Bir kafede oturmuş yağmur damlalarının gökyüzünden yere düşüşünü izliyorum. Fakat yağmur damlalarının yoldaki bir asırlık taşlara temas ettiğinde çıkardığı tınıyı duyamıyorum. Görüyorum ama hissedemiyorum. Duymak istediğim bu hüzünlü ve sessizliğe yankılanan olağanüstü doğa müziğini.
Bulunduğum ortam sıcak ve samimi. Kahvemi yudumlarken arkada çalan müzik, insanların hafif hafif sohbetlerini koyulaştırmasına yardımcı oluyor. Oysa ben masada oturmuş, yalnızlığımı ve kulağıma ilişen müziği düşünüyorum. Yalnızlığıma eşlik eden müziği. Yalnızlığı konu edinen şarkıları. Biliyorum dünya müziği yalnızlık ve yalnızlığın ilham verdiği sayısız kayıtlarla dolu. Ben, bana dokunan şarkıların kısa bir özetini aktarmanın peşindeyim.
İçinde yalnızlık geçen sözcükleri barındırmasa dahi sizi yalnız hissettiren, sizi duygulandıran şarkıları. Öyle ya şarkıların anıların canlanmasına yardım ettiğini unutmuşum. Yalnızlık kendi seçimimiz mi? Ya da bize bahşedilen bir lütuf mu? Tam tersi bir lanetmiş gibi üzerimize yapıştığını da hissedebilirsiniz bazen. İnsan niçin var ki? Yalnız kalmak için mi? Biliyorum zor sorular bunlar ama konumuza geri dönelim.
Mor ve Ötesi’nin ilk albümü 1995 çıkışlı Şehir’de yer alan Yalnız Şarkıyı ilk kez dinlediğimde duygularıma tercüman olduğunu anımsıyorum. Yıllar içinde kendimi hep mırıldanırken bulduğum, zihnimde kalan nakaratları:
Tesadüfen yalnızsın / Henüz yolun başındasın / Tesadüfen yalnızsın / Gerçeklerin farkındasın
Bir şarkı iyi yazıldığında, iyi yorumladığında kalbinize, yaşadıklarınıza, anılarınıza dokunabilir. Yıllar sonra yeniden karşınıza çıkabilir, anılarınızı canlandırabilir.
Bazı sesler, bazı hisler ve olaylar sizi eskilere, yaşananlara götürebilir. Şarkıcıların, meleklerin sesine sahip olabileceğini düşünürüm. Kendi yaşadıklarını, sözcüklerin notalarla ışıklı buluşmasıyla bize yansıttıkları duygu yoğunluğunun dokunmaması mümkün değil. Cem Adrian’in sesi de bu seslerden. Yalnızlık şarkısını dinleyen birinin bu şarkı karşısında hüzünlere, eski düşüncelere, yaşanmışlıklara dalıp gitmeyeceğini düşünmüyorum. Bu köşede en çok adı geçen gruplardan biri Düş Sokağı Sakinleri… Grubun 1997 çıkışlı Yaşadıkça albümünde yer alan Kuş Dünya Kelebek ve Çiçek şarkısında, kelimeyi bulamazsınız ve duyamazsınız ama şarkıyı dinledikçe hissedersiniz. Size yalnızlığı ve gelecekte olan yalnızlığınızı anlatır.
Peki ya Türk hafif müziğine sayısız hitler armağan eden ve benim için yaşayan efsane Mazhar-Fuat-Özkan’ın dillere pelesenk olan şarkısı Yalnızlık Ömür Boyu‘nu kim unutabilir? Bazen bir radyoda yankılanan, bazen de hiç olmadık bir anda karşımıza çıkan ve hislerimize tercüman olan kaç şarkı var? Gerçek şu ki insanların yaşadıkları ve anımsadıkları duygular, notalarla işittikleri tınılar sayesinde ansızın ortaya çıkabilir. Benim de anlatmak istediğim esas bu. Usta şair Özdemir Asaf’ın dediği gibi “Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşılsa yalnızlık olmaz…” Son olarak yazıma esin kaynağı olan üstat Özdemir Asaf’ın bir sözünü dipnot olarak kullanıyorum:
“Yalnızlık / Müziğin bile / Seni dinlemesidir”
Müziğin içinde yalnızlığı anılara dönüştürmeniz dileğiyle.
Not: Bu yazı yazılırken bir kafede olmama rağmen kulaklıkları takıp çevreme aldırmadım. Yalnızlığımı müzikle yaşıyorken, gelecek vadeden yerli gruplarımızdan Paz’ın albüm kapağı ile de göz kamaştıran Can isimli ilk albümünü dinledim. Meraklısına…