Ece Ulusum
@eceulusum

Sevdiğiniz bir grubun albüm çıkarmasını beklemek tatlı bir heyecan ancak süreç uzadıkça ister istemez biraz canınız sıkılıyor… Ancak albüm olmasa bile sıklıkla konser veriyorsa, müziğiyle sarılıp kaynaşıyorsanız, merakınız yeniden harlanıyor. BaBa ZuLa’nın albümünü beklemek bizim için böyle bir süreçti. Az değil, 5 yıl…

BaBa ZuLa’nın Murat Ertel yapımcılığındaki Derin Derin adlı onuncu albümü yayınlandı. Yine şarkı sözlerinden kapak tasarımına her detayı düşünülmüş. Hayat döngüsüne vurgular yapan albümde 4 yaşındaki çocuğun salıncak mutluluğundan 92 yaşındaki bir ustanın tecrübesine varan dokunuşlar var. Tam anlamıyla koleksiyonluk. Döne döne dinleyeceğimiz, ilk fırsatta da sahnelerde izleyeceğimiz bir albüm.

Albümü duyar duymaz röportaj istedik. Murat Ertel yurt dışında olduğundan tüm sorularımızı ses kaydı atarak samimiyetle yanıtladı. E-postasındaki imzasında yer alan nazar boncuğu emojisiyle de gülümsetti. Kültürümüzü müziği, duruşu ve kostümlerinin yanı sıra dijital dünyada da temsil ettiği açık. Çok uzatmayalım, Ertel’le denizaşırı röportajımız…

❏ 10’uncu albümünüzü heyecanla bekliyorduk. 5 yıldan sonra kimi dinleyicileriniz bir albüm gelmeyeceğini düşünüyordu. Niçin albüm sürecini bu kadar uzun tuttunuz?

5 senedir yeni albüm yapmadık, doğru ama 2017’de XX adında derleme bir albüm yaptık. Çok zamanımızı aldı. Bütün arşive daldım, çeşitli formatlardaki analog ve dijital kayıtları inceledim. Daha önce yayınlanmamış 30 kadar parça seçtim. Görsel karşılıklarını da aradım. 20 yılın müzikal bir muhasebesini tuttuk.

Bu 5 yılda da dünyanın her tarafında yaklaşık yüz konser oldu. Bunların dışında farklı proje ve sanatçıyla çaldığımı da düşünürsek, albüm için konsantrasyon bulmaya zaman yoktu. Menajerimiz Ahmetcan Taşdemir’le aldığımız bir kararla albüm yapmak için 5 ay turne yapmadık. Tabii ki daha önce hazırlanmış parçalar vardı ama böyle bir süreçten geçtik.

Bir daha albüm yapmamak bizim için acı olur, hatta grubun sonu olur. Yıllarca yeni beste ve albüm yapmadan yaşayan gruplar var ama ben mirastan yiyerek yaşamak istemem. Yeni albüm yeni kan demek, bu yüzden çok heyecanlıyım şu anda.

❏ Tekli olarak şarkılar yayınlayarak dinleyici nabzını yokladınız. Yorumlar nasıldı?

Önce remiks yayınladık. Normalde tam tersini yapmanız bekleniyor. Tekliler çok güzel eleştiriler aldı. Sınırlı sayıda plak basmıştık, tamamen tükendi. Biz turnelerde plak da satıyoruz, ilk partinin çıkmasından sonra iki hafta geçmeden ikinci partiyi istememiz gerekti. Plak şirketi tükendiğini söyleyince çok şaşırdık, elimizde kalanları satmayıp aramızda bölüştük. Uzunçalar büyüklüğünde ama 45’lik olan bu EP’leri plak koleksiyonlarında görüyordum ama bizimde yoktu.

❏ Albüme şarkıları seçim süreci nasıldı?

XX’i bitirdikten sonra, elimizde birçok şarkı vardı. Son albümden beri 6-7 filme, birtakım belgesel ve tiyatro oyunlarına müzik yaptık. Bu yaptığımız müzikler çok güçlü ve ayrık duruyordu. Bunları albüm için kullanmaya karar verdik ve enstrümantal parçaların tamamı oluştu.

BaBa ZuLa olarak doğaya çok meraklı ve canlılar arası ilişkiye özen gösterilmesi gerektiğini düşünen bir grubuz. Bu yüzden bu belgeselin önemi bizim için büyük. Sözlü parçaların ikisini grupla besteledik, sözlerini ben yazdım. Canlı kaydedildi. Diğer parçalar da tamamen farklı, benim ve ailemin parçaları diyebilirim.

Biri eşim Esma Ertel’le yaptığımız bir şarkı, Haller Yollar. Biri 4 yaşındaki oğlum Arel Ertel’le yaptığımız Salıncaksın parçası. Arel’i salıncakta sallarken bana söylediği bir şarkıdan esinle çalışarak bu besteyi yaptım. Diğeri, yine eşime yazdığım Kızıl Gözlüm isimli aşk şarkısı. Planlamadım, doğdular ve albümde yerlerini buldular.

❏ Sound olarak nasıl bir yol izlediniz?

BaBa ZuLa’nın oturmuş, dinleyiciye tanıdık gelen bir tınısı var. 23 yılda belli bir sound oturttuğumuzu söyleyebilirim. Ama her albüm biraz daha değişik. BaBa ZuLa’da elektronik ve akustik ögelerin dengesi var. Birçok insan yalnızca elektronik ya da akustik yapıyor. Oysa dünyamızda elektroniğin, makinelerin, insanların ve canlıların bir dengesi var.

Diğer parçalarımızdan teknik olarak en büyük ayrışma özellikle Salıncaksın ve Kızıl Gözlüm parçalarında. Armonik yapı diğerlerinden farklı. Daha karmaşık bir yapıyı ilk defa gruba soktum. Öncekilerde rock’n roll mantığında birkaç akoru aşmayan bir armoni peşindeydik. Şimdi daha fazla akor kullandık, kendi içimizde ufak bir devrim gibi.

Yine kendimize ait ve coğrafi alarak mirasını aldığımız makamlar devam ediyor. Tını olarak da, özellikle elektro saz ve elektro baritone udun birleşmesi bence çok ilginç. Şu anki dörtlü form, BaBa ZuLa’nın en sevdiğim formasyonunu getirdi. Şu anki BaBa ZuLa’nın canlı hali 23 yıllık hayatımızın en güzel tınısına sahip.

❏ Albüm için şöyle bir açıklama var: “Ötelenen kültürlerin, hayata kattığı anlamları ve bu anlamların oluşturduğu döngüyü anlatıyor.” Bu döngü içinde olduğunuzu siz nasıl kanaat getirdiniz ve müziğinize taşıdınız?

BaBa ZuLa her zaman ötelenenlerin, itilenlerin yanında ve güç sarhoşluğuyla kendini kaybedenlerin karşısında olmuştur. Biz her zaman kadınların, farklı cinsel tercihleri olan insanların, farklı dinsel tercihlerini olan insanların, fikir özgürlüğünün, çocuk haklarının savunucuları oldu. Gerek müziğimizde, gerek hayatımızda…

Ötelenen kültür ve duruşlar var, bu da egemen anlayışa ters düşen her şey demek aslında. Dilsel, dinsel, ırksal baskılar kesinlikle var. Ama bu toplumun ve kültürün içinden çok kıymetli şeyler de çıkıyor. Bu hazinelerden biri de aşık kültürü.

Popüler kültürü geçin, kendi kültürümüz içinde bile ne yazık ki yok sayılıyor. Çünkü aşıklar gerçeği söyleyen insanlar ve toplum tarafından da benimseniyor. Bence bundan korkuluyor. Bu kültürün içinde olduğumuz halde o insanları hatırlamıyoruz. BaBa ZuLa bunları bize ve size, hepimize hatırlatan bir grup. Giydikleri kıyafetlerden söyledikleri sözlere ve çaldıkları enstrümanlara kadar.

derin derin albümünün kapağı.

❏ Albüm kapağının hikayesi nedir?

BaBa ZuLa her zaman estetiğe çok önem vermiş bir gruptur. Kostümlerimizden albüm kapaklarına kadar… Albüm görseli çok güçlü. Babam Mengü Ertel uluslararası bir grafik sanatçısıydı ve ondan çok etkilendim. Albümde en belirli olan şey buydu. 23 senede babamdan hiçbir şey kullanmadığımı acıyla fark ettim. Bunun üzerine büyük bir hevesle ondan bir şeyi albümde kullanmak istedim.

Eşim Esma Ertel’le pek çok albümün sanat yönetmenliğini yaptık, bu da onlardandı. Babamın iki işini aldık ve birleştirdik. Sonra Esma renkli yaprakları ekledi. Dünyanın yaşayan en önemli kaligraflarından Ethem Çalışkan, babamın çok iyi bir dostuydu. Pek çok işi beraber yaptılar. Eşim, tasarladığım BaBa ZuLa logosunu onun yorumlamasını ve albüm adını yazmasını önerdi.

Ethem Çalışkan’a gittik, bu yazıları kendi tarzıyla yorumladı. Böylece Mengü Ertel ve Ethem Çalışkan bir kez daha birleşmiş oldu. Kapakta kullanılan fotoğraflar da çok ilginç. Fotoğraflar 1851 Stüdio’da 150 yıllık bir objektif ve 200 yıllık bir teknikle çekildi.

❏ Evet, bir de fotoğraf var. Bu fikir nereden çıktı?

Mengü Ertel’in oğlu olarak, doğduğum andan itibaren kendimi sanat dünyasının içinde buldum ve farklı sanat disiplinleriyle uğraşan pek çok dostum var. Bir üstadtan bahsetmek istiyorum, Süleyman Saim Tekcan. Türkiye’nin tek grafik müzesi İmoga’nın başında olan, önemli bir sanatçı. Kendisi babamı yitirdikten sonra da bize olan desteğini esirgemedi.
Onun rehberliğinde ve yardımlarıyla pek çok üretimde bulunduk, pek çok insanla tanıştık.

Bir gün “Benim bir fotoğrafımı çektiler, mutlaka senin de çekilmeni istiyorum” dedi ve bizi 1851 Studio’yla tanıştırdı. Orada Kerim Süner’le tanıştık. Benim ve ailemin fotoğraflarını çekti. Bu, körüklü bir fotoğraf makinesi ve 150 yıllık bir objektifle yapılan bir çalışmaydı. Film, camın üzerine gümüş ve yumurta akı gibi çeşitli maddelerden oluşan bir karışımın üzerine çekiliyor ve tek bir fotoğraf için saatlerce uğraşmak gerek. Çok hoşuma gitti, BaBa ZuLa için de yapmak istedim. Diğer fotoğraflara benzemeyen, çok özgün bir çalışma oldu.

❏ Bir klip olacak mı?

Olacak, hatta birden fazla yapmak istiyoruz. Birçok görsel karşılık var bu albümde, bu çağırıyor aslında kendine. Bir klibimiz var, o da Kervan Yolda için yapıldı. Hatta hem albüm hali hem de remiksi için klip var. Yönetmeni, arkadaşımız Cenk Kaptan. Kendisi sanatımızı yakından takip eden ve uzun zamandır çalıştığımız bir sanatçı. 2009’da Kökler albümü için yaptığımız Abbasağa Parkı için çok güzel bir klip yapmıştı bize.

Bu albüm için de Kervan Yolda için iki klip yaptı, üstelik kendi icadı olan Mixart diye bir oluşumda yer aldık. O da çok ilginç bir durum, sanatçılarla beraber çalışarak kanal kanal sample’lar alınıyor. Sonra bu loop’larla Mixart kanalında izleyicilerin sevdikleri müzisyenlerin parçalarını çok kolay, çocukların yapabileceği bir şekilde yeniden yorumlaması sağlanıyor. Yani siz şimdi Mixart’a gidip BaBa ZuLa’nın Kervan Yolda parçasını istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz.

❏ Plak şirketiniz Glitterbeat Records. Yurt dışından bir plak şirketiyle çalışıyorsunuz. Glitterbeat ile çalışmanın avantajları arasında yurt dışı müzik basınına şarkılarınızı doğru şekilde servis etmeleri var. Başka konforları neler?

Glitterbeat çok iyi, hızlı yükselen ve yıldız bir şirket. Küçük olmalarına rağmen 5 senedir Womex Fuarı’nda en iyi plak şirketi ödülünü alıyor. İleriyi çok gören bir şirket. Bu yüzden tüm dünyanın gözü üstünde. Hangi sanatçılarla çalışacaklar, sanatçılar ne yapacak diye herkes bir bakıyor. Önemli ve gurur veren bir durum. Orada çalıştığınız zaman, önde gelen eleştirmenler sizi mutlaka dinliyor yani. Çok fazla düşündüğüm bir konu değil aslında, müziğe daha fazla konsantre oluyorum.

❏ Siz hep sahnelerdeydiniz. Yeni albümünüzle birlikte bir turne başlayacak mı?

Biz hep sahnelerdeydik, evet. Dediğim gibi, bu albüm için 5 ay ara verdik. Bu sürede de tamamen durmadı konserler, ayda ortalama 2-3 konser yaptık. Bizim için ara buydu! (Gülüyor.) Şimdi sıkı turneler geliyor. Genelde Avrupa ağırlıklı ama dünyanın pek çok yerinde sahnede olacağız.

❏ Turne söz konusuyken, Avrupa’da birçok grubun turne yolculuklarından belgeseller yapılıyor. Sizin böyle bir projeniz olacak mı ya da düşünür müsünüz?

Turne belgeseli bir yol ve yapım masrafı demek! Bunu karşılayacak durumda değiliz şu anda. Bir minibüsümüz var, ancak sığıyoruz. Eşyalarımızı kendimiz taşıyoruz. Belgesel için en az iki kişinin olacağını düşünürsek, bu kişilerin yol, yemek, konaklama gibi masrafları bizim için zor. Ama Brezilyalı yönetmen Adriana Cordelio ile bir BaBa ZuLa belgeseli üzerinde çalışıyoruz.

Published On: 19 Ekim 2019Categories: RöportajTags: , , , , ,