBİLSEK…

2010’lu yıllarda bazı hayır işleri için tekrar bir araya gelip konser veren grup, asla bir birleşmeye ışık yakmadı, yakmıyor, eminim de yakmayacak. YouTube’da bile o kadar az canlı kayıtları var ki insan merak etmeden edemiyor, onları Salon’da Babylon’da bir yerde dinlemek nasıl olurdu? Güzel olurdu elbette… Peşi sıra gelen Beirut, Arcade Fire gibi grupları derinden etkilemiş NMH’in alternatif müziğe etkilerini hâlâ net bir şekilde duyabiliyoruz, grup artık tam anlamıyla başkalarının şarkılarında yaşıyor. Jeff, New York’ta film yapımcısı karısıyla birlikte yaşıyor, vegan besleniyor ve insanların kendisiyle ilgili düşündüklerini, müzikal beklentilerini asla kafasına takmıyor. Şu dünyada her şey mümkün, ben de bir gün Aeroplane Over The Sea albümünü canlı dinleyebilme dileğimi gökyüzüne uçuruyorum.