Hüseyin NECİPOĞLU | Archivist

Rüzgarın sesini dinliyorum bana bir şeyler fısıldamaya çalışıyor sanki. “Çık dışarıya gez dolaş, arşınla şehrin bilmediğin sokaklarını; yeni yerler keşfet” diyor içimden bir ses. Ama yapamıyorum, yapmıyorum. Dünya dediğimiz yerde, zaman kavramıyla sürüklendiğimiz hayatlarımızla doğanın neresinde yer alıyoruz biz? Belki de tabiatın kendisinden uzaklaştığımız içindir bu başımıza gelenler. Ev neresi, yuva neresi bizim için? Evimiz dediğimiz alan ya da mekan sığınağımız olabilir mi gerçekten? Sevdiklerimiz olmadan bu saydıklarım bir anlam ifade edebilir mi?

Hepimizin bildiği küresel salgın bizi evlerimize hapsetmiş olabilir ama ben hayallerim ve onlara eşlik eden müzikler sayesinde istediğim yerleri zihnimde canlandırdığım sokaklarda dolaşabiliyorum. Plakçalarıma yerleştirdiğim bir plakla… Plaktan odama yayılan ve ruhuma dokunan tınılar beni hiç bilmediğim bir şehrin sokaklarında gezintiye çıkarabiliyor. Hangi şehir mi bahsettiğim? Şarkısını seslendiren solistin de dediği gibi gizemli Vienna, Ultravox’un 80’lerin karakteristik sound’unu barındıran şarklılarından, hüzünlü baladlarından biri sadece.

Yakın zamanda izlediğim bir Bulgar filminde söylenen bir replik gibi “ses sonsuzlukta yankılanmalı…” Bu cümle bana çok şeyi düşündürdü. Hayatıma giren sayısız albümün, onlarca yüzlerce şarkının bana hissettirdikleri, yaşattıkları. Hatıralar denizinin anımsattıkları. Karşılığı ne olabilir bu seslerin? Sonsuzluk hissi mi? Boşluk ya da hiçlik duygusu mu? Gözümüzde canlanan anılar mı? Ses bazen en yakın arkadaşım bazen de nefret ettiğim düşmanım gibi. Duymak istemediğimiz, kulaklarımızı kapattığımız sesleri unutabiliyoruz bazen. Unutmalıyız da.

Peki ya zamanla aşina olduğunuz, içinde yaşanmışlıklar barındıran, bir yerden kulağınıza çalınan sesler ya da müzikler? Birçok örnek verilir bunlara ama en sevdiğim albümlerin birinden bahsedebilirim kısaca. Radiohead’in belki de gelecek kuşaklara da ilham olacak 20’nci yüzyılın rock müzik klasiklerinden sayılan (en azından benim için öyle) ve müzikte bazı şeyleri değiştiren 1997 çıkışlı, olağanüstü OK Computer plağı. Hayatımın belli dönemlerinde hep çıkmıştır karşıma. Günümüz müzik dünyasında yayınlanan onlarca yeni albümün, kayıtın arasında dinleyecek bir şey bulamadığımda başvurduğum kaynaklardan biri olur benim için bu albüm.

İYİ VE GÜÇLÜ MÜZİK

Şairin dediği gibi “İyi müzik bir gün kapınızı çalar ya da pencereden süzülür.” Ansızın sizi bulabilir, ne zaman sizi yakalayacağı belli olmaz. Bu albüm üzerine yazılan ve söylenen, söylenebilecek o kadar çok şey var ki ben hiçbir şey söylememeyi tercih ediyorum sevgili okur. Dinlemediyseniz dinleyiniz efendim. Dinlediyseniz de bir daha dinleyin, en azından anılarınızla yüzleşip geçmişi yâd edersiniz. İnsan çok sevindiği ya da üzüldüğü yaşanmışlıkları nasıl unutabilir ki? İyi ve güçlü müziğin zamanla sizi anılarınıza, hatıralarınıza götürebilme gücü var.

Plakçalarıma bir başka plağı yeniden takıyorum ve kayboluyorum anılarımda, müzikal tınılarla hafızamda canlanan sokaklarımda.

Ses, belki de zamanın ta kendisi kim bilir. Hayatın bizi nereye sürükleyeceği bilinmez. Umut var olduğu sürece. Bunun en iyi göstergesi zamandır. Zamanınızı bol müzikli günlerle geçirmeniz ve hayallerinizin peşinden koşmanız dileğiyle. Sevgiyle…

NOT: Bu yazıyı yazarken U.S. Girls’ün Heavy Light isimli yeni albümünü dinledim. Meraklısına…