Hüseyin NECİPOĞLU
@huseyin_nc
İnsan yaşadığı sürece hikayeler biriktirir. Herkesin iyi ya da kötü bir hikayesi var şu hayatta. Kimimiz filmlerle hayata tutunuruz, kimimiz işimizle, kimimiz keşfettiği müziklerle, kimimiz okuduğu kitaplarla, kimimiz ise edindiği bir hobiyle ya da sanatla. Bazen de bir melodinin peşinden sürüklenerek… Benim olmazsa olmazlarım: Müzikler, filmler, kitaplar. Kendimle ilgili farkına vardığım bir olmazsa olmazım da son zamanlarda tutkuyla bağlandığım şarkılar.
İnsan unutkan bir varlık, unutabilir geçmişini. Peki ya şarkılar geçmişimizi anımsamada ne kadar etkili? Geçenlerde Levent Yüksel’in konserine gittim. Performansıyla göz doldurduğu, kulaklarımızın pasını sildiği bu muhteşem konserde, Yüksel’in söyledikleri hâlâ kulaklarımda: “Biz şarkıcılar herkesin düşündüğü ama söylemekte zorlandığı duyguları notalar aracıyla dışa vuruyoruz, müzik de böyle bir şey.” Şarkıların unutturmama özelliği vardır. Şarkılar asla unutturmaz. Evet, şarkılar asırlar boyunca dile gelen düşünceler…
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Cem Karaca’nın Ege Türküsü’nden derlediği ve yorumladığı muhteşem Deniz Üstü Köpürür şarkısı -ki bu şarkı Tolga Karaçelik’in Sarmaşık filminde de etkili bir biçimde kullanıldı- hâlâ duygularımıza derman oluyor. Yine ilk aklıma gelenlerden Fikret Kızılok’un unutmak ve sevdalı olmak üzerine seslendirdiği, aşk baladı olarak da adlandırabileceğimiz unutulmaz şarkısı: Bu Kalp Seni Unutur Mu? Dinleyicisinde silinmez izler bırakan bu sanatçılar ve yorumcular, eserleriyle sesleriyle bizlere ilham olmaya devam edecek. Bu dünyadan göç etmiş olsalar dahi…
Kim ne derse desin bana göre son yıllarda Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi şarkı yazarlarından ve yorumcularından biri olan Teoman’ın lirik denilebilecek şarkılarından sadece birkaçını yazmam yeterli olur sanırım: İstanbul’da Sonbahar, J. D. Salinger’in romanından ilham alarak yazdığı ve yorumladığı Gönülçelen, siyasi tarihimizde yaşanmış trajik bir olayı anlatan İki Çocuk ve Çoban Yıldızı Yeni yorumuyla Koyu Antoloji’deki İstanbul’da Sonbahar’ı her dinleyişimde hüzünlenirim. Geçmişte yaşadıklarımı bugün ile kıyaslarım, ne tuhaf değil mi? Bu şarkı pekâlâ hüzünlü bir aşk şarkısı veya İstanbul’un güzelliklerinin resmedildiği bir şarkı olarak da anılabilir.
Unutmaktan bahsetmişken, geçenlerde bir sohbet sırasında anımsadığım Murat Çekem ve grubu Mercury’nin 90’larda en sevdiğim şarkılarından biri olan Korku Yakamdan Düşmüyor’u hatırladım. Klibini internette, YouTube’da aradım ama bulamadım. Klip hafif de olsa hâlâ hafızamda. Dönemine ve hatta şimdi çekilen kliplere göre şarkının hikayesi ve görselliği günümüzde de öne çıkmakta. Ara ara unutmamak ve hatırlamak için bana ve hayatıma dokunan şarkıları yeniden dinlerim.
Pentagram’ın Sonsuz şarkısını her dinleyişimde “Yarına umutla bakacağım” derim. Bu şarkı yaşadığımız gelip geçici hayatın adeta betimler ve bizi yaşama, hayatı olduğu gibi kabul etmeye ve umutla yaşamaya davet eder. Müzik öyle güçlü bir şeydir ki hayatın tüm zorluklarına, acılarına rağmen ondan kopamazsınız; o sözlerle, tınılarla, melodilerle bir şekilde gelir ve sizi bulur. Hayata tutunmanızı sağlayacak yeni müzikleri keşfetmeniz ve müziği güzel ve iyi insanlarla yaşayıp, hissetmeniz ve paylaşmanız dileğiyle…
Not: Bu yazı yazılırken yeni keşfettiğim bir sanatçıyı Jessica Pratt’in Quiet Signs albümünü dinledim.