Ece ULUSUM
Birkaç yıl önce Antalya’da buluşmuştuk sayın Aykal ile. Hikayesini en baştan dinleme şansı yakaladım. Bir daha aklımdan çıkması güç sözlerine şu ilginç hatırayla başlamıştı, “Müziğe bu kadar bağlı bir çocuğun ebesi sağır ve dilsizmiş. İşte kader tuhaf…”
Müzik öğretmeni olan babası sayesinde müziğe çocukken sarılmış Gürer Aykal. Çok çalışkan, disiplinli ve nazik bir genç olduğunu herkes anlatır. Müzik eğitimine Ankara Devlet Konservatuvarı’nda başlayan Aykal, İngiltere’de Royal Academy ve Guildhall Music School, İtalya`da Santa Cecilia’dan eğitimini üstün derecelerle tamamladı. Eğitimi boyunca sürekli danıştığı Adnan Saygun’un isteği üzerine Pontificio Istituto di Musica Sacra’da Bartolucci ile Gregoryen koro müziği ve Rönesans çoksesli öğrenimi de gördü.
1975’te Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın sürekli şefliğine atandı, bir süre Devlet Opera ve Balesi’nin genel müdürlüğünü yaptı. Ayrıca kurduğu orkestralarla ulusal ve uluslararası konserler vermeye devam etti. İngiliz Oda Orkestrası’nı Güney Amerika ve Karayipler Turnesi’nde yönetti. Amsterdam Concertgebouw Oda Orkestrası’nın da şefliğini yaptı. 1980’ler boyunca Londra Filarmoni, Kuzey Almanya Radyo, Ankara Oda, Bilkent Senfoni, Cumhurbaşkanlığı Senfoni ve El Paso Senfoni orkestraları gibi önde gelen birçok sanat topluluğuyla saygın bestecilerin eserlerini seslendirdi. Türkiye’de başarıları kadar özel hayatı da bu dönemde çok konuşuluyordu.
1980’lerde Aykal magazin basınının çok yakından takip ettiği bir isimdi. Zira Erkekçe dergisinin binlerce kadının katılımıyla yaptığı ankette 3 yıl üst üste ‘Yılın En Seksi Erkeği’ seçildi. 1986’da bu konuda Sabah’a verdiği röportajda “Hayranlık belirten kadınlar ve genç kızlar benden imzalı resim istiyor” diyor tüm naifliğiyle…
Amerika’da 16 yıl şeflik ve genel müzik yönetmenliği yaptı. Elbette orada da çalışkanlığıyla çok dikkat çekti. ABD’de kendisine ‘No mercy maestro’ deniyormuş; doğrusunu yapana kadar ısrarcı olmasından dolayı. Oysa iş dışında hiç öyle değil. Kendisiyle çalışan sanatçılar Aykal’dan söz eder, orkestradaki herkese yardımcı olur, yeri gelir hastane işlerinde yeri gelir gönül işlerinde. 2012’de Vatan’a verdiği röportajda kız istemeye gittiğini de söylüyor.
Sayısız ulusal ve uluslararası ödüle layık görülen Gürer Aykal 1999’da kurduğu ve 2008 Eylül’üne dek sürekli şefliğiyle genel müzik yönetmenliğini sürdürdüğü Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın onursal şefi olarak görevine devam ediyor. Borusan ile 20 yıl boyunca müzik yapmaya, insanları işini doğru yaparak iyiye yönlendirmeye devam ediyor. Klasik müziğe ilginin azlığından hayıflanılan dönemlerde Anadolu’da yol olmayan bölgelerde konser veren, her daim işinin başında olan Aykal sohbetimizi şöyle sonlandırmıştı; “Keşke daha çok çalışabilseydim, daha çok orkestra açabilseydim, Türkiye’nin dört bir yanında operalar gerçekleşebilseydi. Bizler topluma moral ve düzen veririz.” Bugün okuduğunuz dergiyi yapmaya cesaret edebildiysek Aykal ve onun gibi isimlerin ilham vermesinin de etkisi var. Nice yıllarınız olsun Gürer Aykal.