Ozan KAHVECİ

Eğer dikkatli ve meraklı bir müzik takipçisi iseniz, albümlerin üzerinde binlerce farklı
plak şirketinin ismi ve logosu olduğunu görürsünüz. Fark edilmeyen ise bu binlerin arasına
her gün katılan ve yeni dinleyici kitlelerine hitap etmek, yeni müzik türlerine ev sahipliği yapmak üzere kurulan bağımsız plak şirketleri. Yani bir yanda holding büyüklüğünde faaliyet gösteren büyükler varken; diğer yanda da müzikal özgürlüklerinin
peşinde olan, görece küçük ‘bağımsız’ plak şirketleri var.

Bağımsız Plak ŞirketiToplam 4.1 milyar dolarlık anlaşma

Müzik endüstrisinde bildiğimiz anlamda plak şirketlerinin ortaya çıktığı dönem 1930’lar. Peşpeşe kurulan beş büyük kayıt şirketi (American Record Corporation, RCA Records, Decca Records, HDD ve EMI) müzik endüstrisinin temellerini atıyor. 1950’lerin ortasında bu ekibe Warner Bros. Records da dahil oluyor. 90’ların sonuna kadar da bu şirketler ufak şirketleri yutarak ‘büyük altılı’yı oluşturuyor ve müzik dünyasına hakim olmaya devam ediyorlar. 1998’de Universal Music (Kuruluş adı Decca Records), Hollanda merkezli PolyGram (kuruluş adı HDD)’i satın aldı ve müzik endüstrisinin ağır topları “Büyük Beşli”ye dönüştü. Beş yıl sonra BMG (kuruluş adı RCA Records) ile Sony Music Entertainment (Kuruluş adı American Record Corporation) birleşerek Sony BMG adını aldı ve ‘büyük dörtlü’ dönemi başladı. Bu birleşmenin gerçekleştiği 2004 senesinde ‘büyük dörtlü’nün müzik pazarındaki toplam payı yüzde 71,7 iken bu birleşme sonrasında 2012 senesinde bu pay yüzde 87,9 seviyesine ulaştı. Kasım 2011’de EMI’nin, müzik kayıt operasyonlarını Universal Music’e 1.9 milyar dolara ve müzik yayımlama operasyonlarını da Sony Music’e 2.2 milyar dolara satacağı açıklandı.

Bağımsız Plak ŞirketleriEMI’nin durmak bilmeyen piyasası

Mart 2012’de, Avrupa Komisyonu bu yeni ‘mega gücün’ fiyatlandırmayı değiştirebileceği ve tüketicileriyle diğer şirketleri olumsuz etkileyebileceği gerekçesiyle bir soruşturma başlattı. Aylar süren tartışmaların ardından Eylül 2012’de Avrupa Komisyonu ve Amerika Federal Ticaret Komisyonu EMI’nin satışını onayladılar. Böylece günümüzde de devam eden ‘büyük üçlü’ dönemi resmen başlamış oldu. Ancak Avrupa Komisyonu güçlenen Universal Music’in toplam faaliyetlerinin üçte birini müzik endüstrisinde söz sahibi diğer şirketlere devretmesi şartını öne sürdü. Avrupa Komisyonu’nun şartlarına uygun olarak, Universal Music daha önce EMI’ye ait olan Mute kataloğunu Alman merkezli müzik hakları şirketi BMG’ye sattı. Warner Music ise Parlophone, Chrysalis Records, Virgin Classics, EMI Classics ve EMI’nin Avrupa’daki bölgesel plak şirketlerinden bazılarını 765 milyon dolar karşılığında satın aldı. Universal Music, Avrupa Komisyonu şartının oluşturduğu kayıplara rağmen EMI şirketinin isim hakkıyla birlikte Beatles, Pink Floyd, Lady Gaga ve Kanye West gibi bazı önemli sanatçıların çalışmalarına erişim kazanarak satışlarını artırdı.

Bugün geçmişe baktığımızda 2012’de ‘büyük üçlü’ için zirve noktası olduğu ortaya çıkıyor. Sosyal medyanın ve dijital müzik servislerinin yaygınlaşması ile, bağımsız plak şirketlerinin hâlâ ‘büyük üçlü’ ile rekabet edecek seviyede değil. Buna rağmen daha fazla dinleyiciye daha kolay bir şekilde ulaşabilmesi sektörün geleceğine dair ışık tutuyor. ‘Büyük üçlü’nün kontrolünde olmayan plak şirketleri ve müzik yayımcıları, karmaşık yapılara ve büyük gelirlere sahip olsalar bile bağımsız, ‘indie’ olarak kabul edilirler. Bağımsız plak şirketi terimi bazen sadece şirketin yapısına ve bağımsızlık kriterlerine uymasına atıfta bulunmak için kullanılırken bazen de ana akım olmayan müziği yayımlayan hemen her plak şirketi için kullanılır.

Bağımsız Plak ŞirketleriSanatçı dostu bağımsız plak şirketleri

Bağımsız plak şirketleri genellikle daha sanatçı dostu olarak kabul edilir. Hatta bazı bağımsız plak şirketlerinin sahipleri veya ortakları sanatçılar olabilir. Bağımsızlar, ‘büyük üçlü’nün sahip olduğu pazar payının oldukça gerisinde oldukları gibi; ‘büyük üçlü’nün sahip olduğu bu maddi ve manevi güçten de hoşnut olmazlar. Daha az ekonomik güce sahip olmalarına rağmen genellikle büyük üçlü ve alt şirketlerine oranla sanatçılarla yaptıkları kâr payı ve telif hakkı sözleşmelerinde sanatçılara çok daha fazla pay verirler. Bununla birlikte, bağımsız sanatçılar tipik bir büyük plak şirketinin planladığından çok daha az bir maliyetle albümlerini yayımlayabilirler ve çok daha fazlasını kazanabilirler. Bazen sanatçılar, ‘büyük üçlü’ye bağlı anlaşmaları bitince bağımsız bir plak şirketine geçiş yapabilirler. Bu genellikle hem sanatçılar hem de geçiş yaptıkları bağımsız plak şirketi adına olumlu sonuçlar doğurur.

Madonna devretti, Warner Music aldı

Sanatçının ‘büyük üçlü’ altındayken belirli bir üne kavuşmuş olması satışlar için şansı artırırken, satış kaygısı ve buna bağlı baskı olmadan sanatçıların özgürce üretim yapmalarına olanak sağlar. Dolly Parton, Prince, Public Enemy gibi sanatçılar da zamanında bu yolu izledi ve bağımsız plak şirketlerine geçti. Bu şekilde başlayan bağımsız plak şirketlerinden daha sonra ‘büyük üçlü’ye ait holdinglere katılanlar da oldu. Benzer şekilde,
Madonna’nın menajeri ve başka bir ortakla başlattığı Maverick Records, Madonna şirketteki hisselerini devrettikten sonra Warner Music tarafından satın alındı. Müzik sektöründe artan rekabet ile ‘büyük üçlü’ ve bağımsızlar arasındaki uçurumun zaman geçtikçe azalacağına olan inancım oldukça fazla. Sanatçıların ve bağımsız olsun veya olmasın plak şirketlerinin, hem hak ettikleri saygı ve kazancı elde etmeleri için hem de özgürce oluşturdukları müzikleri biz dinleyicilere daha sağlıklı bir şekilde ulaştırabilmeleri için onları desteklemeye devam etmeliyiz.

765 Milyon 
Warner Music ise Parlophone, Chrysalis Records, Virgin Classics, EMI Classics ve EMI’nin
Avrupa’daki bölgesel plak şirketlerinden bazılarını 765 milyon dolar karşılığında satın aldı.