11 Haziran’da başlayacak 53. İstanbul Müzik Festivali, pek çok yıldızı ağırlıyor ancak 14 Haziran’daki bir buluşma, şimdiden meraklı bir fısıltıyla bekleniyor: Fazıl Say ve Camerata Salzburg. Daha önce Avrupa sahnelerinde fırtınalar estiren ikilinin İstanbul’daki bu ilk randevusunu özel kılan ise sadece isimlerin ağırlığı değil, aynı zamanda cüretkar bir tercih: Mozart konçertosunu şefsiz seslendirecek olmaları.
Her yıl İstanbul Müzik Festivali programı açıklandığında, müzikseverler takvimlerinde belirli geceleri kırmızı kalemle işaretler. Bunlar, sadece iyi bir konser vaat eden değil, aynı zamanda özel bir kimyaya, tekrarı zor bir ana tanıklık etme ihtimali taşıyan gecelerdir. Bu yılın en belirgin kırmızı işaretlerinden biri, hiç şüphesiz, 14 Haziran akşamı Atatürk Kültür Merkezi’nin görkemli salonunda gerçekleşecek olan buluşmaya ait. Bir yanda çağımızın en üretken ve tartışmasız en yetkin piyanistlerinden Fazıl Say, diğer yanda Viyana ekolünün inceliğini ve disiplinini temsil eden Camerata Salzburg. Bu iki gücün Avrupa’daki başarılı iş birliklerinin ardından İstanbul’da ilk kez bir araya gelişi, başlı başına bir olay.
Hiyerarşinin Olmadığı Bir Sahne: Şefsiz Mozart Deneyimi
Konser programının detaylarına inildiğinde ise bu buluşmanın neden sıradan bir yıldızlar geçidi olmadığı daha net anlaşılıyor. Mozart’ın neşeli Figaro’nun Düğünü uvertürü ve Brahms’ın gürbüz 1. Serenadı arasında yer alan eser, gecenin kalbini ve asıl cüretkar ruhunu oluşturuyor: Mozart’ın 21. Piyano Konçertosu. Bu eseri özel kılan ise seslendiriliş biçimi olacak. Fazıl Say ve Camerata Salzburg, bu büyük ölçekli ve karmaşık yapıyı sahneye bir şef olmadan taşıyacak. Bu tercih, sanatsal bir meydan okumadan farksızdır. Şefin yönlendirici ve birleştirici rolünün ortadan kalktığı bu yapıda, solist ile orkestranın her bir üyesi arasında keskin bir dinleme, mutlak bir güven ve adeta telepatik bir uyum gerekir. Geleneksel orkestra hiyerarşisinin sınırlarını ortadan kaldıran bu yaklaşım, konseri bir sunumdan çok, eşitler arasında geçen dev bir oda müziği diyaloguna dönüştürür. Festivalin bu yılki “Sınırların Ötesinde” temasının sahnede bundan daha zarif bir vücut buluşu düşünülemezdi.
Viyana’dan İstanbul’a Mükemmel Bir Program Akışı
Bu riskli ama bir o kadar da heyecan verici merkezin etrafını saran program akışı ise kusursuz bir dramaturgi sunuyor. Mozart’ın en canlı uvertürlerinden biriyle yapılacak enerjik bir başlangıcın ardından, şefsiz konçertonun getireceği yoğun odaklanma ve içe dönük dinleme deneyimi yaşanacak. Gecenin finalinde ise orkestranın tek başına seslendireceği Brahms’ın 1. Serenadı, dinleyiciye zengin ve romantik bir senfonik tat bırakarak görkemli bir kapanış vadediyor. Bu, sadece art arda çalınan eserler değil, dinleyiciyi farklı duygusal duraklardan geçiren, ustalıkla tasarlanmış bir yolculuk.
14 Haziran akşamı AKM’de müzikseverlerin tanıklık edeceği şey, yalnızca Fazıl Say’ın meşhur Mozart yorumunu seçkin bir orkestrayla dinlemek olmayacak. Bu, aynı zamanda müziğin yazılı notaların ötesinde, sanatçılar arasındaki görünmez bağlarla nasıl yeniden inşa edildiğini izleyeceğimiz, nadir bir an olacak. Festivalin en unutulmayacak gecelerinden biri olmaya aday.
Festivalin tüm programı için: https://muzik.iksv.org/tr/program