Anadolu Rock dendiğinde aklımıza ne gelir? Cem Karaca’nın isyanla yoğrulmuş gür sesi, Erkin Koray’ın elektro gitarından dökülen saykodelik tınılar, Barış Manço’nun fularlı, uzun saçlı bilge duruşu… Bu figürler, bir kuşağın sadece müzikal değil, aynı zamanda toplumsal hafızasını da şekillendirmiş ikonlar. Şimdi bu ham, hırçın ve özgür ruhu, bir senfoni orkestrasının disiplinli ve görkemli dünyasıyla birleştirdiğinizi hayal edin. İşte Anıtsal Mekanlarda, Anıtsal Konserler serisinin bir parçası olan Senfonik Anadolu Rock Bukalemun projesi, bu hayali sahneye taşıyor ve bu yaz GEN İlaç’ın katkılarıyla Ege’nin antik tiyatrolarına konuk oluyor.
Bukalemun: İsyanın Senfonik Hali
Daha önce 23 kez sahnelenmiş projenin başarısının ardında yatan sır, basit bir nostalji pazarlamasından çok daha fazlası. Proje, adını aldığı bukalemun gibi, Anadolu Rock’ın renkli ve değişken ruhunu farklı bir forma büründürüyor. Orkestra şefi ve aranjör Hakan Şensoy gibi bir ustanın yönetiminde, bu efsanevi şarkılar yeniden besteleniyor adeta. Klasik armoniden serial yazıya, minimalizmden post-modern yaklaşımlara uzanan geniş bir kompozisyon yelpazesiyle, bu tanıdık melodiler yepyeni bir kimlik kazanıyor.
Sahnede, klasik müziğin saygın isimlerinden çellist Çağ Erçağ ile rock müziğin tüm kodlarına hakim gitarist Nurkan Renda’nın bir araya gelmesi, projenin temelindeki o melez ruhu özetliyor. Onlara Emre Günay, Uğur Gülbaharlı ve Eylem Pelit gibi usta müzisyenlerden oluşan güçlü bir rock grubunun eşlik etmesiyle, ortaya hem bildiğimiz yerden seslenen hem de bizi hiç bilmediğimiz sulara çeken bir müzik çıkıyor. Repertuvarın Orhan Gencebay gibi, rock janrının dışında ama dönemin ruhunu yakalayan bir ismi de kapsaması, projenin ne kadar kapsayıcı ve ezbxer bozan bir anlayışa sahip olduğunun altını çiziyor.
Perdenin Ardındaki Güçlü Sesler: Dem Vokal
Bu müzikal şölenin belki de en anlamlı ve düşündürücü yanı, konserlerin açılışını yapacak olan Dem Vokal topluluğu. Farklı mesleklerden bir araya gelmiş 12 kadından oluşan bu özel koro, Haluk Polat şefliğinde seslendirecekleri Anadolu ezgileriyle sadece kulaklara değil, toplumsal vicdana da seslenmeyi hedefliyor. Kadın hakları konusunda farkındalık yaratma misyonuyla sahneye çıkacak olmaları, etkinliğe bambaşka bir derinlik katıyor. Anadolu Rock’ın erkek egemen dünyasına ve o “babaların” şarkılarına geçmeden önce, sahnenin ilk sözünü bugünün kadınlarının kolektif sesiyle söylemesi, incelikle düşünülmüş, güçlü bir jest.
18 Temmuz’da Marmaris’in 6000, 19 Temmuz’da ise Datça’nın 2000 kişilik amfi tiyatroları, sadece bir konsere değil, kültürel bir buluşmaya ev sahipliği yapacak. Bu, bir kuşağın gençlik marşlarını yeni nesillere senfonik bir zarafetle aktarırken, aynı zamanda müziğin birleştirici ve iyileştirici gücüne dair kolektif bir hatırlatma niteliği taşıyor.