Türkiye müzik sahnesi, bugün sadece yeni bir kız grubunun ilk albümüyle tanışmıyor; aynı zamanda son yılların en planlı ve en iddialı pop projesinin zirve noktasına tanıklık ediyor. Manifest, Manifestival adını verdiği albümünü sinematik bir kısa film ve biletleri haftalar öncesinden tükenen gerçek bir festivalle taçlandırıyor. Bu, bir çıkıştan çok, bir pop kültürü çıkarması.

 Grup, Snap adlı son teklileriyle beklentiyi artırdıktan sonra, bugün Manifestival ismini verdikleri 11 şarkılık ilk albümlerini piyasaya sürdü. Fakat bu olayı basit bir albüm çıkışı olarak görmek, projenin vizyonunu ve endüstriye getirdiği cüretkzr meydan okumayı gözden kaçırmak olur. Manifest, sadece şarkılarını değil, adeta bir ekosistemi dinleyiciye sunuyor.

Bir Albümden Fazlası: Pop Kültürüne Yapılmış Bir Yatırım

Manifestival, 2000’lerin pop nostaljisinden R&B tınılarına, elektro-poptan Latin ritimlerine uzanan geniş bir yelpazede geziniyor. Bu müzikal çeşitlilik, grubun tek bir kimliğe sıkışıp kalmayacağının sinyallerini veriyor. Albümün odak şarkılarından Yaşanacaksa’nın, 90’ların unutulmaz gruplarından Çıtır Kızlar’a yaptığı gönderme ise oldukça zekice bir hamle. Bu referans, grubun Türkiye pop tarihindeki köklerinin farkında olduğunu, ancak yüzünü tamamen geleceğe döndüğünü gösteren bir tür saygı duruşu. Albümün genelinde işlenen kız kardeşlik, dayanıklılık ve kendini korkusuzca ifade etme temaları, bir kız grubundan beklenenleri karşılıyor; ancak Manifest’in asıl farkı, bu temaları sadece şarkı sözlerinde bırakmaması. Onlar, bu manifestoyu görsel ve deneyimsel bir bütünlüğe taşıyor.

Çıtayı Yükseltmekten Çekinmiyorlar

Projenin belki de en çarpıcı ve sektöre yön verecek adımı, albümle birlikte yayınlanan 20 dakikalık sinematik kısa film. Türkiye’de çokça denenen ama bu denli uzunlu ve akışa tam oturan ilk sayılan bu hamle, albümdeki 11 şarkıyı birbirine bağlayan, festival temalı bir görsel anlatı sunuyor. Bu, artık tek tek kliplerin devrinin kapandığının, dinleyicinin bir şarkıdan daha fazlasını, bir dünya, bir hikaye beklediğinin anlaşıldığını gösteriyor. Manifest, dinleyicisine sadece kulaklıklarını takıp dinleyeceği bir ürün değil, içine girebileceği, karakterleriyle bağ kurabileceği bir evren vadediyor. Bu, özellikle K-Pop endüstrisinin ve Batı’daki mega starların başarıyla uyguladığı bir formülün Türkiye’ye başarıyla adapte edilmesi. Artık çıta, herkes için hiç olmadığı kadar yükseğe konulmuş durumda.

Bu büyük planın ne kadar işlediğinin en somut kanıtı ise albümle aynı adı taşıyan ve grubun baş sanatçı olarak sahne alacağı Manifestival festivali. Bir grubun, daha ilk albümü piyasaya çıkmadan 25 bin kişilik bir festivalin biletlerini 40 gün öncesinden tüketmesi, eşine az rastlanır bir pazarlama ve topluluk oluşturma başarısıdır. Akılımıza Tarkan’ın Karma albümünü TV’de Türkiye lansman konseriyle duyurması geliyor. Manifest’inki aynı vibe’ın bugüne uyarlanması gibi.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

manifest (@m6nifestgirls)’in paylaştığı bir gönderi

Gelen yoğun talep üzerine Ağustos sonuna iki ek tarih daha konulması, ortada anlık bir parlamadan çok, sağlam temelleri olan bir hayran kitlesinin doğduğunu gösteriyor. Manifest, müziğini satmıyor; bir kimlik, bir aidiyet ve bir etkinlik vaadiyle insanları kendine çekiyor. Manifestival, 13 Haziran itibarıyla dijitalden, YouTube’dan yayında. Üstelik yakında CD formatıyla da karşımıza çıkacak. Manifest’in Türk pop sahnesine sunduğu yeni oyun kuralları an itibarıyla yazıldı ve dağıtıma çıktı!