Çok İyi İşler Whatsapp yayına üye olmak için buraya tıklayabilirsiniz.

Bu ay ikinci yaşını kutlayacak Çok İyi İşler platformuyla iş birliğimizin haberlerini vermekten mutluluk duyarız. Çok İyi İşler, sanat eleştirmeni Rumeysa Kiger’in WhatsApp üzerinden her gün bir görsel ve yazılı içerik gönderdiği ücretsiz mikro bir sanat yayını. Görsel sanatlardan edebiyata, tiyatrodan mimariye birçok konuda kısa ve rahat okunur mesajlar alıyorsunuz. Kiger içeriklerini, abonelerinin ilgisine göre düzenliyor. Back on Stage‘te de hazırladığı içeriklerden derlemeleri yer alacak. Ayırca Back on Stage de Çok İyi İşler’de haftada bir yer alacak. Bizi takipte kalın.

BİR TİYATRO OYUNU: KADAR..

Mekana özgü sanat kafalarını seviyorum. Bunlardan çok ilginç bir tanesine kısa bir süre önce davetliydim. Bu seneki Tiyatro Festivali’nde de yer alan Kadar.. isimli oyun. Mekan, Kuzguncuk İskelesi. Bildiğimiz vapurların, motorların kalktığı iskele…

Yarım saat erken gittiğim için içeriye bakma yanlışına düştüm, görevliler sürprizi kaçacak diye çok endişe etti ama gördüğümden bir şey anlamamıştım zaten. O yüzden şu an size sürprizini kaçırmadan nasıl anlatabilirim bilemiyorum ama yalnızca 10 seyircinin katıldığı ve ilk yarım saatini bir parça sizin yönlendirdiğiniz bir oyun diyebiliriz.

Proje Difüzyon ve Yoğunluk Sanat Kolektifi tarafından gerçekleştirilen Kadar..‘ın metni Shakespeare’in güncel bir Kral Lear uyarlaması. Yani gitmeden oyunu okumakta fayda var. Oyunculuklar ve metin yer yer çok güçlü, ancak bazen de dağılıyor. Ben en çok kostümleri sevdim.

Enteresan bir tiyatro deneyimi yaşamak isteyenlere tavsiye ederim. İlk 10-15 dakikada yaşanan ilginç olayların küçük bir kısmının panik atağı tetikleme ihtimali var, benden uyarması.

PRAG’IN ÜNLÜSÜ CAFE SLAVIA

1884’te açılan ve halen Prag’ın en ünlü mekanlarından biri olan Cafe Slavia (Kavarna Slavia), Vltava Nehri ile karşı yakadaki Prag Kalesi’ni görüyor. Franz Kafka, Milan Kundera, Vaclav Havel gibi dünyaca ünlü yazarların vakit geçirmeyi sevdiği kafe, edebiyatçıların kahvesi diye anılıyormuş. 1950’li yıllarda bir dönem Prag’ta yaşayan Nâzım Hikmet Ran da bu kafenin müdavimlerinden biriymiş. Duvarlarda yer alan müzisyen, şair, ressam ziyaretçileri fotoğrafları arasında onunkine de yer verilmiş. Hatta Nâzım’ın bu kafeden bahsettiği bir de şiiri var. 1958’de Prag’da yazdığı şiir şöyle başlıyor:

“Slavya kahvesinde oturan dostum Tavfer’le,
Vıltava suyuna karşı oturup,
tatlı tatlı yarenliği severim
hele sabahları hele baharda.”

KANAL İSTANBUL VE YARIMBURGAZ MAĞARALARI

Şu sıralar hepimizin gündemindeki önemli bir konu Kanal İstanbul projesi. Bu projeyle Karadeniz ve Marmara Denizi’ni birbirine bağlayacak yapay bir su yolu oluşturulması planlanıyor. Kanal projesiyle ilgili eleştirilebilecek çok şey olsa da ben, kültür mirasımıza verdiği zarara odaklanacağım. Belirlenen güzergahtaki 25 tescilli kültür varlığından biri olan Yarımburgaz Mağaraları’ndan bahsedeceğim.

Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan Yarımburgaz Mağarası, 2001 yılında 1. Derece Arkeolojik-Doğal Sit Alanı statüsüne alınmış. Paleolitik Çağ’a ait önemli veriler sunmasıyla sadece Türkiye için değil, dünya tarihi açısından da oldukça önem taşıyan bir yer. Hatta mağaranın Avrupa kıtasının yerleşiminde önemi olabileceği söyleniyor.

İçinde mağara ayısı dişleri ve iskelet parçaları, çanak çömlekler, çakmak taşı aletler gibi buluntular ortaya çıkarılan pek çok dehliz ve oda bulunuyor. Benim de en çok mağara duvarlarında bulunan kırmızı kille yapılmış üç tekne resmi dikkatimi çekti. İkinci büyük salonda bulunan teknelerden kürekçili figür en eski tarihlisi. Bu resimlerin Tunç Çağı’ndaki Giritli gemici tüccarları tasvir ettiği düşünülüyor. Eskiden fırtınalı havalarda teknelerin sığınmak için Küçükçekmece Gölü’ne girip yüklerini Yarımburgaz Mağarası yanında boşalttıkları ve resimlerin mağaranın bu sığınak veya depo olarak kullanıldığı dönemden kaldığı biliniyor. Mağaraya doğru uzanan dere ağzı dolunca bu işlev ortadan kalkmış.

Geçtiğimiz yıllarda Leyla ile Mecnun ve Muhteşem Yüzyıl gibi dizilerin bazı bölümlerinin çekimlerinde kullanılmış ve hatrı sayılır tahribata uğramıştı. İstanbul Bienali’nde de Phillip Zach’ın Çifte Ağızlı isimli videosunda içerideki çöpleri görüyorduk.