Kübra Dalman

Sahnede ne kadar yükseliyorlarsa backstage’te o kadar ayakları yere basıyor Franz Ferdinand’ın. Normalde burnundan kıl aldırmayan yıldız gruplardandır diye düşünürken, ekip neredeyse tüm röportaj taleplerini kabul etti, herkesle tek tek konuştu. 19 Haziran’da sold out olan Zorlu PSM’deki konseri öncesi buluştuğumuz Franz Ferdinand üyeleriyle müzik etrafında ama komikli bir sohbet gerçekleştirdik. Grup 12 yıl aradan sonra İstanbul’da konser verdi.

Geçen yıllarda İstanbul’u unutmamışlar aksine daha da yakından takip etmişler. Rock’n Coke Festivali’nin artık düzenlenmemesine onlar da üzgün ya da medyaya yansıyan hükümet baskılarına… Bu derin mevzuları bir kenara bırakıp ilk sorumu soruyorum. Aralarda küçük notlarım olacak ortamı anlatabilmek adına ancak röportajın videolu halini sosyal medya hesaplarımızdan izleyebilirsiniz.

❏ Bir önceki gelişinizden bu yana 12 yıl geçti. Bu kadar süreden sonra İstanbul’da olmak nasıl hissettiriyor?

Alex: Arayı bu kadar açacağımızı düşünmemiştim ama geri dönmek güzel.

❏ Yeni albümle birlikte aynı zamanda gruba yeni iki üyeniz katıldı. Hem albüm hazırlığı hem de üyelerin gelişi nasıl bir süreçti?

Alex: Julian ile ortak bir arkadaşımız aracılığıyla tanıştık ve Dino’yu da uzun bir süredir tanıyorduk. Süreç de oldukça doğal bir şekilde gelişti. Bir odaya toplandık, birlikte çaldık ve kulağımıza iyi gelene kadar devam ettik!

❏ Böylece sound değişti diyebilir miyiz?

Alex: Bence yüzde 12 civarında bir gelişme kaydettik. (Gülüşmeler.)

❏ Geri dönüşler nasıldı?

Alex: İnsanlar gerçekten çok beğendiklerini söyledi. Çünkü kayıt yaparken şarkılar hakkında çok heyecanlı oluyoruz ama başkalarının da aynı şekilde heyecanlanıp heyecanlanmayacağını bilmediğimiz bir döneme de giriyoruz. Ama sanırım albüm çıkmadan önce albümü canlı olarak çalmıştık değil mi?
Bob: Hayır, o başka bir albümdü.
Alex: Aa belki de başka bir albümdü. (Hangi albümdü, çaldık, çalmadık münakaşası…) Çaldık, o bu albümdü, Amerika’da çaldık! Ben doğru hatırlıyorum, sen yanlış…
Bob: Soruyu kaçırmışım…
Alex: Az önce de dediğim gibi albümü yayınlanmadan önce canlı çalınca dinleyicinin tepkisini görmek iyi oluyor. İnsanların dans edip eğlendiğini görünce de kaydı beğeneceklerini düşünüyoruz.

❏ 17 yıldır sahnede olan köklü bir grupsunuz. Bu kadar uzun yıl sahnede kalmanın bir formülü var mı?

Tanrım… (Bakışmalar.)

❏ Bir formülünüz var mı yoksa akışına mı bırakıyorsunuz?

Paul: Akışına bırakıyoruz aslında.
Alex: Evet, grupta olmaktan ve konserlerden çok keyif alıyorum.
Dino: Ben iki yıldır gruptayım. Daha taze…
Paul: (Dino adına) Ama daha uzun hissediyor… Aslında bu birlikte çalmaktan daha derin, birbirine karşı saygılı olmak da önemli.
Alex: Biz konserlerden keyif alınca dinleyiciler de keyif alıyor.

❏ Take Me Out, Spotify’da hâlâ en çok dinlenen parçanız. Uzun süre de öyle kalacak gibi duruyor. Sizce Take Me Out’un üzerine çıkacak bir parçanız yok mu? En iyi parçanızı hala yazmamış olabilir misiniz?

Alex: Evet, onu daha yazmadık. Ama üzerinde çalışıyoruz ve üç yıl içinde yayınlamayı planlıyoruz. Henüz bir isim de vermedik. Sadece dünyayı sallandıracak bir şey olduğunu söyleyebilirim. (Grupça gülüşler.)

❏ Alex sana sormak istiyorum. Gitar çalarken zıplamaların çok meşhur. Burada da meşhur sıçrayışlarını izleyebilecek miyiz?

Alex: Evet aslında pek yapmak niyetinde değildim ama sorduğun için yapacağım. (Gülüyor.)

❏ Konserden birkaç gün önce geldiniz. İstanbul’da neler yapmayı planlıyorsunuz?

Alex: Burdan sonra Paul’la birlikte hamama gideceğiz.
Paul: Evet. Türk yemeklerini yiyeceğiz, (Çok heyecanlı bu sırada) ve etraflıca bir yürüyüş yapmak istiyoruz.
Alex: Evet. Türk yemeği yiyeceğiz, çünkü çok seviyoruz! Eskiden Londra Türklerin çok olduğu Dalston’da yaşardım ve çok fazla Türk yemeği yerdim. Çok seviyorum.

❏ Sormadan edemeyeceğim, favori Türk yemeğin?

Alex: İmambayıldı kesinlikle favorim ve malzeme bakımından çok zengin. Sumağın tadını da çok beğeniyorum. Yakınlarımda Türk marketi vardı ve orada alıp yemeklerimde kullanıyordum.

❏ Franz Ferdinand’ın kulisi nasıl bir yer? Neler yapıyorsunuz, nasıl konuşmalar dönüyor?

Paul cebinden telefonunu çıkarıyor ve karıştırmaya başlıyor: “Beş kişinin bu şekilde oturduğunu hayal et…”
Diğer grup üyeleri: Boooo…
Alex: O kadar müthiş ki hakkında konuşmak istemiyorum. Harika, fantastik… Rock star’larının kulisinin parodisi gibi…
Paul: Elinde blush ile Freddie Mercury…
Alex: Rock gruplarının sıkıcı kulisleri yokmuş gibi göstermeye çalışıyorlar ama…
Dino: Kapıyı kapatıyoruz, dışarıdan kimseyi almıyoruz ve gizlilik yemini ediyoruz.
Alex: Her şehirden seçmelerle masaya kim ne getirirse…

❏ 17 yıl içerisinde grupta değişen çok şey var. Peki değişmeyenler nedir?

Alex: Sürekli devam eden mükemmellik hiçbir zaman değişmedi.
Bob: Bass’ımın tellerini değiştirmedim. En azından ben…
Paul: İç çamaşırım?
Alex: Sanırım sesim aynı. Sizce sesim değişti mi?
Paul: Evet sanırım aynı.
Alex: Paul, simballarını değiştirdin mi?
Paul: Evet. Aslında burada yapmak istediğim şeylerden biri da simbal alışverişi ve yapıldığını izlemek.
Alex: Evet, Türkiye simbal bakımından oldukça meşhur, en iyi simballar burada yapılıyor. Türkiye’de sazları da çok seviyorum.

❏ Çalmayı hiç denedin mi?

Alex: Evet, hatta evimde bir bağlamam var.

❏ Son olarak Türk dinleyicileriniz için bir şey söylemek ister misiniz?

Alex: Bizi hoş karşılamanız, radyo programlarında ve sosyal medyadaki mesajlarınız için çok teşekkür ederiz. Konser için sabırsızlanıyoruz!

1.2 Milyon
Geçen ay Spotify’daki dinleyici sayısı.

Published On: 1 Temmuz 2019Categories: Manşet, Pano, RöportajTags: , , , , ,