Avustralyalı moda tasarımcısı Katie Perry, dünyaca ünlü pop yıldızı Katy Perry’nin (gerçek adıyla Katheryn Hudson) kendi adını taşıyan markasını giyim ürünlerinde kullanarak ticari marka haklarını ihlal ettiği iddiasıyla başlattığı hukuk mücadelesini Avustralya Yüksek Mahkemesi’ne taşıyor. Yıllardır süren ve farklı mahkemelerde karışık sonuçlar doğuran dava, şöhretin marka hakları üzerindeki etkisine dair önemli bir emsal teşkil edebilir.
Bir İsim, İki Kariyer, Yıllardır Süren Bir Anlaşmazlık
Her şey yaklaşık yirmi yıl önce, iki Katie Perry’nin yolları kesişmeden başladı. Avustralyalı tasarımcı Katie Perry, kendi doğum adıyla 2007’de tam zamanlı olarak moda markası üzerinde çalışmaya başladı, 2008’de marka başvurusunu yaptı ve 2009’da tescil ettirdi. Ancak bu sırada, Katheryn Hudson adıyla doğan Amerikalı şarkıcı, sahne adı olarak Katy Perry’yi seçmiş ve 2008’de “I Kissed a Girl” şarkısıyla küresel bir yıldıza dönüşmüştü.
Sorun, şarkıcı Katy Perry’nin Avustralya’da da büyük bir üne kavuşması ve özellikle 2014’teki turnesi sırasında kendi adıyla giyim ürünleri satmasıyla başladı. Tasarımcı Katie Perry, bu durumun kendi tescilli markasının ihlali olduğunu iddia ederek on yıl sonra şarkıcıya dava açtı. Tasarımcı, şarkıcının temsilcilerinin 2008’de kendisinden isim kullanımı için onay istediklerini ancak hiçbir zaman resmi bir teklif almadığını da belirtiyor.
Mahkemelerde Bir Aşağı, Bir Yukarı
Tasarımcı Katie Perry, ilk davayı Nisan 2023’te kazandı. Yargıç, şarkıcının, tasarımcının markasını tescil ettirdiği 2008 yılında Avustralya’da yeterli bir itibara sahip olmadığına ve bu nedenle giyim ürünleri için Katie Perry adı üzerinde üstün bir hak iddia edemeyeceğine karar verdi. Şarkıcının Avustralya turnesinde sattığı giysilerin, tasarımcının markasını ihlal ettiğine hükmetti.
Ancak bu karar, geçtiğimiz yıl bir temyiz mahkemesi tarafından bozuldu. Temyiz mahkemesi yargıçları, şarkıcının 2008 itibarıyla Avustralya’da, tasarımcının marka tescilini engelleyecek kadar bir itibara sahip olduğunu savundu. Hatta daha sonraki bir duruşmada farklı bir yargıç, bu gerekçeyle tasarımcının orijinal markasının en başta hiç verilmemesi gerektiğine karar vererek markayı iptal etti. Bu durum, hukuki bir karmaşaya yol açtı: Bir yandan şarkıcının itibarı tescili engelliyor denirken, diğer yandan tasarımcının tescili ilk başta nasıl aldığı sorusu havada kalıyordu.
Şöhretin Sınırları ve Hukuki Belirsizlik
Bu dava, sadece iki Perry arasındaki bir anlaşmazlık olmanın ötesinde, ünlülerin marka haklarının ne kadar geniş yorumlanabileceğine dair önemli soruları gündeme getiriyor. Temyiz mahkemesinin kararı, bir ünlünün itibarının, ana faaliyet alanı (müzik gibi) dışındaki ürün kategorilerine (giyim, parfüm vb.) otomatik olarak uzanıp uzanmadığı konusunda bir belirsizlik yarattı. Bazı uzmanlar, temyiz mahkemesinin muhakemesini sorgulayarak, bu yaklaşımın ünlüleri markalarını her olası kategori için lisanslamaya teşvik edebileceğini ve bunun da yeni çatışmalara yol açabileceğini öne sürdü. Yargıç Simon Stewart’ın da belirttiği gibi, kararda yıldızın itibarının daha büyük olduğuna ve bu nedenle marka hakkının süresiz olarak genişleyip para kazanılabileceğine dair örtük bir değerlendirme varmış gibi görünüyordu. Federal Mahkeme Yargıcı Matthew Darke ise temyiz mahkemesinin hatalar yapmış olabileceğini kabul etmekle birlikte, davanın daha geniş sonuçları olan temel bir hukuki sorunu gündeme getirmediğini belirtti.
Son Durak: Yüksek Mahkeme
Tüm bu karmaşık süreç ve çelişkili kararların ardından, tasarımcı Katie Perry şimdi davayı ülkenin en yüksek mahkemesi olan Avustralya Yüksek Mahkemesi’ne taşıyor. Tasarımcının umudu, Yüksek Mahkeme’nin davayı kabul etmesi ve şarkıcı Katy Perry’nin, tasarımcının markasını ilk tescil ettirdiği sırada Avustralya’da gerçekten bir itibarı olup olmadığını ve bu şöhretin marka haklarını ne ölçüde etkilediğini netleştirmesi. Yüksek Mahkeme’nin davayı görüşüp görüşmeyeceği henüz belli değil, ancak vereceği karar, Avustralya’da ünlülerin ticari markalarının yerel işletmeler karşısında ne kadar geniş bir korumaya sahip olacağını belirlemesi açısından kritik bir öneme sahip olacak. Benzer durumların yaşandığına dair örnekler de mevcut; örneğin Burger King, Avustralya’da başka bir restoranın bu ismi daha önce kullanması nedeniyle farklı bir isimle (Hungry Jack’s) faaliyet göstermek zorunda kalmıştı. Bu dava, küresel şöhret ile yerel marka hakları arasındaki hassas dengeyi bir kez daha gözler önüne seriyor.