Sınırları sorgulayan, onlarla oynayan ve onları geçirgenleştirmeye çalışan Fringe Istanbul Festival, 13-21 Eylül 2024 tarihleri arasında altıncı kez İstanbul’u sanata doyuracak! Latince “fringere” (sınırları kırmak) kelimesinden ilham alan festival, her yıl olduğu gibi bu yıl da farklı disiplinlerden yaratıcı ve yenilikçi işleri bir araya getiriyor. Türkiye’den ve dünyadan tiyatro, dans ve performans sanatlarının en iddialı örnekleriyle İstanbul’un dört bir yanına yayılacak olan bu festivalde, sınırların ardındakileri keşfetmeye hazır olun.

Festivalin bu yılki programında farklı türde eserler yer alıyor. Bir kısmı da dans! Festivaldeki dans performanslarını senin için derledik.

 

HHH – Fransa
14 Eylül – DasDas

HHH, bedenin yeniden sahiplenilmesinin derinlemesine bir incelemesi. Gerçek ve yapay formlar, yerinden oynama ve bütünlük, duygusallık ve mekanik, dans ve görsel sanatlar arasındaki bir etkileşim olarak ortaya çıkar. Sahnede, toplumsal normu simgeleyen bir manken ve üç dansçı, nesne ve kişi arasındaki sınırları bulanıklaştıran, toplumsal baskıları sorgulayan yaratıcı bir yolculuğa çıkar. Thibaut Eiferman, çalışmaları, erişilebilir, kişisel ve fiziksel olarak ilgi çekici bir dans stili kullanarak bu çeşitli sanatsal uygulamalar arasında bağlantılar kurmayı amaçlıyor.

 

Cage Free – Belçika
16 Eylül – Alan Kadıköy

“Bu sadece bir dönem. Bunu kişisel almayın. Protesto etmeyin. Devam edin. Performans gösterin. Üretin. Sağlayın. Üretin. Devam et.” Performans Bir tavuğun hayatından ilham alarak insanlık ve tüylü dostları arasında çarpıcı benzerlikler buluyor. Bu bir vejetaryen manifestosu değil, ne de Işıl Bıçakçı kümes hayvanlarının tüketilmesini savunuyor. Bir tavuğun yaşamından ilham alarak, insanlık ve tüylü dostları arasında bazı çarpıcı benzerlikler buluyor ve performans ilerledikçe çeşitli soruları hafif yürekli bir şekilde akıllara getiriyor.

 

GONG – Türkiye
16 Eylül – Barış Manço Kültür Merkezi

Teatral dans performansının Türkiye’deki sayılı örneklerinden biri olan GONG, bir bireyin yolculuğunun en başından itibaren ele alıyor. Performans yıllar içinde kendi yolunu buldu, müziklerden bölümlere kadar bugünkü halini aldı. İzleyeceğiniz GONG performansı doğum, bebeklik, çocukluk, gençlik gibi hayat döngüsü anlatan bölümü var. İkinci bölümü zamanda zorunluluklar, iradeyi kaybediş, kayboluş insanın gölgesiyle mücadelesini de ele alıyor. Nihayetinde kriz, fark ediş, dönüşümü anlatıyor. Filiz Bozkuş Al, 2023 Özdemir Nutku Tiyatro Ödülleri’nde ‘Yılın Kadın Oyuncusu Ödülü’ne layık görüldü.

 

 

Ver esta publicación en Instagram

 

Una publicación compartida por heartquake (@heartquake______)

Heartquake – Türkiye
17 Eylül – Alan Kadıköy

Heartquake, hareket araştırması fikrini bedenin yaşadığı coğrafya ile olan somatik ilişkilenme hali üzerinden alan bir çağdaş dans eseri. Türlü ‘sallantılı’ hallerin, arayışlar, çabalamalar, ilişkilenmeler ve inşa edememeler üzerinden koreografik olarak örüldüğü eser yaşam tarzımıza dönüşmüş sallantılılığa odaklanıyor. Çabalamaların, bir yere varamamanın, çok verimli olup bir verim elde edememenin, yorulmaların, duramamaların normalimize dönüştüğü altından faylar geçen toprak parçasında herhangi bir şeyde beklemek belki buraların doğasına aykırıdır ve her yıkıma rağmen tek kalan insanlığın çabası.

 

The Kitchen Dance – Yunanistan
18 Eylül – Eksibir

Kaiti neredeyse sadece mutfağında yaşayan bir kadındır. Orada, geçmişi, bugünü ve geleceği çağrışımlarla gözlerinin önünden geçer ve evrensel ve kolektif bir kadın anlatısına dönüşür. Boş zamanın boyutunu ve sadece çalışma kısıtlamasıyla tanımlanan boğucu bir gündelik ortamda varlığını araştıran koreograf, Elefsina’nın kültürel derneklerinden hepsi işçi, eş ve anne olan kadınlarla iletişime geçer. Onların tanıklıkları ve anlatıları onu, boş zaman ve çalışmanın hassas bir denge içinde bir arada var olduğu çekirdek ve evrensel bir mekâna götürür: Mutfak. Ev işiyle tamamen özdeşleşmiş olsa da mutfak aynı zamanda toplumsal eleştiriden uzak bir kadın itiraf mekânıdır. Kadının tüm bir yaşamın muhasebesini yapabileceği ve küçük bir kişisel devrim başlatabileceği bir yer haline gelir.

 

The 11th Hour – Singapur
20 Eylül – Alan Kadıköy

Tematik bir çiftli gösteri olan ‘The 11th Hour’, ölüm konusunu ve sonrasında ne olacağına dair eskimeyen spekülasyonları hicivli bir şekilde ele alan karanlık bir dans komedisi. Bu gösteri sonlar ve onları kabul edememekle ilgili. Bunun yerine, ölümden sonra hala bir şekilde var olabilme fikrini kurgulamak için iyi yerler, kötü yerler, vampirler, hortlaklar, hayaletler ve zombiler hakkında hikayeler uydurulan bir gece seansı. Hem karanlık hem de insanlığı birbirine bağlayan bir konu ve bazen karanlıkla başa çıkmanın tek yolu ışıktır.

 

BLUFF – Slovenya
21 Eylül – Arter

Sahnedeki iki hareketli varlık aracılığıyla BLUFF, toplumdaki bireysel bedenlerin imajlarını ve algılarını araştırır. Bedenler pazar mallarına dönüşür ve böylece gösterinin merkezi haline gelir. Aynı pazar sürekli daha iyi, daha güzel ve daha gösterişli bir şeyin peşindedir. İkili, araştırmanın başlangıç noktası olarak, insan bedenine yönelik ikircikli tutumuyla çevre ve birey arasında ortaya çıkan karmaşık dinamikleri sözel olarak gösteren moda alanını kullanıyor. Spot ışıkları altında yavaş ama emin adımlarla nesneye dönüşen bir birey, bir özne.