Rap müziğin en önemli isimlerinden Fuat Ergin ile yeni albümü Omurga hakkında konuştuk. Fuat; çocukluğuna dair birçok ayrıntıyı, Kahır şarkısının hikayesini, politik tavrını, albümün ismini ve yakında içerik olarak zamanla zenginleşecek YouTube kanalını BoS’a anlattı.
-
Evet Hayır (Kids On The Mic) şarkısıyla albüme bir giriş parçası hazırladınız. Hayır kısmını bir erkek çocuğu, Evet kısmını ise bir kız çocuğu söylüyor. Bu parça çocuklara bırakmayı dilediğiniz dünyanın omurgasını mı oluşturuyor?
Bu açıdan da bakılabilir. 1994’ten beri çocuklarla rap workshop’ları düzenliyorum. Bu sosyo pedagojik bir iş. Onlara öğrenmeyi sevmeyi aşılıyorum, kendilerine olan güvenlerinin artmasını ve kendilerini iyi ifade etmelerini sağlamak istiyorum. Almanya’da ailesi katledilmiş çocuklar ile çalıştım. Yugoslavya’da aileleri gözleri önünde öldürülmüş, savaş bölgesinden gelen çocuklarla çalıştım. O çocukları hayata döndürdük biz. Rap benim için bir terapiydi ve paylaşmak istedim. Onların hayatına iyi bir şekilde, pozitif bir şekilde dokunabilmeyi istedim. O yüzden bu parçayı en başa koyduk.
Müzik leblebi gibi bir şey, al ağzına at değil. Kitleleri motive edebilen çok acayip bir şey. O yüzden “Yenilenebilir enerjiye evet, tembelliğe hayır, faşizme hayır” dedirttik. Ulaş Ali, arkadaşımın yeğeni; Maya da yine eşimin arkadaşının kızı. Çok eğlendik. Umarım başka çocuklara da ilham olur.
-
Omurga‘nın hikayesi nedir?
Albümün yapımı 10 yıllık bir sürece dağıldı. Aslında ismi İki Satır olacaktı. Sonra “Bu albümün ismi Baba mı olsa?” dedim. Bir kısmını Hollanda’da, bir kısmını Almanya’da, bir kısmını da Türkiye’de yaptım. Eşime, “Bu albümün ismini bulmamız lazım” dedim. Bir gece telefonları kapattık, kapıları kapattık, perdeleri çektik. “Ben Türkçe rap için neyim?” Bunu düşündük.
Gençlere ilham verdim, onların başlamasına kıvılcım oldum, oradan Omurga’ya geldik. 20 yıl önce nasıl yazıyorsam aynı şevkle ve ülküyle yapmaya devam ettim. Amerika’dan bakıp, bir şeyleri kopyalayıp da yapmadım. Kendime dedim ki “Bir duruş sergiledin, sen Türkçe rap’in omurgasısın.”
‘ATATÜRK’ÜN MODİFİYE HALİYİM’
-
Omurga politik tavrı olan bir albüm mü?
Ben ilime, bilime ve aydınlığa inanan biriyim. Kesinlikle çok müspet kafada bir adamım. Batıldan nefret ediyorum. Faşist değilim, Atatürk’ün neferiyim. Onun modifiye olmuş bir haliyim, daha evrenselleşebilmiş bir haliyim. Ben bütün bunları söylemezsem olmaz. Bedeli ne olursa olsun ödemeye hazırım.
Bundan 30 sene önce biz politik parodiler izlerdik ya televizyonda. Şimdi karikatür çizen adamlar dava parası ödemekten kendilerini alamıyor. Böyle bir şey olamaz. Benim dünyamda yok. Bonobo 1 Panzer‘i dinlersen orada aynı şeylerden bahsediyorum. Bu duruma sırtımı dönemem, dönersem karanlığa gitmiş olurum. Benim bir vicdanım var. Kendime karşı bir sorumluluğum var.
-
Rast Gel Kazara şarkısına bir video klip çektiniz. Caz kulüpte çekildi, baya sıkı… Fikir nereden çıktı?
Klibin rejisörü Nisan Dağ. Çok kıymetli bir arkadaşım. Ona şarkıyı gönderdim ve bana bu senaryoyla geldi. Çok hoşuma gitti. Zorlu PSM’nin Club Touchè’sinde çekimi yaptık. Ben çok klip çekmedim. Çünkü bir yerde dinleyicinin hayal gücünü kısıtlıyorsunuz. Ama ayak uydurmak zorundasın bazı şeylere. İşte, YouTube kanalını beslemek zorundasın. Sadece şarkı koyduğunda insanlar dinlemiyor. Bundan sonra çekeceğimiz video klipler de enterasan olacak. Cenderede Umutlar ve Omzuna Al‘a çekilecek. Onların Hepsine klip çekmek nasip olur diye umuyorum.
-
YouTube kanalından bahsettiniz “Birazcık beslemek gerekiyor” diye. Acaba yeni bir projeniz mi var?
Bir unplugged projemiz var. Eski ve yeni şarkılarımı harmanlayıp, akustik olarak stüdyoda canlı söyleyeceğim. Ufak tefek sokağa çıktık, bir kaç MC bir araya geldik ve bir çember yaptık. Orada yaptığımız rapleri koyacağız.
-
Kahır şarkısının sizin için ayrı bir anlamı varmış.
3 şarkı bitmiş, albümü kapamıştım. Enseme bir şey batıyor böyle. Ülkenin geçmişine baktığımda ülkenin iyiliğini isteyen insanları, bilim insanları, güzel kafaları öğüten bir yapıya
sahip olduğunu görüyorum. Uğur Mumcular, Abdi İpekçiler, Gaffar Okkanlar, Eşref Bitlisler…
Saymakla bitmez. O kadar çok insanımızı öğütmüş ki, bu sistemin içindeki yılanlar ve o komplolar… Bunları düşündüm. Bu adamlar aydınlığı isteyen insanları nasıl öldürebilmişler?
Bu bitmedi. “Bununla ilgili bir şarkı yapacağım” dedim. Yazdım ve Peyk’e gittim. Abilere gitmiştim ben. Lay Lay Lom diye bir şarkı yaptık. Konuyu İrfan Alış’a ilettim, inanılmaz bir nakarat çıkardı. Engin Gurur Gelen’e aranjman yaptı. Albüm 24 oldu. Kahır’ın hikayesi bu. İsim babası da İrfan Alış oldu. Çok sarsıcı bir şarkı.
-
Siz ‘new school’ bir isim olarak, bir uzaylı size hip-hop’ı sorsa nasıl tanımlardınız?
Hip-hop her insanı, felsefeyi, her nereden geliyorsa, en faşistini de, en hümanistini de çatısı altında toplayabilen bir felsefe. Her şeyi özetleyebilen, her şeyden bahseden ve insanların fikirlerinin özetini toplu halde sana sunan bir kültür akımı. Ben çok isterdim uzaylı gelsin benimle bağlantıya geçsin. Hemen “Ben gelmek istiyorum” derdim.
Bu galaksinin dışına çıkamazsak zaten eğer bütün edinimlerimiz yok olacak. Dünya manyetik alanını yitiriyor, Güneş bir gün yok olacak, burası çölleşecek, o yüzden bizim insanlık olarak aklımızı başımıza almamız gerekiyor. Bir araya gelmemiz ve galaksiyi keşfe çıkmamız gerekiyor. Umarım oraya gidenler iyilik götürür yanında. Yaşanabilir gezegenler bulup orayı da burası gibi mahvetmeyelim kafasında insanlar gider umarım. Orda altın bilmem ne aramaya gidenler gitmez inşallah.
‘Trap’le arkadaş olamadım’
-
Spotify’a göre dev şirketler desteğini kestiğinde trap’in alevi sönecek. Siz ne düşünüyorsunuz?
Yani… Trap bilmiyorum, ben pek arkadaş olamadım. 1972 doğumluyum ve 90’larda gençtim. O zamanın müziğiyle kavruldum, yoğruldum. Ben ‘boom bap’ yapıyorum. Normal straight hip-hop. Bende auto-tune yok. Trap yok. İşte, mumble rap denilen şey yok. Ben bundan 25 sene önce ne yapıyorsam onun daha iyisini yapıyorum. Yeni nesilden beğendiklerim zaten benim albümümde. Arkasında durduğum insanlar ile birlikte çalışıyorum.
‘Bana hayran olma, gel kardeşim ol’
-
Hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Sokakta beni görüyorlar, benimle konuşuyorlar. Kafalarında bir Fuat tasarlamış çoğu. Ona, “Bana hayran olma. Gel dostum ol, arkadaşım ol, benim kardeşim ol. Ben de senin gibiyim, ne fazlam ne eksiğim var, aklımı kullanmayı öğrendim, baktığım zaman sadece bakmıyorum aynı zamanda gören biriyim” diyorum. Yabancı dil öğrenmelerini öğütlüyorum. Mutlaka yurt dışına gitsinler, tecrübe edinsinler.
Dünya Türkiye’nin sınırları dışında başlıyor. Ben hayran istemiyorum. Sevsinler, elbet severler. Onları iteklerim, kimisinin kıçına tekme atarım, motivasyon olur… Hiç kimseden bir şey beklemesin kimse abi. Motivasyonun kendinsin. Güç sende. Hayatta çok erkenden yalnız kaldım. Ama bunlar beni yıldırmadı. Daha da güçlü ayaklanıp devam etmemi sağladı. Hayat devam ediyor. O yüzden birey olarak güçlü olman gerekiyor. Böylece etrafındakilere de yararın dokunur. Sırtını hiç kimseye yaslama. Bir hayata sahip ol. Mümkün olduğunca erken evden uçun. Atılın hayata, korkmayın. Bunu yapmazsanız ne omurga sahibi olursunuz, ne de karakter sahibi… Kendi hayatınız orada dışarıda sizi bekliyor. Gidin onu alın! Sıkıntı çekersin, biraz konserve açarsın ama hayat devam eder.
Ben 3 sene boyunca sokakta yaşamış biri olarak sıkıntının ne demek olduğunu biliyorum. Kimse sıkıntıdan korkmasın her şey gelip geçici. Namusunuzla para kazandıkça kimse size ‘gık’ diyemez.
-
Peki sizin motivasyonunuz nedir?
Ben hayatı çok seviyorum. 4 yaşındayken okyanusa, denize, köpek balıklarına âşık oldum. Dalgıçları seyrediyorum televizyonda, diyorsun ki “Dünyaya bak!” Afrika’yı seyrediyorsun, hayvanları, kuşları görüyorsun; sonra gezegenler, o Güneş, Ay… Ya bunlar enteresan değil mi abi? Bunlar acayip motive eden şeyler. Hayvanları da çok seviyorum. Aminoasitlerin karbon molekülleriyle birleşip hayatı oluşturması… Keşke 5 milyar yıl daha yaşasam da görsem!
Hani gerçekten hayatın bu kadar kısa olması acı bir tat bırakıyor ağzımda. Çok güzel ve çok tehlikeli bir gezegen. Depremler, seller, şimşekler, lavlar, doğal afetler, uzaydan gelen gök taşları var. İnanılmaz bir şey bu. İçinde bulunduğumuz galaksi ve diğer yüz milyarlarca galaksiler…
Babamla güneş doğmadan uyanırdık, gül bahçemiz vardı oraya inerdik, üstümüzü örter bülbülleri beklerdik. Bülbül gülün başında ötmeye başlardı. “Bak gülün açmasını bekliyor” derdi babam. Tam gül açacağı sırada, o bülbül yorulup uykuya dalarmış. Gözünü açtığı an, gül açmış olurmuş. Hep kaçırırmış. Böyle şeyler öğretirdi babam bana. Domateslerin dibini çapalamayı, ot yolmayı öğretti. Balıkta çapari bağlamayı öğretti.
Zıpkınla balık avına başladım. Dalmaya başladım. Denizleri gördüm, analiz ettim. Yosunları görüyorsun, midyelerin çıtırtılarını duyuyorsun, deniz analarını görüyorsun. Yılanbalıkları, palamut, istavrit… Babam da çok romantik bir şekilde öğretti doğayı bana. Kuyudan su çekersin işte, söğütün dibine dökersin. Güneş doğmadan ya da batınca sularsın bitkileri. Yoksa su yakar bitkiyi. Bunun gibi bir sürü detay öğretti. Detaylar beni heyecanlandıran şey hayatta. Şeytan detayda gizliymiş, hadi oradan! Bütün güzellikler, ilim, bilimdir orada gizli olan. O yüzden beni hayatın ta kendisi bağlıyor bu gezegene.
Depresyon olduğu zamanlar oldu ama intihar bir çözüm değil. Lütfen hayatı sevin, öğrenmeyi sevin, öğrenmek hiç bitmeyecek!
60
Fuat Ergin’in yayınlanmış altmışın üzerine parçası var. Üretmeye devam ediyor.
110.250
Spotify’daki aylık dinleyici sayısı