Çağatay YILMAZ
cyilmaz@hayhuy.co

Kökleri 50’li yıllara dayanan Şanghay Filarmoni Orkestrası, Asya’nın klasik müzikteki en güçlü temsilcilerinden. Kurulduğu günden bu yana binlerce defa sahne alan orkestra; Yo-Yo Ma, Lang Lang, Isaac Stern, Itzhak Perlman, Vladimir Ashkenazy gibi isimlerle de çalışmış. 47. İstanbul Müzik Festivali kapsamında 30 Haziran’da Lütfi Kırdar’da Fazıl Say ile klasik müzikseverlerle buluşacak orkestranın daimi şefliğini üstlenen Liang Zhang ile konuştuk.

❏ Müzikseverleri nasıl bir konser bekliyor?
Hem evrensel sanatı hem de Avrasya karakteristiklerini özenle bir araya getiren bir konser hazırladık. Ülkelerimizdeki insanların müziğini bir çatı altında paylaşarak dostluğumuzu daha da kutlayabileceklerini umuyoruz.

❏ Fazıl Say’ı ve müziğini nasıl buluyorsunuz?
Fazıl Say ile çalışmaktan ve müziğinden muazzam bir keyif aldım. Eşsiz bir sesi var ve aynı zamanda dinleyicilerle geniş ölçüde iletişim kuruyor. Umarım hem kendi ülkesinde hem de yurt dışında hak ettiği kariyere sahip olmaya devam eder.

❏ Şanghay Filarmoni Orkestrası’nın 2008 yılından bu yana daimi şefisiniz. Bu sizin için nasıl bir yolculuk?
Geçtiğimiz 10 yıl boyunca Şanghay Filarmoni Orkestrası’nda çalıştığımdan ve yönettiğimden beri; müzik kalibremin Viyana’daki okul yıllarımdaki hayal gücümün ötesinde bir dereceye olgunlaştığını hissediyorum. Zamanında hem ben hem de orkestra oldukça gençtik, çok ama çok fazla zorluklarla yüzleştik. Ve bugün kendimizle gurur duyarak klasik repertuvarın özünü getirdiğimiz, uluslararası ilgi ve beğeniyi toplayan orijinal eserleri sunuyoruz.

‘HÂLÂ DÜZENLİ SAHNE ALIYORUM’

❏ Çok yetenekli bir piyanistsiniz. Sizce şef Zhang ile piyanist Zhang arasında nasıl bir fark var?
Piyanistlikten gelen bir şef olarak; müziği, sanatçının bakış açısından düşünebiliyorum. Kişi, yönetmek ve diğerlerine ilham vermek için sahnede olma psikolojisini anlamalıdır. Hâlâ düzenli bir şekilde sahne alıyorum ve bunun podyumda müzisyenlerle çalışmama direkt bir etkisi var. Yalnız çaldığım zaman sezgilerimden etkilenen tek faktör benim ama orkestrayı yönetirken asıl düşüncelerinizi hareketlerinize aktarmak için daha fazla çaba gerekir.

❏ Çin ve Türkiye müzik kültürünü nasıl yorumlarsınız?
Hem Çin’in hem de Türkiye’nin oldukça derin Doğu kökleri olan ülkeler olduğunu düşünüyorum. Sanat eserlerimizde bu tazeliği dünyanın geri kalanıyla paylaşabiliriz. Oldukça genç ülkeleriz ve konu klasik müzik olduğunda sadece batı repertuvarını tekrar etmek yerine kendi geleneğimizi oluşturmamıza ihtiyacımız var.

❏ Sahne öncesi ritüelleriniz var mı?
Herhangi bir sahne öncesi aktiviteyi tercih etmiyorum çünkü müziğin en güçlü halinin salt haliyle ortaya çıktığına inanıyorum.